EkonomiEskiden burası bataklıktı, yılan çıkardı şimdi her delikten otomobil fışkırıyor!

Eskiden burası bataklıktı, yılan çıkardı şimdi her delikten otomobil fışkırıyor!

25.04.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

İlk etapta 20 bin kapasiteyle kurulan, 1971’de Murat 124’le üretime geçen Tofaş, şimdilerde 400 binlik kapasitesine sahip. CEO Kamil Başaran, fabrikanın her yerinden adeta otomobil fışkırdığını söylüyor...

Eskiden burası bataklıktı, yılan çıkardı şimdi her delikten otomobil fışkırıyor

İkindi saatleri... Bursa’daki fabrikanın önü, birden bire karınca yuvası gibi servis otobüsleriyle dolup taşıveriyor. Otobüsler, üçerli dörderli gruplar halinde duruyor ve içindekiler hızlı adımlarla giriş kapısına doğru yöneliyor. Ve arkadan yeni bir dörtlü grup daha ve bir dörtlü daha...

Haberin Devamı

Tofaş’ın Bursa tesislerindeki bu manzara, her gün, günde birkaç kez ve belirli saat aralıklarla tekrarlanıyor... “Abartısız bir biçimde”, neredeyse herkes, yüzlerine kondurdukları o kararlı ifadeyle ilerliyor fabrikaya. Birazdan önlüklerini giyecek ve üretim bantlarından o gün indirilmesi planlanmış araçların yaratılmasındaki rollerini alacaklar. Belki beyaz bir Doblo ve onu mavi renkli bir Opel Combo takip edecek. Fıstık yeşili bir Fiat Fiorino, sonrasında kırmızı bir Citroen Nemo ya da gri renkli bir Peugeot Bipper...

Linea’nın hattında çalışanların heyecanıysa başka. Çünkü onlar, kısa süre önce yenilenen versiyonu banttan indirilirken düzenlenen törende hep bir ağızdan “Güzeller içinde, bir seni seçtim...” diye türkü tutturup, tezahürat yapmışlardı. Linea da onların çocuğu gibiydi çünkü. Fabrikadan çıkan her bir araç gibi...


Eskiden burası bataklıktı, yılan çıkardı şimdi her delikten otomobil fışkırıyor


Haberin Devamı

Süreç yıllar aldı

İtalyan Fiat, 1960’ların başından itibaren Türkiye’de otomobil üretim yapmak istiyordu. Aynı şekilde Fiat traktörleri satan merhum Vehbi Koç da, özellikle Anadol projesinden sonra yeni bir fabrika daha kurmak ve sac karoserili otomobil üretmek arzusundaydı. Hatta bunu, Sanayi Bakanlığı’na Anadol projesiyle birlikte sunmuştu yıllar önce.

Ancak iki taraf da istekli olmasına karşın, ortadaki pürüzlerin giderilmesi ve el sıkışılması 1968’e kadar uzadı ve Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. (TOFAŞ) kuruldu.

Başlangıçta Fiat, tıpkı Polonya ve İspanya’da olduğu gibi minik “850” modelinin üretilmesini önermişti. Buna karşılık Vehbi Bey, aracın biraz daha büyük olması gerktiğini söylemiş, ucuz fiyatlı olacağı için de bir miktar Anadol’un satışlarını baltalayabileceğini düşünmüştü. Bunun üzerine Fiat 124’te karar kılındı. Dönemin Sanayi Bakanı Mehmet Turgut, Bursa milletvekili olduğundan Renault gibi Koç’un kuracağı fabrikanın da Bursa’da olmasını istiyordu. Adapazarı, Bursa ve Orhangazi’de araziler bakılırken, aranan yer, Bursa’ya 10 km mesafede bulundu. Toprak sahibi köylülerin bir kısmının, fabrikada çalışabilecekleri söylendi.

Tofaş CEO’su Kamil Başaran, ilk kez zeytin işçilerinin otomotiv sanayi işçisi olarak zakanıldığını doğrularken, “Ben ki 1984’te bu camiaya katıldım. O dönemde bile zeytin zamanı, işçilerimiz zeytin toplamaya giderdi” diyor.

Haberin Devamı

“Gerekirse denize dökeriz”

Bu arada yine pazarlık aşamasına dönersek... Fiat tarafı, o dönemde görüşmeleri yürüten merhum Bernar Nahum’dan, üretilecek araçların satışı konusunda garanti verilmesini ister. Yılmaz Çetiner’in kitabında yazdığına göre Nahum, sonunda bunalarak “Gerekirse Sarayburnu’ndan denize dökeriz” cevabını verir. Yurda dönünce de durumu Rahmi Koç ve Can Kıraç’a anlatır. Her ikisi de, araçların bir şekilde satılabileceğini söyler.

Bununla birlikte bazı kaynaklarda, merhum Vehbi Bey’in, bir büyük ortak arayışında olduğu, bu amaçla henüz Renault ile anlaşmayan Oyak’a Tofaş’ta ortaklık teklif ettiği, ancak bunun kabul edilmediği de yer almakta.

