22.01.2020 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bülent Buda: Dakika 67, Soner hafif sakatlığı nedeniyle oyun dışı kaldı. Yalçın oyuna katıldı. Tabelada 3 fark yazıyor. Oyun rahatlamış. Antalya’nın atacak mermisi kalmamış, süngüsü düşmüş. Tripic 90. dakikada, Deniz Kadah 94. dakikada oyuna katılıyor. Unutkanlık mı, skorun oluşturduğu coşku ya da rehavet mi? Maçın bitimine saniyeler kala oyuncu değişimleri. 45 dakikada sorunu çözdüler Antalya’da. Başlangıcı, pas akışı, koşuları ve final dokunuşlarıyla 3 harika gol. Kusursuz karşı ataklar. Topun kazanıldığı yerde başlayan karşı kaleye hızlı, dikine, toplu topsuz etkileyici koşular. Bunların çok ötesinde takım disiplini, yardımlaşma. Sakatlar, eksikler kavramını dert etmeyen, sakin, akıllı bir duruş. Esaslı bir galibiyet oldu. Bu haftaki şölen için itici güç. Arkasının gelmesi dileğiyle…
Fatih Tanfer: Öncelikle Göztepe bugün Antalyaspor ile oynayacağı Türkiye Kupası rövanş maçından Avrupa hayali için mutlak galip gelmelidir.
Süper Lig’e dönecek olursak, Antalya’da oynadığı ve 3 puan kazandığı maçta özellikle ilk yarıda oyunun her anında kontrolü elinde tuttular. Savunmada ilk defa beraber oynamalarına rağmen Leo ve Borges pozisyon bilgileri ile birbirlerinden kopmadan başarılıydılar.
Hücumda, Halil ve Serdar hızlarını iyi kullandılar. Jerome ise hücum presini iyi yapıp, rakip stoperleri bozdu ve arkadaşlarına alan yarattı. Cesaretli ve yarışmacı kimliğine bürünmüş koşan Göztepe izledik.
İkinci yarı ise oyunu haklı olarak galibiyetin getirdiği avantajla rölantiye aldılar. Antalya ise oyuna giren Fredy ile çok etkili oldu. Bu süreçte de Beto nasıl büyük bir kaleci olduğunu yaptığı harika kurtarışlarla gösterdi. Yeni statta umarım ki çok daha büyük hedefleri olacaktır.
Mehmet Demirtaş: Göztepe, iyi oynadığı deplasmanda rakibi Antalya’yı 3 golle devirerek 3 puanı hanesine yazdırdı ve evine galibiyetle döndü. Deplasmanda alınan zaferlerin yeri her zaman ayrıdır. Antalyaspor rakibinden baskı görünce afallayan bir takım. Göztepe de birçok kez bu baskıyı kurarak ataklar ve goller buldu. Maçın spikeri ilk yarıda, “Her topa 2 kırmızılı oyuncu baskı kuruyor” diye bir ifade kullandı. Bence bu maçın özeti niteliğinde bir söylem. Sarı kırmızılı takım rakibinin topla çıkmasını engellemek için önde baskıyı iyi yaptı. Ayrıca defansta yaşanan rotasyona rağmen az hata yaptılar diyebiliriz. Ben bu alanda Leo’yu fazlasıyla beğendim. Takım halinde hücum ve defans oyununu iyi oynadılar. Soner’in defans ve forvet arasındaki köprü görevini iyi yapması, Serdar ve Halil’in sürati, Leo’nun rakiplerine geçit vermemesi, Beto’nun kritik kurtarışları Göztepe’ye 3 puanı getirdi. Bir parantez de Jerome’a açmak gerek. Önde pres yaparak rakip defansı yıpratmayı iyi biliyor. Ancak bu maçta karşı karşıya kaldığı pozisyonu gole çevirememesi bir forvete yakışmıyor. İngiliz forvetin skora katkısının daha fazla olması gerektiğini düşünüyorum. Tabi ki takıma alkış tutarken İlhan Hoca’yı es geçecek değiliz. Kenarda Klopp misali heyecanı takımı diri tutuyor. Bu karşılaşmada rakibinin zaafları üzerinden takımını yönlendirip taktik vermesi maçın kilidini açan noktaydı. Oynattığı futbol ve elde ettiği puanlar adına en büyük alkış elbette İlhan Palut’a. Göztepe’nin dinamik teknik adamla yaşadığı değişim net bir şekilde fark ediliyor. Şimdi sırada öncelikle kupa mücadelesi, ardından taraftarların ve tüm İzmir’in günler, haftalar, aylardır beklediği müthiş açılış günü var. Göztepe’yi kutlar, evinde nice zaferler almasını dilerim.
