23.01.2023 - 00:05 | Son Güncellenme:
“Sporcu, en iyi olmak ve büyüklüğe ulaşmak için tükenmez bir tutku duyan normal bir insandır.”
Amanda Ring
"Ben, genç olmak nedir biliyorum. Fakat sen yaşlı olmak nedir bilemezsin. Aynı şeyi söylüyor olacaksın sen de bir gün. Kayıp gidecek avuçlarından zaman. Bu hikaye böyle anlatılacak.”
Yaşlı adam ile genç adamın söyleşisinden kısa bir kesit. Yaşlı adam, ünlü aktör Orson Welles. Bizden önceki kuşak tükendi gibi. Bizim kuşaktan da azımsanmayacak eksilme gözüküyor. Kuyruğa girmiş, sıramızı bekler gibiyiz. Bizden sonraki kuşağın solukları ile yaşama tutunuyoruz. Pandemi sürecinde epeydir kalabalıklara karışmıyorum. Öyle olunca telefonlar da yetmiyor artık. Şöyle yüz yüze, parmak uçlarıyla da olsa dokunmak, görmek, konuşmak... Bizden sonraki kuşağın prenslerinden Gürsel Baliç sesleniyor telefonun öteki ucundan, “Bülent Abi. Pazartesi saat 14’te Karataş Emekli Emniyet Müdürleri Lokali’nden emekli emniyet müdürü sevgili Erdinç Sağdıç ile yoldaşlarının konuğu olacağız. Bekliyoruz, itiraz istemem.”
“Bulur musun burayı?” diye soruyor Gürsel. Bulurum elbette. İki senesi çift dikiş, beş senede bitirdim Karataş Ortaokulu’nu. Neyse. Demli çaylar ile güzel anlatılar... Ne kadar çok özlemişiz konuşmayı. Saatler geçiverdi farkına varmadan zamanın. ‘Anılar yaşlıların bastonudur’. Yıllarca önce bir yerlerden işitmiştim. Bir kenar not aldım. Bugünlerde çok lazım oluyor. Anılarla tükeniverdi zaman. Nasıl geçtiğini anlayamadık. Çok özlemişiz dokunmayı, bakışmayı, anlatmayı. Gabriel Garcia Marquez’in kült kitabının adı ‘Anlatmak için yaşamak’. Dağılmadan önce açık havada bir de fotoğraf çektirip zamanı durduralım istedik. Bilmek isteyenler olabilir. Ayaktakiler soldan sağa, Erdoğan-Basketbolcu, lise-üniversite arkadaşım. Yanında Rus Ali-İzmirspor. Kaleci Ercan-Göztepe, Altay. Bülent-İzmirspor, Fenerbahçe, İstanbulspor. Zeki Türkkuşu-İzmirspor. Fuji Mehmet-Göztepe. İlyas Sanalan, önünde Hüseyin Hamamcı-Karşıyaka. Çömelenler, soldan Behçet-İzmirspor. Kınalı Mustafa-İzmirspor, Galatasaray. Gürsel Baliç-Altınordu, Ankaragücü. Ve en ünlümüz. En çok sayıda milli formayı taşıyan, Özer Yurteri-Göztepe, Bursa. Güzel bir gündü. Tekrarlama dileğiyle, dilekleriyle vedalaştık.
Kutlama
Asırlık çınarın doğum günü kutlaması. Alsancak Saint Joseph yakınında, eski cumbalı evlerden biri. 100 yıllık çınarın tek tapulu malı. İsim vermeyeceğim. Verirsem devam eder, kalemin ucunu tutamam. Canları sıkılır birilerinin. Yakın zamanın genç yöneticileri, her koşulda hiç vazgeçmeyenler. Sakin, suskun katılımcıların acı bakışlarından okuduğumuz çaresizlik, umutsuzluk, hüzün. Coşkusuz Büyük Altay. Siyah beyazlı formayı o görkemli günlerinde kuşanan, eskisi, ortası, yenisi hiçbir futbolcu yok katılımda. Ama savaşımını verdiği, yaşamsal sağlık sorunlarına karşın siyah beyazlı formayla başladığı futbolu yine uzun yıllar sonra siyah beyazlı formayla noktalayan, süzme, rafine, anadan doğma gerçek Altaylı Ayfer Elmastaşoğlu, yine orada. Her zaman olduğu gibi, hiç vazgeçmeden, koca yüreğinde gizlediği büyük sevgiyle, aşkla, tutkuyla Ayfer Elmastaşoğlu yine dimdik, heyecanlı, coşkulu Altay sevgisiyle.
***
Mikrofonun karşısında uzun bir söylev çektiğim sanılmasın. Kutlama alanına geldiğimde çarpıcı bir biçimde ilk dikkatimi çeken, görene ‘İşte budur’ dedirten muhteşem yazı. Arkamda duran muhteşem yazı, ‘Altay Alsancak Stadyumu’. Yürekten onayladığımı, bu ismin böyle olması gerektiğini, daha ilk başlarda stadın açılışı yapılırken düşünenlere, soranlara söyledim. Hatta bir keresinde bu konuyu Ayfer’le de söyleştik. Ünü kıtaların, yeryüzünün sınırlarını aşmış Fransız filozof Jean-Paul Sartre bir keresinde şöyle demiş: “Kahramanlar savaş alanında ölürler. Korkaklarsa zafer taklarının altından geçer.”
Esen kalın. Her şeye karşın güzel günler göreceğiz. Enseyi karartmak yok.