04.06.2024 - 16:07 | Son Güncellenme:
TCMB Başkanı Fatih Karahan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonu'nda küresel ekonomi, enflasyon, para politikası stratejileri ve aldıkları kararların finansal piyasalara etkileri, Türkiye'de enflasyona dair tespitleri ve enflasyonu kısa vadede yükselten unsurlar hakkındaki değerlendirmesini paylaştığı bir sunum gerçekleştirdi.
Karahan, sunumunda yaptığı konuşmada Merkez Bankası'nın temel amacının fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olduğunu belirterek, bu amaçla, 2023 yılı haziran ayından itibaren güçlü bir parasal sıkılaşma yapmakta olduklarını ifade etti.
“Gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarının da faiz indirimleri konusunda temkinli olacaklarını düşünüyoruz”
Küresel dezenflasyonun devam etmesiyle birlikte, enflasyonun da birçok ekonomide hedeflerin üzerinde kaldığını söyleyen Karahan, hizmet enflasyonunda gözlenen katılık ve jeopolitik gelişmeler, enflasyondaki düşüşü yavaşlattığını dile getirdi. Gelişmiş ülkelerde manşet enflasyondaki düşüşün yerini daha yatay bir seyre bıraktığını ve çekirdek enflasyon gerilemeye devam ettiğini de aktaran Karahan, “Bu görünüme bağlı olarak, gelişmiş ülke merkez bankalarının, daha temkinli bir şekilde faiz indirimine gideceklerine yönelik beklentiler güçlenmiştir. Vadeli işlemlerin ima ettiği politika faiz patikasındaki düzleşme, Fed için daha belirgin olmuştur. Bu ayrışma, küresel belirsizliği artırmakta ve gelişmekte olan ülkelerin para birimleri üzerinde de baskı oluşturmaktadır. Bu çerçevede, gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarının da faiz indirimleri konusunda daha temkinli olacaklarını değerlendiriyoruz” diye konuştu.
"Yılın ilk çeyreğinde iç talep güçlü seyretmiştir"
Türkiye'deki makroekonomik gelişmelere ilişkin tespitlerini paylaşan Karahan, 2024 yılının ilk çeyreği itibarıyla net ihracatın 2022 yılının üçüncü çeyreğinden bu yana ilk kez yıllık büyümeye pozitif katkı verdiğini belirterek, “Yılın ilk çeyreğinde iç talep güçlü seyretmiştir. İkinci çeyreğe ilişkin öncü göstergeler, yurt içi talepte ilk çeyreğe kıyasla yavaşlamaya işaret etmektedir. Nitekim, çeyreklik bazda bakıldığında kartla yapılan harcamaların artış oranında nisan-mayıs döneminde belirgin bir yavaşlama gözlenmektedir. İmalat sanayi firmalarının geleceğe yönelik yurt içi sipariş beklentileri de çeyreklik bazda yatay seyretmiştir. Benzer şekilde, nisan-mayıs döneminde yapılan firma görüşmeleri de bu görünümü teyit etmiştir. Mevsimsellikten arındırılmış olarak tüketim malları ithalatı, nisan ayında yüksek bir artışla bahsettiğim görünümden ayrışmıştır” ifadelerine yer verdi.
“Mart ayı itibarıyla açıklanmaya başlanan Hizmet Üretim Endeksi ilk çeyrekte ılımlı bir artış kaydetmiştir”
İç talebe ilişkin görünüme kıyasla, yurt içi üretimin daha ılımlı bir seyir izlemekte olduğunu vurgulayan Karahan, “Sanayi üretimi, yılın ilk çeyreğinde çeyreklik bazda artmakla birlikte, yüksek oynaklık sergileyen sektörler dışlandığında, söz konusu artışın daha sınırlı olduğu görülmektedir. Mart ayı itibarıyla açıklanmaya başlanan Hizmet Üretim Endeksi ise ilk çeyrekte ılımlı bir artış kaydetmiştir. İlk çeyrekte artan PMI endeksi, mayıs ayı itibarıyla ikinci çeyrekte üretimde ılımlı bir zayıflama ima etmektedir. Kapasite kullanım oranı ise yılın ilk çeyreğindeki ılımlı düşüşün ardından, mayıs ayı itibarıyla tarihsel ortalamaları civarındaki seyrini sürdürmüştür” şeklinde konuştu.