Teslim olmadan yarıştılar
Bülent Buda: Sahada 11 kişiysen eksik değilsin denir futbolda. Sayısal olarak öyle. Ama nitelik olarak tartışılır. Barrow ile Bergdich’ten yoksun Denizli bir kanadı kırık kuş misali. Oyunun ilk yarısında iştahı yüksek Galatasaray karşısında tutunmakta zorlandılar. İki farklı geriye düştükleri oyunda pes etmemeleri, arayışlarını sürdürmeleri kutlanacak bir eylem. Oyuna ilk kez katılan Muhammed’in golünün ardından bir tür başkaldırıya dönüşen etkili girişimler vardı. 71. dakikada Sedat o fırsatı gole dönüştürebilse ve de 89. dakikada yine Sedat’ın çevirdiği topa bir gol dokunuşu gelseydi neler olurdu acaba? Ağıt yakılacak bir durum yok ortada. Denizli iyi bir takım.
Fatih Tanfer: Denizli, maçın daha 7. dakikasında Rodallega’nın frikiği tam 90’dan dönerek maça şanssız bir biçimde başladı. Kompakt ve disiplinli bir oyun anlayışı ile oynadılar. Galatasaray’ın Emre ile attığı, önce ofsayt verilen sonra da VAR kararı ile geçerli olan gol, elbette moralini bozdu. Taktiksel açıdan adapte olan bir Denizlispor izledik. 2-0 mağlup duruma düştükten sonra maçı bırakmadılar ve durumu 2-1 yaptıktan sonra Galatasaray kalesini abluka altına aldılar. Ancak beraberlik golü gelmedi. Mehmet Hoca’yı tebrik ederim. Ara transferde Bodrumspor’dan alınan genç Muhammet’e, Balıkesir’den tanıdığımız Sedat Şahintürk’e şans verdi. Rodallega, Galatasaray defansı ile büyük mücadele etti. Oyuncuların takım halinde dayanıklılığı en üst seviyedeydi. Denizlispor kaybetti ancak oynadığı oyunla gelecek adına umut verdi.
Mehmet Demirtaş: Evinde etkili oynayan Galatasaray karşısında her takımın işi zordur. Denizlispor ise bu zor deplasmanda gardını korudu. Etkili ayaklara sahip Galatasaray karşısında iyi mücadele ettiler.Özellikle Rodallega ataklarda tecrübesini gösterdi. Kupada yine zorlu Trabzonspor karşılaşmasının hemen akabinde çıkılan İstanbul deplasmanı takımı yordu. Denizlispor’un üst üste zorlu fikstüre sahip olmasına iyi direndiler ve gelecek adına umut verdiler. Son dakikalarda buldukları pozisyonlar bir puanı getirebilirdi ancak olmadı. Mehmet Hoca’nın “Bizim için bir oyuncu çok oyuncu” ifadesine katılıyorum ancak kadro tercihi bir noktada yanlıştı. Olcay yerine Recep Niyaz denenmeli. Olcay’a tanıdığı krediyi Recep’e de tanımalı. Takıma yeni katılan Onazi’nin ise biraz zamana ihtiyacı var. Ayrıca Türk Telekom Arena’ya takımlarını desteklemeye giden Denizlispor taraftarları 2 gruba ayrılarak maçı takip ettiler. Bu hoş bir durum değil. Her takımın birden fazla taraftar grubu vardır ancak deplasmanda bu grup isimleri kalkar, yalnızca takım adı kalır. Denizlispor’un taraftar ve camia bütünleşmesi takıma da olumlu yansıyacaktır.
Atamayınca fark yediler
Bülent Buda: Erken yenilen golün ardından, yaklaşık 25 dakika baskılı futbolla pozisyon üretildi. Lakin, final vuruşları iyi değildi. Oyunun akışıyla örtüşmeyen bir manzara vardı önümüzde. Futbolda böyle günler vardır. Bu bağlamda bir diyeceğim daha olacak. Mehmet Boztepe sağ ayağı güçlü solda oynuyor. Mustafa, sol ayağı güçlü sağda oynuyor. Mustafa, top tekniği, şut yeteneğiyle olayı taşıyabiliyor. Ama Boztepe için benzer şeyleri diyebilmemiz olası değil. Sonuçta nasıl ki hak edilmiş galibiyetler oluyorsa hak edilmiş yenilgiler de oluyor. Unutup, ders çıkarmak gerekir.
