09.07.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:
SERVET YILDIRIM - Ekonominin ve ticaretin bu gerçeğini geçen hafta CNBC-e’de İGA CEO’su Selahattin Bilgen’i dinlerken tekrar hatırladım. Bilgen, Çin’den Türkiye’ye olan uçuşlar konusunda girişimlerinin sürdüğünü anlatıyor ve Çin’den gelen yolcuların İstanbul için bir “çarpan etkisi” yapabileceğini söylüyordu.
Bilgen’in “çarpan etkisi” sözünü duyunca aklıma bir süre önce Şeref Oğuz’dan duyduğum “Çin çarpması” benzetmesi geldi. “Alalede bir şeyi alıp onu 1.4 milyar ile çarparsanız o şey fevkalade olur. Ben buna Çin çarpması diyorum” diyordu Şeref. “Çin ölçek gücüyle dünyayı sallıyor. Türkiye gibi ekonomileri derinden sallayabiliyor. Çin’in kötüleşen ekonomik verileri, bize fırsat ve tehditler doğuruyor.”
Çin yaklaşık 18 trilyon dolarlık gayrisafi yurtiçi hasılasıyla dünyanın en büyük ikinci ekonomisi. Küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 18’ini tek başına Çin oluşturuyor. Bir hizmet ya da mal üretecekseniz ve bunu dünyaya satmak istiyorsanız Çin faktörü tüm akışı değiştirebilir.
İGA CEO’su da kendi sektöründe Çin’in yaratacağı çarpan etkisi ile bu noktaya dikkat çekiyor. Bakmayın birçok ülkede politikacıların ve liderlerin Çin’den ekonomik olarak ayrışacaklarını söylemelerine. Bu sözlere rağmen çalışmalar aksini gösteriyor. Özellikle Avrupalı şirketler Çin’deki yatırımlarını artıyorlar. Allianz Trade’in yaptığı geniş katılımlı bir çalışmaya göre Almanya ve İspanya’daki şirketlerin yüzde 40’ı, Fransa’daki şirketlerin ise yüzde 30’dan fazlası Çin’le iş ilişkilerinin genişlemesini bekliyormuş.
Çin’in DNA’sında var
Çin üretim gücü ile olduğu kadar hem nüfusu hem de tüketici bazı ile büyük bir pazar. Çin ve Uzakdoğu yolcularının Avrupalılara göre daha fazla harcama yaptıklarına dikkat çeken Bilgen “Birkaç saatte yolcu başına 50 dolar harcıyorlar. Bu yolcuların transfer yolcu olarak değil de Türkiye yolcusu olarak getirmek de hedeflerimiz arasında” diyordu.
Üretmek ve ihraç etmek Çin’in DNA’sında var. O kadar güçlü bir üretim kasına sahip ki; her gün Çin hakkında bizleri şaşırtan yeni üretim hikâyeleri duyuyoruz. İnovasyon ve verimlilik artışları Çin’i dünyanın üretim üssü haline getirdi.
Çin ekonomisi bugünlerde sorunlu olabilir. 1980’lerde uygulamaya konulan tek çocuk politikasının bir sonucu olarak nüfus geriliyor. Hatta Çin’in nüfusunun 2050 yılına kadar 1.317 milyara düşmesi ve 2100 yılına kadar da neredeyse yarı yarıya azalarak 732 milyona gerilemesini bekleyenler bile var. 2100 yılı tahminini yapmak zor olabilir ama çalışan nüfusun gelecek 10 yılda azalacağı ve bunun GSYH üzerinde olumsuz etki yapacağı aşikâr.
Dengeleri değiştirecek
Ancak bu duruma bakıp Çin’in önemini kaybettiğini düşünmek saflık olur. Yaklaşık otuz yıldır çok yüksek bir oranda büyüyen Çin ucuz iş gücü ile başlayan mucizesini verimlilik ve inovasyon ile sürdürecektir. Bunu Çinli politika yapıcıların “verimlilik artışına” verdikleri önemden görmek mümkün. Birçok sektörde yüksek kapasiteli yatırımlarına devam ediyor. Bunlardan biri de otomotiv. Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneği Başkanı Ali Haydar Bozkurt “Çin, tüm dünyada dengeleri değiştirecek şekilde gümbür gümbür geliyor” diyor.
Kısacası, Çin dünyanın en önemli tedarikçisi olarak kalmaya devam edecektir. Çin birçok sektörde birçok firma ve ekonomi için ciddi bir tehdit ama bu tehdidi fırsata dönüştürmek mümkün. Otomotiv sektörü için Bozkurt bu fırsatı şöyle açıklıyor:
“Çin, Avrupa’ya gitmek zorunda çünkü ürettiği teknolojiler ağırlıklı olarak o pazarın alıcılarına hitap ediyor. Avrupa’ya gelmek için en güzel nokta Türkiye. Birkaç markayı Türkiye’de üretim yapmaya ikna edersek mevcut sanayimizin gelişen teknolojilere daha hızlı adapte olmasına yardımcı olabilirler gibi düşünüyorum.”
Yatırım teşvik belgesi kapsamında gümrük muafiyetinden yararlanarak gerçekleştirilen Çin menşeli oto ithalatının uygulanan söz konusu ek mali yükümlülükten muaf olması da bu yönde atılmış bir adımdır. Bu adımın ardından Çinli otomobil üreticilerinin art arda yatırım yapmasının yolu açıldı.