23.01.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:
SERVET YILDIRIM - Geçen haftaki Davos toplantılarını CNBC ve diğer medya kuruluşlarından izlemeye çalıştım. Geçmişte, Türkiye Davos’u sermaye çekmek için bir tanıtım platformu olarak başarıyla kullanmıştı. Ancak özellikle son yıllarda geri planda kaldı, daha pasif bir görüntü verdi. Bu yıllarda Hindistan, Çin, Rusya ve Endonezya gibi ülkeler Davos sokaklarında yoğun bir tanıtım çabasındayken Türkiye ortada pek yoktu.
Türk özel sektöründen bazı firmalar Dünya Ekonomik Forumu’na katılıyorlar, firma temsilcileri Davos’ta panelleri izliyor ve çeşitli temaslarda bulunuyor ancak ülke olarak koordine bir çabamız uzun yıllardır olmadı.
Hintliler ve yapay zeka!
Bu yılki Davos’ta Hindistan’ın öne çıktığını gördüm. Bu durum ilk defa olmuyor. Geçmiş yıllarda da Hindistan hükümeti ve Hintli firmalar oldukça aktiftiler. Sermaye çekmek için etkin pazarlama yaptılar. İş ortaklıkları kurmak için yoğun temaslarda bulundular. Davos’un ana caddesi üzerine kurulan Hindistan stantlarında Hindistan’ın büyüme hikayesini anlattılar.
Sermaye çekebilmek için sadece büyüme hikayesini anlatmak yetmiyor. Bütün ve kapsamlı bir resim sunulmalı. Hintliler de da sadece büyüme değil aynı zamanda dijital altyapı, hızla gelişen start-up ekosistemi, yapay zekâ, nitelikli yetenek havuzu gibi cazibe unsurlarını anlattılar. Yabancılara ülkedeki yatırım ortamını iyileştirdiklerini söylediler.
Çin’in yerini alacak mı?
Hindistan nüfus olarak 1.4 milyarlık Çin’i yakaladı. Çin ekonomisi hız keserken Hindistan tam sürat yoluna devam ediyor. Geçen yıl Çin yüzde 5.2 büyümüş, Hindistan ise yüzde 7.2 büyüdü. Şu anda dünyanın en büyük beşinci ekonomisi ama hedefi küresel bir ekonomik güç olarak da Çin’i yakalamak. Davos’ta anlattığı hikâye de özünde buydu. Hindistan Çin’in yerini almaya hazırlanıyor ve uluslararası yatırımcılara “Biz Çin’in yerini alacağız. Siz de geç kalmayın, Hindistan’daki yerinizi alın” mesajını veriyor. Doğru ve güçlü bir mesaj.
Eğer kaynak sıkıntısı içindeki Türkiye de uluslararası sermaye havuzundan pay almayı, kaynak çekmeyi istiyorsa bizim de iyi ve güçlü bir hikâye sunmamız gerekiyor. 2000’li yılların başında Avrupa Birliği (AB) üyeliği ve reform hikayesi ile bir ivme yakalamıştık. Ancak AB üyelik sürecindeki tıkanma ve ekonomideki yapısal ve kurumsal sorunların artmasıyla bu hikâye gölgelendi. Yabancı yatırımcı Türkiye’den uzak durmaya başladı. Oysa 2000’li yılların başlarında Türkiye, Hindistan ve Güney Kore gibi ekonomiler birlikte anılır, aynı sepete konulurlardı. Sonrasında biz ayrıştık, ayrı düştük. Tekrar bu lige dönmek için kısır döngüden çıkıp, makro ekonomik istikrarı sağlayıp, cazip bir hikâye yaratmalıyız.
Mesela Hindistan hikayesinin cazip taraflarından biri teknolojide sundukları fırsatlar.
Davos’ta da aktif tanıtım yapan birçok Hint firması yapay zekâ ya da diğer yüksek teknolojili imalat için küresel yatırımcılara bir teknoloji üssü olmayı öneriyorlar. Amerikalı çip üreticilerini ülkeye çekmeye çalışıyorlar. Amazon, Alphabet, Meta, Wall-Mart ve Google gibi devlerin dikkatini çoktan çekmişler bile. Dünyanın teknoloji devleri Hindistan’ın sunduğu yatırım teşviklerinin etkisiyle bu ülkede üretim planları yapmaya başlamışlar. Hatta Apple’in Çin’deki üretimini kısmen Hindistan’a taşıyacağı konuşuluyor. Yani Hindistan başlattığı güçlü yatırım kampanyasının ve atağının sonuçlarını almaya başlamış.
Onların da sorunları var
Hindistan istikrarlı ve demokratik bir görüntü veriyor ama Hindistan’ın da sorunları var. Hem de öyle az buz değil. Buna rağmen yabancı yatırım çekmeyi başarıyorlar. Geçen yıl 71 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım çekmişler. 10 yıl önce bu rakam yarıya yarıyaydı. Hindistan Türkiye için iyi bir örnek olmayabilir ama gittikleri yön bize bir fikir verebilir.
Üretimlerinin ve ihracatlarının teknoloji içeriğini artırmak için yaptıkları bize ilham verebilir.