26.04.2023 - 13:26 | Son Güncellenme:
H2 Energy Solutions Kurucu Ortağı Ali Köse
Türkiye için yeşil hidrojen stratejisi ve inisiyatiflerine dair çalışmalarınız var. Bunların kapsamını biraz açar mısınız?
Takriben iki sene önce Türkiye için yeşil hidrojen stratejimizi ve inisiyatifimizi açıklayarak hidrojen enerjisinin ülkemiz için önemini hem kamuda hem de özel sektör tarafında daha duyarlı hale getirmeyi amaçladık. Buradakiana fikrimiz, merkez şehirler arasında hidrojen koridorları ile beraber hidrojen merkezleri oluşturmaktı. Özellikle belediyeleri ve taşıma sektörünü bu konuda öncü görüyoruz, çok fazla devlet desteği ve kaynağına gerek olmadan kendi imkanlarıyla bu gibi projeleri yapabilirler. H2 Energy Solutions olarak biz bu konuda her türlü planlama, kurulum, uygulama ve işletme desteği veriyoruz. Bugün de birçok firmayla beraber iş ortaklıkları kurarak, özellikle yeşil hidrojen projelerini
Türkiye’de de hayata geçirmeye çalışıyoruz. Aynı zamanda kurucuları arasında yer aldığımız Yeşil Hidrojen Üreticileri Derneği’nde (H2DER) faaliyetlerimizi hızla büyütüyoruz ve konuyu hem özel sektör hem de kamu tarafında daha etkin bir hale getirmeye çalışıyoruz.
Hidrojen piyasasının geliştirilmesi şart
Hükümet hidrojen piyasasına yatırım yapma ve büyütme konusunda oldukça hevesli görünüyor. Bu kapsamda da Ulusal Hidrojen Stratejisi’ni açıkladı. Sizce hükümetin bu stratejisi ülkenin potansiyelini karşılıyor mu?
Biz yeşil hidrojeni geleceğin yakıtı olarak görüyoruz. Bu açıdan doğalgazın kullanıldığı her alanda sıfır karbonlu yeşil hidrojenin yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Stratejik olarak önemli bir yerde olan Türkiye’nin rüzgar, güneş gibi yenilenebilir enerjideki doğal kaynakları dünya ortalamasının çok üzerinde. Bu konumundan dolayı Türkiye’nin hidrojen üretim ve kullanım potansiyelini de çok yüksek görüyoruz. Jeostratejik konumundan ve Avrupa’ya ulaşan mevcut doğal gaz hatları sayesinde, Türkiye’nin özellikle Avrupa’ya düşük maliyetli yeşil hidrojen ihracat potansiyeli ve böylece cariaçığı kapatma olasılığını çok yüksek ve değerli buluyoruz. İhracat ve taşıma sorunları aşılana kadar Türkiye’de mutlaka hidrojen piyasasının gelişmesi gerekiyor. Bu sebeple yakın zamanda açıklanan Türkiye’nin yeşil hidrojen stratejisi çok önemli bir ilk adımdır ve mutlaka geliştirilmesi lazım.
Özel sektör lokomotif olmalı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın açıkladığı bu stratejinin kapsamının daha da büyütülerek kamu, belediyeler ve özellikle özel sektörde öncü şirketlerle beraber yeşil hidrojen üretim ve kullanım projelerinin hayata geçirilmesi çok önemli. Her ne kadar devlet teşvik ve farklı mekanizmalarla yeşil hidrojeni daha kullanılır hale getirmeye çalışacaksa da her şeyi devletten beklemeden temiz ve çevreci bir gelecek için başta özel sektörün lokomotif rolü alması kaçınılmaz olacaktır. Yeşil hidrojen demek hem temiz, sıfır karbonlu enerji hem de Türkiye’nin enerji ithalatçısı konumundan enerji ihracatçısı konumuna geçmesi anlamına gelecektir. Bu da ülkemiz için en önemli hedeflerden biri olmalıdır ve yüksek potansiyelimizi yakalamamız açısından çok önemlidir.
Cari açığın kapanmasında etkili olur
Genel olarak Avrupa, diğer Batı ülkeleri ile Türkiye’deki enerji talebini ve uygulanabilirliğini değerlendirdiğinizde, hidrojene dair beklentiler ne kadar gerçekçi?