“Cari açığın milli gelire oranı yüzde 2,7 seviyesine gerilemiştir”
Karahan, 2023 yılının ikinci yarısında ihracatın miktar olarak arttığını, ithalatın azaldığını ve dış ticaret dengesi iyileştiğini hatırlatarak, “Talebin zayıflaması ve beklentilerin iyileşmesiyle birlikte, cari dengede düzelme gerçekleşmiştir.2024 yılı ikinci yarısında, parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkisiyle, iç talepte zayıflama olacağını ve bu sayede cari dengedeki iyileşmenin devam edeceğini öngörüyoruz” dedi.
“Başta kırmızı et olmak üzere, gıda fiyatlarındaki artışlar lokanta-otel fiyatlarını olumsuz yönde etkilemektedir”
Karahan, enflasyona ilişkin yakın dönem gelişmeleri ve enflasyon üzerinde etkili olacak unsurlar hakkındaki değerlendirmelerimizi paylaşarak, enflasyon göstergelerinin ana eğilimde gerilemeye işaret ettiğini vurguladı.
Enflasyonun ana gruplar bazında incelenmesinde, son dönemde hizmetler grubundaki fiyat artışlarının, diğer gruplara kıyasla daha güçlü olduğunu da dile getiren Karahan, “Mayıs ayı itibarıyla yıllık enflasyon temel mal grubunda yüzde 56,5 oranındayken, hizmet grubunda yüzde 96 civarındadır. Hizmet sektörüne ait yayılım endeksi tarihsel eğiliminin üzerinde seyrederek, fiyat artışlarının sektör geneline yayılmaya devam ettiğine işaret etmektedir. Sektörün emek-yoğun yapısı kısmen bu gelişmeyi açıklarken, geçmiş enflasyona endeksleme davranışının etkisi, özellikle yönetilen-yönlendirilen kalemler, kira, sağlık ve eğitim hizmetleri üzerinde hissedilmiştir. Bu hizmet kalemleri, şokların enflasyon üzerindeki etkilerinin uzun bir süreye yayılmasına neden olmaktadır. Ayrıca, başta kırmızı et olmak üzere, gıda fiyatlarındaki artışlar da lokanta-otel fiyatlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu doğrultuda, hizmet enflasyonu ana eğilimi yavaşlamakla birlikte, yüksek bir seyir izlemektedir” şeklinde konuştu.
“Konut fiyatlarındaki yavaşlamanın, ilerleyen dönemde kira artışını sınırlayabileceğini değerlendiriyoruz”
Türkiye'de hizmet enflasyonundaki yüksek seyrin önemli bir bileşeninin kiralar olduğunu kaydeden Karahan, “Enflasyondan korunma saiki ile artan talep ve depremin yol açtığı arz-talep dengesizlikleri konut fiyatlarında yüksek oranlı artışlara sebep olmuştu. Söz konusu gelişmelerin etkileri, kiralara gecikmeli ve belirgin bir şekilde yansımaktadır. Parasal sıkılaştırma sonrasında ise, konut fiyatlarındaki artış hızı önemli ölçüde yavaşlamıştır. Konut fiyatlarının artış eğilimi tüketici enflasyonundaki eğilimin altında seyretmektedir. TCMB bünyesinde yapılan çalışmalar, diğer unsurların yanı sıra konut fiyatları değişiminin, kira enflasyonunu aynı yönde etkilediğine işaret etmektedir. Dolayısıyla, konut fiyatlarındaki yavaşlamanın, ilerleyen dönemde gecikmeli olarak kira artışını sınırlayabileceğini değerlendiriyoruz” açıklamasında bulundu.
“Türk lirasındaki istikrarlı seyir üzere mal grubunda fiyat artışlarının yavaşlamasına neden olacaktır”
Karahan, parasal sıkılaştırmanın, kısa vadede, mal enflasyonu üzerindeki etkisinin daha belirgin ve döviz kurunun dayanıklı tüketim malı fiyatlarına geçişkenliği yüksek olduğuna vurgu yaparak, “Türk lirasındaki istikrarlı seyir, finansal koşullardaki sıkılaşma ve iç talebin zayıflaması, önümüzdeki dönemde dayanıklı tüketim malları başta olmak üzere mal grubunda fiyat artışlarının yavaşlamasına neden olacaktır” dedi.