Fatih Tanfer: Menemen, deplasmanda yendiği Giresunspor karşısında galip gelse büyük avantaj elde edecekti. Ancak maçı kaybetti. Takımların bütün maçlarını kazanması mümkün değil. Elbette mağlup olacak. Ancak Menemen gibi ilk yarıda büyük çıkış yapan takımların bu kadar etkisiz oynamasına üzüldüm. Menemenspor’da fiziksel yorgunluğun dışında mental yorgunluğu da hissettim.
Mehmet Demirtaş: Menemenspor maalesef hayal kırıklığı yarattı. Yüreği ile oynayan bir takıma yakışmayacak nitelikte bir oyun vardı. Hem takım olarak hem de bireysel olarak epey hata yaptılar. Pozisyon üretmekte zorluk çektiler. Cenk Laleci ve ekibinin neleri başaracağına hepimiz şahit olduk. Hafızalardan silinip unutulması gereken bir 90 dakikaydı. Bu takımın kendisine gelmesi için zamana ihtiyacı var. Umarım bu zaman liderle oynanacak karşılaşmaya kadar yeter. Hatayspor hızlı ve seri ayaklara sahip. Bu kadar ağır defansın işi çok zor olacaktır. Dikkat etmek gerek.
Üretkenlik sizlere ömür
Bülent Buda: Kappel ile Leandrinho savunma arkası koşularıyla buluşturuldukları toplarla etkili karakteri olan futbolcular. En azından ben öyle biliyorum. Peki o futbolculara o koşulları yaptırıp topla buluşturacak karakterde orta alan futbolcusu Putsila dışında kim kaldı Altay’da? Putsila da onları işlevsel kılacak ortamda yoksun kalınca Altay’ın gol ayakları suskun kaldı. Buna bir de Marco’nun yokluğunu ve Hüsamettin’in yetersizliğini ekleyin karşımızda bir hiç kalıyor. Aslında rakip Ümraniye’de kötü oynuyordu. Yani bu maç birkaç hafta daha oynansa gol çıkacağı yoktu. İşte bir duran top. Kötü markaj. Son saniyede biletinizi kesiveriyorlar. Sözü bu denli uzatmaya gerek yok. Kötü oynadılar, yenildiler. Ama rakipte kötüydü. Lakin onların o halinden yararlanacak takım oyunu, isteği, becerisi yoktu Altaylı futbolcularda.
Fatih Tanfer: Pozisyonun az, 2 takımın da birbirlerine karşı dikkatli olduğu en az 3’er oyuncunun markaj altında kaldığı bir maçtı. Doğa, 65. dakikada golü atabilse her şey değişecekti. Ancak Altay, tam ‘Puanı aldım’ dediği maçta Tarık’ın kafa golüyle, Ümraniyespor 3 puanı aldı. (83. dakikada da yine aynı kanattan gelen kornerde Muhammet bomboş pozisyonda topu dışarı atmıştı. Gerekli tedbir alınmalıydı). Altay’ın en az bir puanı hak ettiği maçta emeklerine yazık oldu. Altaylı futbolcular sahada alın terlerini son damlalarına kadar akıttılar. Altay bundan sonra Play Off’u istiyorsa bu haftaki İstanbulspor maçıyla birlikte kazanma serisini başlatmalıdır.
Mehmet Demirtaş: Altay, çıktığı Ümraniyespor deplasmanından eli boş döndü. Aslında maçın geneline baktığımız zaman Altay pozisyonlara girdi ancak gol sevincini yaşayamadı. Kappel’in bireysel becerisiyle getirdiği toplarda golü yapacak oyuncu çıkmadı. Top rakip Ümraniye’deyken iyi kapanıp rakibine çok fazla pozisyon vermeyen bir Altay vardı. Ancak top Altay’a gelince bir plan çerçevesinde oyun oynanamadı. Yani organizasyonu gerçekleştirecek oyuncu maalesef sahada yoktu. Leandrinho oyuna ağırlığını koymalı. Bu anlayışla ilk 6 biraz zor. Toplu hücumlarda takımı yönlendirecek bir lider gerekiyor. Kart cezalısı Paixao ve Özgür’ün olmayışı takımı etkiledi elbette. Onların dönüşüyle Altay’ın toparlanacağı düşüncesindeyim. Biraz istek ve arzu istenilen havayı takıma yeniden getirecektir. Umarım sorunlar çözülür.