Nihayet 1969 baharında temel atılır ve fabrika 22 ayda tamamlanır. Vehbi Bey, tıpkı Anadol’da olduğu gibi araca yerli bir isim bulunmasını ister. Herkesin bir otomobil alma isteği olduğunu anlatan “bir araba alma muradı” sözünden yola çıkarak, otomobilin adının “Murat” olmasında karar kılar.

Haberin Devamı

Fiat buna itiraz etmez ve Şubat 1971’de de ilk Murat 124, tüm devlet büyüklerinin ve Fiat Başkanı Agnelli’nin katılımıyla indirilir. İlk yıl 7 bin 831 araç üretilirken, 1975’te 29 bine kadar ulaşılır. Bugün fabrikanın kapasitesi 400 bin olup, fabrikada geçen yıl 308 bin adet araç üretildi.


Eskiden burası bataklıktı, yılan çıkardı şimdi her delikten otomobil fışkırıyor

“İlk işimiz yerlilik”

Tofaş CEO’su Kamil Başaran, üretimde yerlileştirme çalışmalarına 1970’li yılların başında başlandığını hatırlatarak, “Ürünü değil ama üretim teçhizatının çoğunu yerlileştirdik. Yan sanayi, o zamanlardan cesaret almaya başladı, yatırım yaptı. Ve yavaş yavaş yan sanayi oluşturmaya başladık” diyor. Bugün fabrika içindeki üretim teknolojisinin yüzde 50’sinin de kendileri tarafından yapıldığını anlatan Başaran, “Şayet teçhizatların ana teknolojisi bizde değilse, o zaman buradan bir firmayı yönlendirip işbirliğine teşvik ediyoruz. Bundan sonraki 10 yıl için...” ifadesini kullanıyor.

Haberin Devamı

1976’da Murat 131 üretiminin başlamasıyla yeni model ve versiyonlar ardı ardına gelir. 1995’e kadar tüm çalışmalar, sürekli kapasite artışları yönündedir. Fabrika giderek büyümeye, genişlemeye devam eder. Başaran, kendisini tanık olduğu dönemi şöyle anlatıyor:

“1984’te buraya girdiğimde, 59 bin metrekarede 20-30 bin adet üretim yapılıyordu. Şu an fabrika binalarının olduğu arka taraf bataklıktı. Bitmiş otomobilleri oraya koyardık, içlerinden yılan bile çıkardı. Süspansiyon deliklerinden girerlerdi. Bugün artık her delikten otomobil çıkıyor. Burası çok bereketli bir yer. Şimdi o bataklık bölgede üretim hatlarımız var. Artık düşük profilden çıkıp, ne istediğimizi bilen, tutup çıkaran bir konuma geldik. Omuzlarım dik bir şekilde giriyorum Avrupa’daki her toplantıya.”


Fiorino’yu aslanın ağzından aldık...
Tofaş’ın Minicargo projesi için verdiği çaba da bir hayli ilginç. Yine Kamil Başaran anlatıyor süreci:
“Ben o dönemde Satın Alma Direktörü’ydüm. Projenin maliyetini bana göndermişlerdi. Bir gün birlikte çalıştığım İtalyan arkadaşım, bir taslak çizim getirdi ve ‘İtalya’da böyle bir proje üzerinde çalışılıyor. Ben fotokopisini aldım. MiniCargo budur’ dedi. O günden itibaren Sayın Mustafa Koç’tan Jan Nahum’a kadar hepimiz bu konuya sahip çıktık... Fiat’ın kapılarında yattık, projeye aday olduk. Öyle düşük bir maliyet rakamına indik ki, ben bile bu rakamlarla gerçekleştirebileceğimize inanmıyordum. Ve biz aslanın ağzından, başka fabrikaların elinden projeyi alıp geldik. Arkadaşlarımız, aracın maliyetini önerdikleri fiyatta tutmayı başardılar, hatta bugün daha da aşağılara indirildi.”


