23.11.2013 - 11:32 | Son Güncellenme:
İHA
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Bakan Çağlayan, “2001 yılında Türkiye şimdiye kadarki en büyük ekonomik krizini yaşadı. Gecelik faizlerin 7-8 binlere yükseldiği; gelecek yılları değil ertesi günü tahmin edemeyen bir iş dünyası vardı. Ekonomimiz hızla daraldı, enflasyon bugünün 13-14 katı kadardı. Döviz kurlarında aşırı volatilite vardı. Fakat alınan tedbirler ve 2002 sonundan itibaren politik ve ekonomik istikrar ile bugünlere geldik. Türk Lirası artık güvenilir bir para birimi. Dünyadaki diğer büyük ekonomilerin paraları kadar istikrarlı bir para birimi. Dünya foreks piyasasında payı giderek artan bir para birimi. Dış ticaretimizde de TL’nin payı artıyor. Enflasyon tek haneye indi. Bütçemiz ve kamu borçlarımız pek çok gelişmiş ülkeden daha iyi durumda. 2003’ten bu yana ortalama yüzde 5.1 hızla büyüyen bir ekonomiyiz” dedi.
Türkiye’nin artan politik ve ekonomik istikrarının sanayicinin ve işadamının cesaretini artırdığını kaydeden Çağlayan, “İş adamlarımız artık ekranlarda piyasa gelişmelerini anlık izleyen ve yaşadığı gerilim ile kabuğuna kapanan bir yapıdan çıktı, elinde çantası yanında arkadaşları ile Togo’yu, Uruguay’ı, Sudan’ı, Çin’i, Etiyopya’yı, ABD’yi dolaşıyor. İstikrardaki süreklilik, iş adamımızın dış pazarları daha fazla araştırmasına olanak sağladı. Bizdeki girişimcilik zaten çok az millette olan türden. Türk girişimcisi kadar cesur girişimcileri az bulursunuz. Bütün bunların ihracatımızda iki somut göstergesi var. Birincisi ihracat yapılan pazar sayısında artış; 2002 yılında 185 ülke ve gümrük bölgesine ihracat yapılırken, 2012 yılında 241 ülke ve gümrük bölgesine ihracat yapıldı. İkincisi ihracatçı sayısında artış; 2002’de 31 bin 731 olan toplam ihracatçı firma sayımız 2012 yılında 56 bin 540’a yükseldi. Sayı bu yılın 9 ayında 54 bin 346 oldu. Yıl sonunda 2012 toplamını geçeceğimizi düşünüyorum” diye konuştu.
"ANADOLU İLLERİNDE BÜYÜK ARTIŞLAR VAR"
Bakan Çağlayan, şunları söyledi:
“Artık ihracatımız yavaş yavaş Anadolu’ya kayıyor. 2002 yılında 1 milyar doların üzerinde ihracat yapan il sayısı 5 iken, 2012 yılında 16 oldu. 2002 yılında İstanbul tek başına Türkiye ihracatının yüzde 58.1’ini yapmıştı. Bugün, yani 2013’ün ilk 9 ayında payı yüzde 47.1 oldu. Bu güzel bir gelişme. İstanbul, hala açık ara ihracat ve ithalatta birinci sırada; bu çok doğal, ama artık Anadolu illerinin payında ciddi artışlar görüyoruz. 2002’den bugüne kadar Kocaeli’nin ihracatta payı yüzde 3.5’ten 8.2’ye yükseldi. Bunda tabii olarak İstanbul’dan Kocaeli’ye kayışın etkisi var ama Kocaeli sermayesinin de güçlenmesinin etkisi var. Başka bir örnek Gaziantep. Hakikaten parmakla gösterilecek bir sanayileşme ve ihracat atağı örneği. 2002’de yüzde 1.7 olan ihracat payı bugün yüzde 4 oldu. Manisa’nın payı binde 9 iken bugün yüzde 2.4’e yükseldi. Ankara’nın payı 1 puan artarak yüzde 4.2’den 5.2’ye yükseldi. Konya, Trabzon, Antalya, Aydın, Karabük, Osmaniye, Amasya gibi ilerimizin de payında çok ciddi artışlar var. Eskiden ihracat işadamlarımız için iç pazar tıkanınca geçici olarak başvurulan bir acil çıkış kapısıydı. Bu yanlış düşünce geçtiğimiz yıllarda kırılmaya başladı. İhracatçı sayımız hızla yükseliyor. Bakıyoruz, ihracatçılarımızın sürekliliği de artıyor. Bir yıl dış Pazar, bir yıl iç pazar alışkanlığını kırmamız gerek. Daha fazla yatırım, daha fazla üretim ve daha fazla ihracat yapmalıyız. Bu bilinçle çalışan işadamlarımıza yenileri ekleniyor. 2002’de Ankara’da bin 773 ihracatçı vardı. 2012’de 3 bin 854’e yükseldi. Diyarbakır’da 2002’de 18 ihracatçı varken, 2012’de 162’ye yükseldi. Manisa’da 180 ihracatçı varken, 2012’de 429 firmamız ihracat yaptı. Osmaniye’de sayı 9’dan 47’ye, Batman’da 12’den 45’e, Mersin’de 529’dan 927’ye yükseldi. 2008 sonunda başlayan krizde nasıl ihracat pazarlarımızı çeşitlendirdiysek; şimdi de üretim ve ihracat merkezlerimizi çeşitlendiriyoruz. Yeni teşvik sistemi de buna hizmet ediyor. Türkiye ekonomisinin geleceği yatırım, üretim, ihracat ve istihdamın birbiri ile kaynaşmasında. Bu zinciri ne kadar sağlamlaştırırsak o kadar sağlam bir ekonomi oluruz. Sanayimizi ne kadar güçlendirirsek o kadar güçlü bir ekonomi oluruz.”