Salladılar, yıkamadılar
Bülent Buda: Yine futbol okullarında ders olarak okutulacak nitelikte, iki mis gibi gol. Pas akışı, bitirici vuruşlar kusursuz birinci sınıf. Altınordu salt bir futbol takımı değil. Formasını kuşananı geliştiren akademik bir kurum. Lider karşısında tüm özgüvenlerini alana yansıtarak iki kez öne geçtiler. Eşitlikten kaçamadılar. Liderin düzenli gol arayan bir kimliği var. Demek ki tek fark yetersiz oluyor. İki farka ulaşmanın yolunu bulsalardı her şey çok daha güzel olacaktı. Sanki bir miktar savunmada kaygılı bir görünüm vardı. Elbette kötü değillerdi. Söz gelimi Erhan önünde Sinan, Kerim onların daha dirençli günlerini biliyoruz. Sözü uzatmadan bir kez daha yineleyim. Altınordu’ya maçı koparmak için gerekli olan iki farktı. Bu maç öncesi 3 Ege takımını daha izledim. Altınordu, oyun karakterinde hepsine fark atıyor. Son sözüm budur.
Fatih Tanfer: Altınordu, maçın başından itibaren yaptığı hücum presle Hatayspor’u alanına hapsetti. Atakan’ın şık golü ile de öne geçti. Orta alanda başta Muhammet Mert ve Oğuzcan’ın oyuna pozitif etkileri oldu. Defansta Sinan ve Ravil iyi oynadı. Yeni transfer Metehan, zamanla daha iyi olacağını gösterdi. 2-1 öne geçtikten sonra haftalardır iyi oyun oynayan kaleci Erhan’ın hatası sonrası beraberlik golünü kalesinde gördü. Hüseyin Eroğlu, sert, mücadeleci, savunma ve orta alanda daha iyi savaşan bir takım yaratmış. Altınordu’nun gelecek için her geçen gün daha iyi olacağına da inanıyorum.
Akigo, gol orucuna devam
Bülent Buda: Kaçanlar, atılamayanlar. Akhisarspor’da gol orucu devam ediyor. Şimdi bu maçta bir puan kazandılar mı, iki puan yitirdiler mi? Pozisyon üretilebiliyorsa gole dönüştürme beceresi de geliştirilmeli. Oyun alanında gelgitlerin sayısı fazla. Daha coşkulu, istekli yaratıcı olabilir bu takım. Deneyim ile yetenek karışımı, oluşum daha güçlendirilmeye gereksinmesi var. Silkinerek, takımın üzerindeki ölü toprağını atması gerekiyor.
Fatih Tanfer: Akhisar, 4. hafta sonunda da Adana karşısında yine gol atamadı ve 3 puana hasret kaldı. Tecrübeli dediğimiz oyuncuların takıma çok daha pozitif katkısı olmalı. İkinci yarıda oyuna Erhan ve Bjarnason’un girmesi, Aykut ve Çekdar Orhan’ın iyi oyunları sonucu özlediğimiz güçlü Akhisar takımı sahadaydı. Adeta tek kale oynadılar. Ancak Adanaspor kalecisi İrfan Can, Akhisar’ın yarattığı inanılmaz pozisyonları kurtardı ki maçın kahramanı oldu. Puan 28’e çıktı. Cuma günü evinde Bursaspor’la önemi kelimelerle ifade edilemeyecek bir maç oynayacak. 3 puan artık şart oldu.
Vukovic’in gözyaşları
Bülent Buda: Sözün bittiği yerdeyiz. Konuşmaya değer bir şey de kalmadı aslında, Vukovic’in gözyaşları dışında. Mert adam, iyi insan. ‘Süzme rafine Balıkesirliyim’ diyene fark atar. Tribünler, ‘Ramazan istifa’ diyor. Bence de gidebilir ama gidince her şey düzelecek mi? Yönetim para ödemiyor, futbolcu da daha fazlasına direnemiyor, kaçıyor. Bu da yöneticilerin işine geliyor. ‘24 puanımız var düşmeyiz’ diyenler çıkabilir. Erken konuşmasınlar, yanılabilirler.
Mehmet Demirtaş: Balıkesirspor zor günlerden geçiyor. Geçmeye de devam edecek gibi duruyor. Ne yazık ki iç açıcı bir tablo yok. Tribünler isyanda. Sahada ise bu duruma tepki gösteren tek bir adam var, Vukovic. 40 yıllık Balıkesirli gibi. Balıkesirspor tarihinde adı şimdiden yerini aldı. Gidenlerden sonra takım düşüşte. Ne oynadıklarını kendileri de bilmiyor. Hatalar diz boyu. Ne söylenebilir ki? Tek temennimiz en kısa sürede Balıkesir’in bu kötü tabloyu geride bırakması.