06.05.2021 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bülent Buda: Cebrail, siyah beyazlıların en yürekli, en savaşçı futbolcusu. Kimse kalmasın, santrfor oyna desinler oynar. Ve de orada da bir şeyler yapar. Karşı takımın savunmasını karıştırır. Lakin Mehmet Erdem’in sağlıklı olduğu günde Cebrail sol bek oynamaz. Bu her şeyden önce ona haksızlıktır. Ümraniyespor da yeni bir buluş gibi sol ayaklı savunmacı Gökhan’ı Cebrail’in karşısında sağ kanatta oynatıyor hücumcu olarak. Neyse geçelim. Altay oyuna başladığında kaleci Cihan dahil 5 savunmacının 4’ü sağ ayağını sol ayağından daha iyi kullanıyordu. Poko orta alanın egemeni benim der gibi yırtıyor, paralıyor kendini. Çok çalışıyor, belli ki kazanmayı da çok istiyor. Takımın savunma arkası koşularını en nitelikli yapan Kappel, işlevsel kılındığında hayat bir başka güzelleşiyor. Dakikalar 80’i gösterdiğinde daha bir neti bile yoktu ev sahibi Ümraniye’nin. Ne denir? Alan, adam paylaşımı ile rakibe soluk aldırmamak elbette. Bu oyun bir penaltı golünün fazlasını hak etti. Bazı futbolcuların kişisel özellikleri var. Söz gelimi Deniz Kadah. Doğrudan, direkt merkezdeki 9 numara değil, santrfor arkası oynadığında daha üretken oluyor. Bu arada yazı telaşı ile ıskalamayalım. Sevgili Mustafa Denizli hoş geldin. Özlemiştik. Altay seninle Süper Lig’e çıkarsa her şey daha güzel olacak.
Fatih Tanfer: Altay, Ümraniyespor karşısında aldığı 3 puanla Play Off’u garantiledi. Büyük bir olasılıkla İstanbulspor, Play Off’ta rakibi oldu. Ümraniyespor karşısında cesur, futbol zekası yüksek ve takım halinde standardın üstünde bir oyun sergileyen Altay’ın Play Off’un en güçlü takımı olduğunu rahatlıkla ifade ederim. Form grafikleri artan Kappel, Poko, Erhan, büyük golcü Paixao ile gücünü daha da üst sınırlara taşıdı. Mustafa Denizli’nin, Play Off maçları sürecinde büyük tecrübesiyle katkı yapacağına inanıyorum. Sevdiğim sözü tekrar kullanıyorum, “Büyük Altay geliyor.”
Mehmet Demirtaş: Altay’ın bu sene ki performansı ya çok iyi yönde seyretti ya da kötü oyun görüntüsüyle vasatı geçemedi. Ama bir gerçek var ki orta alanın dinamizmi tüm takımı çok etkiledi. Özellikle Poko’nun bu bölgeye monte edilmesi işin rengini değiştirdi. Mustafa Denizli’nin dümende olduğu bu ilk mücadele de moral ve motivasyon açısından mühimdi. Onun kadar deneyimlisi ve Altay tutkunu bir ismin kenar çizgide yer alması bile ayrı bir güven veriyor. Son müsabakaya gitmeden önce Play Off’u garantilemek güzel bir iş. Artık normal sezonun kapısını kapattıktan sonra onlar için her şey yeniden başlayacak. Kadro itibariyle hiçbir rakibinden aşağı kalır yanı yok Altay’ın. Aksine eli kuvvetli. Bence izole bir şekilde Play Off’a hazırlanarak ne covid vakasına ne de karttan dolayı cezalı oyunculara mahal verilmeli. Herkes kendisini tesise kapayıp tek bir amaca odaklanmalı. Eğer yönünüz aynı doğrultuda olursa bu işi bu sene çözüme kavuşturursunuz. O güç Büyük Altay’da fazlasıyla mevcut.
Ya tamam ya devam
Bülent Buda: Hakem saçmalıyor, çocuklar tepki gösteriyorlar. Bence haklılar. Ama kart görüyorlar. Hüseyin Hoca hiç kart görmüyor, neden? Bu maçın hakemine oldum olası içim hiç ısınmadı. Soğuk, itici geliyor. Futbolun adil yönetildiği ülkelerde o penaltıyı çalan düdüğe bir daha iş vermezler. Hadi kardeşim evine derler.
Neyse fazla takılmayalım. Bu hafta Emre Nefiz ile Hüsamettin’in en güzel, verimli günleriydi. O gollerden sonra Hüsamettin’in sevinci çok duygulandırıyor.
Ne güzel, ılık bir baharda çiçek açmak, günün ışıltısına karışarak mutluluk şarkıları söylemek. Sanatı doğru öğrenmenin 3 evresi vardır. Çıraklık, kalfalık, ustalık. Altınordu 3 evreyi de içinde barındıran bir spor kurumunun ete kemiğe bürünmüş hali. Önümüzdeki süreçte ben de Hüseyin Hoca ile arkadaşlarını aday göstereceğim futbol oscarına.
Az daha unutuyordum. Soracaktım. Sevgili Recep şu günlerde nasıl hissediyor kendini? İyi olduğunun farkındayım. Eylemler, sağlam adımlar öyle diyor. Ahmet İlhan oyunun keyfini çıkardığı bir gün yaşıyordu. Hafiften bozuldu dışarı alınınca. Öyledir bu güzel oyun. Oynadıkça oynayasın gelir bazen. Haftaya yarışın büyüğü var. Sinan kaptan hoş geldin. Özlemiştik.