“Piyasadan ilave 550 milyar TL olmak üzere toplam 1,5 trilyon TL'den fazla likidite çektik”
Karahan, 2023 yılı haziran ayında dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için güçlü bir parasal sıkılaştırma sürecini başlattıklarını ifade ederek, bu çerçevede, politika faizini yüzde 8,5'ten yüzde 50 düzeyine çıkardıklarını hatırlattı.
KKM kur farkı ödemelerinin ve 2023 son çeyreğinde artan TCMB taraflı swap bakiyesinin yol açtığı likidite fazlasını sterilize ettiklerini de söyleyen Karahan, şu ifadelere yer verdi:
“Yıl sonunda oluşan dönemsel likidite fazlasının sterilizasyonu için aralık ayında TL depo alım ihalelerine başladık. Yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin TL varlıklara olan güçlü ilgisi sonucunda sistemde oluşan fazla TL likiditenin sterilizasyonu amacıyla mayıs ayı PPK toplantısından hemen sonra TL mevduat ve KKM için uygulanan zorunlu karşılık oranlarını artırdık. Bu düzenlemeyle birlikte piyasadan ilave 550 milyar TL olmak üzere toplam 1,5 trilyon TL'den fazla likidite çektik. Likidite gelişmelerini yakından takip ederek, sterilizasyon araçlarını gerektiğinde etkin bir şekilde kullanmaya devam edeceğiz.”
“Fazla likiditenin sterilizasyonu için yakın dönemde atılan adımlar ile TL mevduat faizindeki düşüş eğilimi sonlanmıştır”
Parasal sıkılaştırmanın finansal piyasalara hızlı ve güçlü şekilde yansımakta olduğunu söyleyen Karahan, politikalarının finansal koşullar üzerindeki etkilerine de değindi. Karahan, kredi faizlerinin geldiği seviyenin, kredi büyümesinin yavaşlamasına ve iç talebin dengelenmesine katkı verdiği söyleyerek, “Mayıs ayında zayıflayan kredi talebi sonrasında kredi faizlerinde sınırlı bir gerileme yaşanmıştır. Türk lirası mevduat faizlerinin seviyesi ise, sistemde TL mevduat payı artışını desteklemektedir. Nitekim son veriler, yabancı para mevduattan Türk lirası mevduata geçişin hızlandığına işaret etmektedir. Sistemde oluşan TL likidite fazlasının da etkisiyle mayıs ayında TL mevduat faizi yaklaşık 600 baz puan düşerken, fazla likiditenin sterilizasyonu için yakın dönemde atılan adımlar ile TL mevduat faizindeki düşüş eğilimi sonlanmıştır” dedi.
“Son 9 ayda, Türk lirası mevduat payı yaklaşık yüzde 32'den yüzde 48'e yükseldi.
Karahan, Şubat ve mart aylarındaki yabancı para mevduata yönelik güçlü talebin, mart ayında alınan kararlarla, hızlı bir şekilde ortadan kalktığını söyleyerk, “Nisan ayından itibaren TL mevduat 1,3 trilyon TL artarken, parite etkisinden arındırılmış yabancı para mevduat ve kur korumalı mevduat, sırasıyla 16,2 milyar dolar ve 117 milyar TL azalmıştır. Böylece, son 9 ayda, Türk lirası mevduat payı yaklaşık yüzde 32'den yüzde 48'e yükselirken, Kur Korumalı Mevduatın payı yüzde 26'dan yüzde 13,4'e gerilemiştir. Para politikası duruşumuz ve uygulamakta olduğumuz makroihtiyati çerçeve, TL mevduata geçiş eğilimine katkı vermeye devam edecektir” değerlendirmesinde bulundu.