İlk Ar-Ge için 20 konteyner
Tofaş’ta 1995’e kadar sadece ürün yerlileştirilmesi ve üretim süreçlerinin geliştirilmesi için Ar-Ge çalışmaları vardı. Ar-Ge’yi üretimde değil, üründe yapmak gerektiğine inanan Tofaş, bir gece içinde konteyner siparişleri verdi. Öncülüğü de, bizzat dönemin Genel Müdürü Jan Nahum yapıyordu. Daha önce Otosan’dayken abisi Klod Nahum ile İstanbul Etiler’de tuttukları bir evde Wankel (Rotary) motor geliştirip, ardından tasarım ödülü aldıkları “Çağdaş” prototipine yerleştirmişlerdi. Bu projenin üretimine izin verilmese de, Nahum Ar-Ge’ye inanıyordu.
Tofaş CEO’su Başaran, fabrikadaki gelişmeyi “Bir pazar günüydü. Genel Müdürümüz telefon edip ‘Konteynırlar yarın geliyor. Onları al, onlar senin!’ dedi. O konteynırları aldık ve bugünkü Ar-Ge’nin temelini attık. O Ar-Ge yapısı nedeniyle bize Doblo’yu verdiler” diye anlatıyor. Başaran, Fiat’ın üç önemli Ar-Ge merkezinden biri olduklarını, sadece raftan alınan ürünü değil, kendi geliştirdikleri ürünü üretme becerisine sahip olduklarını belirtiyor.
Yeni fırsatlar doğabilir
Ürettikleri araçlardaki yerlilik oranlarının yüzde 68 seviyesinde dolaştığını belirten Başaran, “Üründen ürüne değişiklik gösterebiliyor. Tofaş’ın, kendi motorunu yapmaya başladıktan sonraki yerliliği tartışılmaz seviyede olacaktır. Şu an sıfırdan bir motor yatırımı yapmamız, çok akıllıca olmayabilir. Çok iyi analiz etmemiz, adetlere bakkamız lazım. Ancak elbette Fiat dünyası içinde her türlü gelişimleri ve projeleri takip edeceğiz. Umuyorum ki önümüzdeki dönemlerde bu gibi fırsatlar da doğar” diyor.




Koltuk yüzünden Doblo kaçabilirdi!


Tofaş’ın, Fiat dünyası içinde birçok ilki gerçekleştirdiğini, Doblo’nun verilmesinde bunun da etkisi olduğunu kaydeden CEO Kamil Başaran, bu projeyi nasıl aldıklarını şöyle anlatıyor:
“Doblo projesi ortaya konulurken, Fiat’ın maliyet ve kalite hedefleri belliydi. Biz keçi gibi inatçıydık ve çok saldırdık projeyi için. Yapamadığımız şeyleri de, gece geç saatlere kadar kalıp hallettik. Doblo o şekilde bizde kaldı, hatta ikinci nesil Doblo’nun Tofaş’ta kalması için çelişki bile yaşanmadı. Bununla birlikte Doblo’yu ön üretime almadan, orijinal parçalar kullanarak bir çalışma yapıldı İtalya’da. Yan sanayimizden de temsilciler vardı. Ancak biz, bu araca koltuğu yetiştiremedik ve koyamadık. Modifiye edilmesi gerekiyordu. Yan sanayi, ‘Ben bunu yaparım’ dedi. Biz böyle onay aldık işe devam için. Şayet o hareket olmasaydı, belki de Doblo’nun Tofaş’ta üretilmesi sorgulanabilirdi...”



TOFAŞ TARİHİNİN ÖNEMLİ KAVŞAKLARI
1971 Murat 124 modelinin üretimi başladı.
1976 Yaklaşık 135 bin adet üretilen 124, yerini Murat 131’e bıraktı.
1983 131 modelinin farklı versiyonları sürerken, 124 modeli, Serçe adıyla üretildi
1991 80.7 milyar lira yatırımla Tempra üretimine başlandı. Tempra’yı kısa süre sonra Tipo modeli izledi.
1995 Uno modeli Tofaş’ta bantlara çıktı.
1998 Fiat’ın “Dünya Otomobili” olan 178 kodlu Serisi (Palio, Palio Weekend ve Siena) üretilmeye başlandı.
1999 Marea ve Brava üretimine başlandı.
2000 Doblo üretimine başlandı. Doblo, ilk bir yıl içinde 100 bin adede ulaşarak bir rekor kırdı.
2001 Tofaş Türk Otomobil Fabrikası ve Tofaş Oto Ticaret A.Ş. birleşerek tek bir şirket oldu.
2002 Brava üretimine son verildi. Albea üretime alındı.
2003 Tofaş’ın ürettiği 2 milyonuncu araç olan Palio Go banttan indirildi.
2007 Linea üretilerek piyasaya sunuldu.
2007 Üç marka (Fiat, Peugeot, Citroen) için üretilecek Minicargo projesi devreye girdi. Ar-Ge’si Tofaş’ta Türk mühendislerince yapılan Minicargo’nun fikri ve sınai mülkiyet hakları da Tofaş’a ait.
2010 Yine tüm fikri ve sınai mülkiyet hakları Tofaş’a ait olan yeni Doblo yollara çıktı.
2010 GM ile Fiat’ın anlaşması sonucu Doblo temelli Combo’nun Opel ve Vauxhall markaları için üretilmesi kararlaştırıldı.
2011 Combo bantlardan indirildi. Yeni Doblo’nun Kuzey Amerika pazarına “Ram” markasıyla ihraç edilmesi için iyi niyet mektubu imzalandı. Araç 2013’de Kuzey Amerika yollarına çıkacak.



YARIN TOYOTA
- Toyota’nın Türkiye’deki dönüm noktası...
- Fabrikanın bahçesinde kimin heykeli duruyor?
- Tesisin içinde kalan boş arsanın sırrı...