Fatih Tanfer: Altınordu’nun Play Off kaderi yıllardır hep son haftalara kalıyor. Bu hafta da Balıkesir deplasmanında alınacak galibiyete bağlı. Hüseyin Eroğlu yönetiminde doğru sistem anlayışından asla taviz vermeden oynayan ve Türk futboluna her sene yeni değerler katan Altınordu’nun bu sene Play Off yarışı içerisinde olmasının hakkı olduğunu düşünüyorum.
Tuzla karşısında Hüsamettin çok etkiliydi. Oğulcan’ın artan form grafiği, hücumda güçlü Ahmet İlhan, Metehan, Enis üçlüsü Altınordu adına büyük silah. Bu hafta da onlara Emre Nefiz katıldı. Mücadele azmi yüksek, diri bir takım olduğunu bu hafta gösteren Altınordu’nun, Play Off şansını yakalarsa büyük sürprizler yapacağına ben inanıyorum.
Mehmet Demirtaş: Maratonda son düzlüğe girerken büyük heyecana sahne olan maçlarda düğüm yavaş yavaş çözülmeye başlıyor.
Enis’in cezalı, Ahmet Dereli ve Şeref’in sakat olduğu haftada Hüsamettin acil durum butonu gibi sorumluluk alarak takımını sırtladı. Altınordu’nun virtüözü Ahmet İlhan ise ön bölgeyi idare etti. Buna bir de Emre Nefiz’in çabası eklenince tam bir takım hüviyeti kazandılar. Bu noktada Hüseyin Eroğlu’nu kutlayalım. Emre’yi takıma katmak adına sabırla bekledi, hasadını yaparak meyvesini topladı. Doğru kurgu, başarılı pas trafiği ile sıcak havaya rağmen içimizi ferahlatan cinsten bir galibiyet oldu.
Neredeyse bu maçta girdikleri her pozisyon en az yarım tehlike anlamına geliyordu. Eğer bu girişimlerde topun hakimiyeti kaybedilmişse kazanılıyor, basketbol jargonuyla ribaundlar alınıyordu.
Anlam veremediğim kısım, bu disiplinli oyunla kalede görülen iki gol.
Bu oyuna yenen goller çok. Keçiören’in Menemen karşısında hata yapmadığı haftada adeta kartlar yeniden dağıtılacak ve neyin ne olduğu son haftada ortaya çıkacak.
Menemenspor büyük iş başardı!
Bülent Buda: Keçiören deplasmanına gelenlerin yadırgadığı ya da bir miktar bunalım yaşadığı o naylon sahada alışılmışlığın verdiği öz güven ile kalecisinin de katılımıyla atak çeşitlemeleriyle kendi çiftliğinde zor bükülen bir takım Keçiören. Ve o zor koşullarda çıkıp öne geçmek elbette övgüye değer. Atabiliyorsan ikinciyi atacaksın. Ve de rakibini disiplinden uzaklaştırarak bir biçimde başını döndüreceksin. Neyse Giresun’dan gelen güzel haberlerle TFF 1. Lig’in ikinci yılı da içerde kalarak tamamlandı. Burası öyle hafife alınacak bir lig değil. Büyük dövüş yaşanıyor. Ve de acımasızlık egemen. Spor kültürünün kendine özgü bir biçimi sergileniyor. İkinci yılı da bir miktar kaygılı da olsa bitirdiler. Ligin sürekli üyesi olma isteğini canlı tuttular. Bu azımsanmayacak, hafife alınmayacak bir başarıdır.
Fatih Tanfer: Bazı takımların ligde kalması şampiyonluk mücadelesi kadar önem kazanır. Menemenspor’un TFF 1. Lig’de kümede kalması tam bir başarıdır. Çekilen ekonomik sıkıntılara, birçok olumsuzluklara ve sayısız oyuncusunun transfer olmasına rağmen sahada gösterdikleri istek, mücadele gücü üst düzeydeydi. Takım gücü olarak belki rakiplerinin gerisindeydi. Ancak müthiş hırsları ile bu açığı kapattılar. Ve önemli başarı elde ettiler. Herkesin kümeden düşmesine kesin gözle baktığı Menemen büyük bir mücadele vererek kümede kaldı. Ümit Karan Hoca’nın yayınladığı mesajı okudum ve çok etkilendim. Onursal Başkan Tahir Şahin, Kulüp Başkanı Hürol Taklak ve arkadaşlarının bütün zorluklara karşı verdikleri mücadele de her türlü övgünün üstündedir.
Mehmet Demirtaş: Öyle ya da böyle beğenelim ya da eleştirelim bir sezonun defteri daha kapandı. Onların cephesinden sevindirici olan kısım 4 yemelerine rağmen ligde kalışlarını resmileştirmeleri. Yoksa performans açısından vasata bile yakın değiller. Bu dönemde yapılan seçimler ya da hatalar sorgulanarak iddiası olan bir kimlikle yeni sezonda yeni bir kabukla bizleri selamlamaları en büyük dileğimiz. Şimdiden kadro, idari ve mali her türlü mesele için uzunca bir yol var. Rotayı güzel çizerlerse başarıyı da peşlerinde sürüklerler.