“Swap hariç net rezervde geçtiğimiz hafta itibarıyla pozitife geçmiş bulunuyoruz”
Karahan, 2024 yılı başından mart ayı PPK toplantısına kadar olan süreçte, rezervlerde bir düşüş yaşandığını hatırlatarak, “Mart toplantısında yaptığımız ilave parasal sıkılaştırma, yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin Türk lirasına güvenini artırmış ve rezervlere olumlu yansımıştır. Nitekim, 22 Mart ile 24 Mayıs döneminde, yabancı para cinsi mevduat 15,9 milyar dolar gerilerken, rezerv yönetimi kapsamında, TCMB taraflı swap bakiyesi önemli ölçüde azaltılmıştır. Bu dönemde, brüt rezervler 18,4 milyar dolar artarken, swap hariç net rezerv 59,8 milyar dolar iyileşmiştir. Henüz resmi olmayan verilere göre, swap hariç net rezervde geçtiğimiz hafta itibarıyla pozitife geçmiş bulunuyoruz” diye konuştu.
“Yılın geri kalanında enflasyonun istikrarlı olarak gerileyeceği dezenflasyon dönemine gireceğiz”
Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar, para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceği ve ekonomi politikalarındaki eşgüdümün korunacağı bir görünüm altında, enflasyonun 2024 yıl sonunda yüzde 38'e gerileyeceğini tahmin ettiklerini ifade eden Karahan, “Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar, para politikasındaki sıkı duruşu sürdüreceğiz. Enflasyon yıl sonunda yüzde 38'e iner. 2025 ve 2026 yıl sonunda enflasyonun sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 olarak gerçekleşmesini ve orta vadede yüzde 5'te istikrar kazanmasını öngörüyoruz. Olumsuz baz etkisiyle enflasyon mayıs ayında zirveye ulaşmıştır. Böylece, politika iletişiminde sıklıkla vurguladığımız geçiş döneminin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Para politikasındaki kararlı duruşumuz, yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla aylık enflasyonun ana eğilimini düşürecektir. Böylelikle, yılın geri kalanında enflasyonun istikrarlı olarak gerileyeceği dezenflasyon dönemine gireceğiz” şeklinde konuştu.
“Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise, para politikası duruşumuzu sıkılaştıracağız”
Para politikasındaki sıkı duruşlarını fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceklerinin de altını çizen Karahan, “Mart ayında attığımız adımların etkisiyle finansal koşullar önemli ölçüde sıkılaşmıştır. Bu durumun etkisini krediler üzerinde görmekteyiz. Önümüzdeki dönemde bunun talebi zayıflatacağını, fiyatlama davranışlarına olumlu yansıyacağını ve dezenflasyon sürecini güçlendireceğini öngörüyoruz. Bu süreçte, maliye politikalarının katkısı ve yönetilen-yönlendirilen fiyatların eşgüdüm halinde belirlenecek olması, dezenflasyon sürecini destekleyecektir. Aylık enflasyonun ana eğiliminde, belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri, öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise, para politikası duruşumuzu sıkılaştıracağız” açıklamasında bulundu. Plan Bütçe Komisyonu, Karahan'ın sunumun ardından milletvekillerinin sorularıyla devam etti.
'YEMEK İKRAM EDEMİYORUZ ÇÜNKÜ TASARRUF TEDBİRİ VAR'
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda milletvekilleri ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yaptığı sunumun ardından milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Karahan, milletvekillerini Merkez Bankası'nda çay- kahve içmeye davet ederken Komisyon Başkanı Mehmet Muş'un, "Teşekkür ediyoruz, biz davetleri kaçırmayız, komisyon olarak" sözleriyle karşılık vermesi üzerine, "Yemek ikram edemiyoruz çünkü tasarruf tedbiri var ama çay- kahve ikram edebiliriz" dedi.