Özellikle son senelerde yaşadığımız iklim değişiklikleri ve bunun beraberinde getirdiği aşırı kuraklıklar, bazı yerlerde sel felaketleri, dünyamız ve geleceğimiz için yeşil hidrojen gibi sıfır karbonlu yakıtların ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hepimize gösterdi. Türkiye gibi enerjide dışa bağlı bir ülkenin kendi enerjisini temiz ve yeşil olarak üretmesi ile birlikte ihracat yaparak, cari açığı kapatması ve ülkemizedöviz kazandırması, hidrojene olan beklentilerin ne kadar gerçekçi ve yüksek olduğunu çok güzel bir şekilde kanıtlıyor.
Beklentiler uzun döneme yayılmalı
Fakat bahsettiğim bu önemli hedeflere adım adım ulaşmak ve beklentileri kısa zaman içerisinde çok yüksek tutmamak lazım. Bunun için ilk etapta yerinde üretim ile kendi yeşil hidrojenimizi lokal üreterek projelerimizi geliştirmemiz lazım. Buradan alınacak tecrübe ve derslerle ihracat adımlarının ikili anlaşmalarla uygulanmasına geçilmelidir. Geçtiğimiz yıl ekim ayında Berlin’de, Almanya ile Türkiye arasında imzalanan yeşil hidrojen alanında üretim ve ihracat niyet mektubu bu konuda atılan en önemli adımlardan bir tanesi oldu. Mutlaka diğer ülkelerle de bir an önce böyle anlaşmaların imzalanıp kapsamının genişletilmesi gerekiyor. Projeler doğmadan ölmemesi için çok titiz çalışılarak planlama, bütçeleme ve özellikle uygulamada hata yapılmamalıdır. Bundan dolayı H2 Energy Solutions olarak Almanya’da uyguladığımız projelerimizi ve orada edindiğimiz tecrübeleri Türkiye’de de iş ortaklarımızla beraber uygulamak istiyoruz.
Özel teşvik bölgeleri açıklanmalı
Hidrojen enerjisini yapılandırırken ve bu alanda ilerlemek için Türkiye’nin dikkate alması gereken önemli noktalar nelerdir?
Yüksek miktarda yeşil hidrojen üretebilmek için çok geniş rüzgar ve güneş tarlası alanlarına ihtiyacımız olacak. Bunun için devletin özel teşvik bölgeleri açıklaması gerektiğini düşünüyoruz. Bazı bölgelerde sırf yeşil hidrojen üretimi için kullanılmayan kamu arazilerinin ve tarlalarının elektrik üretimine tesis edilmesi gerekiyor, bunun için özel regülasyonlara ihtiyacımız olacak. Buradan üretilecek yeşil elektriğin herhangi bir dağıtım bedeli ve vergi alınmaksızın yeşil hidrojen üretiminde kullanılması, hidrojen enerji üretimi maliyetini düşürerek tüketiciyi doğal gaza karşı rekabet eder bir duruma getirecektir.
Özellikle ulaşım ve karbon emisyonu yüksek olan sanayi alanlarında yeşil hidrojen tüketiminin verimli ve kullanışlı hale gelebilmesi açısından devletin uygulayacağı teşvik politikaları ve hibe kredileri çok önemli rol oynayacaktır. İlk zamanlarda oluşacak finansal yükün hafifletebilmesi amacıyla, yüksek karbon salımı yapan diğer alanlardan karbon vergisi alınması kaçınılmaz bir zorunluluk olacaktır.
Hidrojen birim maliyetini düşürmek için çok yüksek boyutta, 100 MW ve üzeri projelere ihtiyaç bulunuyor. Bu tip yatırımlar için hem hibe hem de çok düşük faizli, uzun vadeli banka garantisi verilmiş teşvik mekanizmaları da önemli olacaktır. Elektrik maliyetini düşürebilmek açısından kapasitesinden fazla üretim yapan santrallarımızın elektriğini boşa harcayacağımıza, hidrojen üretimine ve depolamasında kullanmak da hidrojen üretim maliyetini düşürmek açısından önemli bir avantaj sağlayacaktır.