22.11.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Levent Köprülü - Otokolik Ekstra
Söyleyince daha iyi hatırlayacaksınız... “Aslında biz bu markayı biliyorduk!” diyeceksiniz. Çünkü biz SsangYong’u, merhum Barış Manço ile de bir hayli tanımıştık. Kendi adının baş harflerini taşıyan ve halen müzesinde duran 4x4, bir SsangYong’du. Kendisi de bir dönem, Daewoo otomobillerinin reklam yüzü olmuştu zaten. Daewoo, yine o dönemlerde SsangYong’un sahibiydi. Tabii kısa bir evlilikti... Hatta bazı SsangYong modelleri, Daewoo etiketini de taşıyordu, filan...
Öfff, iyice karmaşık ilişkiler bunlarrr... Derine dalmayalım!
Sonuçta bugün SsangYong’un “kendine gelme” ve “yeniden ayağa kalkma” harekatının ilk ürünü sayılabilecek Tivoli’yi anlatacağız, değil mi? “Harekat” lafını da yanlışlıkla yazmadım, çünkü firma, Hintli Mahindra’nın mali destekleriyle her yıl yeni bir model çıkarma, özellikle SUV piyasasında etkin olma gibi bir yol çizmiş kendisine. Tabii, mevcut modelleri de şimdilik koruyarak... İşte bu İtalyan isimli Koreli kardeşimiz, bu nedenle SsangYong’un “özene bezene” geliştirdiği bir araç olmuş.
Görünümü sevdiriyor
Koreliler, bu yenilenme ve “varlığını tekrar hissettirme” işine, Avrupalıların seveceği bir tat ile başlamış. “Tivoli bisküvileri”nden söz etmiyorum! Küçük, kompakt SUV sınıfından başlamış. Ne de olsa, bu sıralar bir hayli popüler.
Kompakt ölçülere, önden çekişli ve 4x4 seçeneklere, hem benzinli hem de dizel motor alternatiflerine de sahip, “şık”, göze fazlasıyla hitap edebilen bir araç çıkmış ortaya sonuçta. Şık lafını biraz önce “tırnak” içinde kullanmamın nedeni, yolda “gerçek ve yaşanmış” hikayelerim olmasından kaynaklı. Çünkü bugüne kadar park ettiğim yerde kullandığım aracı soran, trafikte “laf atarcasına” bakanlarla karşılaşmıştım da, dur-kalk trafikte yol sormak istercesine el işareti yapıp, sonrasında “Bu yeni mi?” diye başlayarak sohbet eden, arkasından da “sağ sinyalimi” görüp de bana yol verenine çok rastlamamıştım... Tabii gideceğim yere vardığımda, ona “Tivoli, bana bunu da mı yaptın?” demedim tabii... Niye demedim ki?
İşin şakası bir yana, gerçekten de formül iyi tutmuş tasarımda. Rakiplerinden daha farklı, biraz Kore esintili tasarıma sahip olan Tivoli, “yerden yükseltilmiş bir otomobil” havası verirken, aynı zamanda da “küçük çaplı” SUV havası taşıyor. Genel olarak “sert bakışlı” olmakla birlikte, “yumuşak” hatlarıyla “tavlıyor” görenleri. Ayrıca isteğe bağlı olarak “çift renk” olarak alınabilmesi de, bu avantajını artırıyor. Nitekim gövdesini farklı, tavanını farklı renkte sevenler var!
Tivoli’nin iç mekanı ise, kullandığım versiyonun “üst donanım” seviyesinde olması nedeniyle deri ağırlıklı. Burada da örneğin “kırmızı-siyah” birlikteliği hakim olmuş. Gösterge paneli, konsol, koltuklar, kapı içleri derken, her yerde bu iki rengin karışımı dikkat çekiyor, ki bu da eğlenceli bir görüntü sunuyor.
Tabii beni asıl eğlendiren, daha doğrusu kendime eğlence yaratmamı sağlayan unsur, “krom görünümlü” düğmelerden kaynaklanıyor. Nitekim cam düğmelerinden koltuk ısıtmaya kadar hepsi gri renkli ve eskilerin lüks otomobillerini anımsatıyor. Yani bir ihtimam, bir ihtimam sormayın... Süslü tabaklarda çay ve kurabiye servisi yapılır mı diye otomobilin içinde çok bekledim. Sonra da eve gittim tabii!
Şaka bir yana, bu ilginç kombinasyonlar, göstergelerde de mevcut. Gündüz ve gece, aracın gösterge ışıklandırmasının renklerini kendiniz seçebiliyorsunuz. Hatta renk seçenekleri, kontağı açtığınızda “renk kataloğu gibi” bir bir yanıp sönüyor. Hararet ve yakıt göstergeleri de dijital. Yani tam moda olduğu gibi. Ortada yer alan 7 inçlik dokunmatik ekran pratik. Sade ama işlevsel orta konsol da iyi olmuş. Ön koltukların arkasında bulunan gazete-dergi konulabilecek file ise, kırmızı şeritler halinde yapılmış. İlginç duruyor yine..
‘Isıt bakalım ellerimi!’
- Neyin nesi?
Tivoli, SsangYong’un tamamen “yeni doğmuş” bebeği. Öncesi yok. Adını İtalya’nın bir kentinden aldığını söylemiştim. Daha fazla bir şey de yazamayacağım bu soruya. Zaten yazacağımı yazdım girişte...
- Motoru nasıl?
İki motor seçeneğimiz mevcut. 1.6 litre dizel ve benzinli. Her ikisinin de manuel ve otomatik seçenekleri var. Yine her ikisinin de “önden çekişli” ve “4x4” olanları var. Ne ararsanız yani... Bendeniz, 1.6 lt 128 HP’lik benzinli
- Neleri var?
Kullandığım araçta dokunmatik ekran, “renkleri değişebilen” ışıklandırmalı göstergeler, ABS, ESP, Lastik Basınç Sensörü, Geri Görüş Kamerası ve ön-arka park sensörleri, Üç Farklı Sürüş Modu seçeneği (Normal, Spor, Kış), direksiyon yumuşaklığı ayarı, çift bölgeli otomatik klima, deri döşeme seçeneği, koltuk ısıtma (sürücü koltuğunda soğutma da var) veeee... Direksiyon ısıtması da varmış. Sırf denemek için “Isıt bakalım ellerimi” dedim... Ama direksiyonun “derinlik ayarı” da olaymış, iyiymiş.