'YIL SONU HEDEFİMİZİN GERÇEKÇİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ'
Karahan, yıl sonu enflasyon tahminine ilişkin, "Biz hedefleri yaparken ne yapıyoruz? Çok kaliteli bir araştırma departmanımız var, gerçekten Türkiye'nin en iyi araştırmacılarının bizde olduğunu gururla söyleyebilirim. Burada ciddi teknik analizler yapılıyor, talebin seviyesi nedir, politika duruşumuz ne olacak, enerji fiyatları ne yönde seyredecek, piyasa bu konuda ne düşünüyor, küresel görünüm nedir, yönetilen yönlendirilen fiyatlarda zamlar ne şekilde olacak, vergiler vesaire bu gibi birçok varsayımın girdiği bir modelimiz var, aslında birden fazla çalışmamız var. Bunun neticesinde bir enflasyon görünümü ortaya çıkıyor. Tek bir sayı da değil, o nedenle 38 diyoruz ama etrafında bir bant var. Neden? Çünkü birtakım varsayımlar var, bu varsayımlar farklı gerçekleşirse o bant içinde farklı yerlere gidebilir. Bizim varsayımlarımızdan çok farklı gerçekleşirse daha üzerinde de olabilir ve şu anda risklere baktığımızda, net söylemek gerekirse yukarı yönlü risklerin daha ağır bastığını görüyoruz, bunu da zaten iletişimimizde çeşitli kez kullandık, net bir şekilde açıkladık. Dolayısıyla, hedefimizin şu anda gerçekçi olduğunu düşünüyoruz, bununla birlikte, her gelen veriyle birlikte tekrar gözden geçiriyoruz. Önceki kurulun kararı yani tahminler ve hedefler, son verilen tahmin kurulun iradesinde ama benden önceki dönemle ilgili ben bilgi sahibi de değilim, bir şey söylemeyi de zaten doğru bulmuyorum" ifadelerini kullandı.
'TÜİK’İN AÇIKLADIĞI AYLIK VERİLERİN BİZİM KENDİ TOPLADIĞIMIZ VERİLERDEN DAHA YÜKSEK OLDUĞUNU DAHA ÇOK GÖRÜYORUZ'
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı enflasyon verilerinin tutarlı olduğunu kaydeden Karahan, "TÜİK daha güvenilir bize göre ama bu bize ay içinde bir fikir edinme fırsatı veriyor bir öncü veri olarak. Genel olarak bizim dönemimizde bizim verilerimiz ile TÜİK’in verilerinin tutarlı olduğunu düşünüyoruz. Hatta, farklılık olduğu durumda genelde yukarı yönlü farklılık oluyor. Yani TÜİK’in açıkladığı aylık verilerin bizim kendi topladığımız verilerden daha yüksek olduğunu daha çok görüyoruz, onu söyleyeyim ama ortalamada benzer şekilde. Dolayısıyla, para politikası kararlarımızı alırken de resmi enflasyon verilerini dikkate alıyoruz" diye konuştu.
'KKM KAYNAKLI ZARAR 833 MİLYAR TL'
Kur Korumalı TL Vadeli Mevduatın son bir yıl içerisinde uygulanan politikalarla düştüğünü vurgulayan Karahan, KKM'nin 143 milyar liradan 70 milyar dolara düştüğünü ifade etti. Karahan, "Biz bunu makrofinansal istikrarı bozmadan yaptık, rezerv biriktirirken yaptık, sistemi herhangi bir şekilde zorlamadan yaptık. Ama bu seviye yeterli mi? Değil, burada kademeli devam eden bir azalma öngörüyoruz. Yani düzenlemelerimizi de bu çerçevede ayarlıyoruz. Son dönemde bildiğiniz gibi KKM hedeflerini bankalar için düzenledik. Önceye göre daha hızlı bir çözülme olacağını öngörüyoruz. Önce şunu söyleyeyim: Faaliyet raporumuzda bu çok net bir şekilde yazıyor, yani üstü kapalı değil, orada bir tabloda çok net bir şekilde yazıyor. KKM kaynaklı zarar işte 830 milyar yani küsuratını unuttum ama 830 civarı olması lazım, 833 milyar TL. Yani zararın yüzde 100’ünden fazlası oradan kaynaklanıyor. Bunu faaliyet raporumuzda açıklamıştık. Kur farklarından ileri geliyor, bu da geçen yaz yaşanan kur atağıyla alakalı bir durum. Bu seneyle ilgili de bir projeksiyon veremiyoruz ama şunu söylemek lazım; son dönemde kur makul seviyede gittikçe, reel değerlenme oldukça KKM’nin yükü olmuyor yani kur ödemesi yapılmıyor" ifadelerini kullandı. (DHA)