12.03.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Ege Doğaç Erdoğan - Şu söz gerçekten de düşündürücü: “Ne toprak insana ne de insan toprağa doydu”. Milyarlarca yılda oluşan gezegenemiz kıtaların birbirine girip çıkması, çok şiddetli periyotlardan geçmesiyle şimdiki haline büründü. Fakat Dünya durmuş değil, devamlı hareket halinde. Bir kez daha acı bir şekilde anladık ki insan ayağını bastığı yeri iyi anlamalı, etüt etmeli ki sağlam bir temele sahip olabilsin. Depremler gibi volkanik hareketlenmeler de Dünya’nın bir gerçeği.
2021’de peş peşe
2021’de İspanya’ya bağlı La Palma adasındaki Cumbre Vieja yanardağı, 85 gün aktif kalarak 1 milyar euroluk hasara neden olmuştu. Cumbre Vieja 2021’de aktifleşen pek çok yanardağdan sadece biriydi; Kamçatka’dan Guetemala’ya, İzlanda’dan Sicilya’ya dünyanın farklı yerlerinde aktif hale gelen yanardağ haberleri gördük. Son zamanlarda her olağandışı çevre olayında iklim değişikliği akla gelir oldu ve acaba yanardağların bundan dolayı mı daha sık patlamalar yaşıyor olduğu gündeme geldi. Peki, ikisi arasında bağlantı var mı? Bu konuda bilim insanları ne diyor, bakalım.
Buzullar eridikçe…
Forbes dergisinden David Bressan, volkanlar ve iklim değişikliğini inceleyen yazısında Oregon Eyalet Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya değiniyor. Araştırmaya göre, son buzul çağında etekleri buz tabakalarıyla kaplı yanardağlardaki aktivitenin, buzullarla kaplı olmayan yanardağlara göre daha durağan olduğu ortaya çıkıyor. Araştırmayı yöneten Dr. Jianghui Du, küresel ısınmanın yanardağ patlamalarını artırdığına dair kesin bir yargıya varılamasa da, 18 bin yıl önce artan sıcaklıklar dolayısıyla eriyen buzulların yanardağlarla etkileşiminin bu olası bağlantı hakkında fikir yürütme imkanı tanıdığını söylüyor. Volkan dağlarının çoğunun eteklerinin buz tabakalarıyla kaplı olduğu düşünüldüğünde, küresel ısınma sonucu eriyen buz tabakalarının volkanlara etki ettiğini teorik olarak öne sürmeyi anlamak mümkün.
İklimi etkiliyor
Öte yandan yanardağların iklim değişikliğine etki ettiğini gösteren araştırmalar da mecvut. Patlamaların etrafa yaydığı kaynar lavların ve gazların atmosferi ısıtacağı düşünülebilir ancak Chalmers Teknoloji Enstitüsü’nden Dr. Santiaga Arellano tam tersine yanardağ patlamalarının Dünya üzerinde soğutucu bir etki yaptığını ifade ediyor. Patlamalar karbondioksit salınımı sağlıyor ancak bu, Dünya’daki tüm yanardağlar aynı anda patlasa bile insanların sebep olduğu karbon salınımından 100 kat daha az bir miktara denk geliyor. Volkanik patlamaların iklime etkisi ise atmosfere yaydıkları kül ve kükürt partikülleriyle ilgili. Partiküller güneş ışınlarını uzaya geri yansıtarak geçici bir soğuma etkisi yaratıyor. Küresel ısınmanın da volkanik bulutların daha yukarıya çıkmasına sebep olacağı ve büyük patlamaların soğutucu etkisini artıracağı öne sürülüyor. Sonuç olarak iklim değişikliğinin volkanları canlandırdığına dair bilimsel bir konsensüs oluşmuş değil. Ancak bilim dünyasının hemfikir olduğu nokta küresel ısınmanın insan eliyle bu raddeye gelmiş olduğu ve ileride felaketlere yol açacağı gerçeği… Uygarlık, yapılanlar yüzünden kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya…
Evler, Cumbre Vieja yanardağının püskürttüğü lavların içine gömüldü.
Endonezya’da en aktif yanardağlardan olan Merapi’de dün patlama meydana geldi. Yanardağ, kül ve duman püskürttü.
‘Volkanlar denge açısından önemli’
Uzman görüşüne başvurduğumuz İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mustafa Kumral, volkanlar ile iklim arasındaki ilişkiyi şu şekilde anlattı: “İklim değişikliğinin jeolojiye direkt etki ettiğini söyleyemeyiz, eğer bir ilişki varsa bu da ters yöndedir. Volkanlar dünyanın birçok bölgesinde aktif ya da sönmüş olarak yer almaktadır. Görüntüde korkutucu bir resim vermesine rağmen volkanlar aslında gerek iklim gerekse dünyadaki diğer dengelerin korunması açısından önemlidir. Volkanların oluşmalarını sağlayan en önemli etken, kıtalar arasında dalma batma zonlarındaki hareketlenmelerdir. Burada çarpışan iki kıtanın biri diğerinin altına dalarak mağmaya doğru ilerler ve sıcaklık artışıyla erimeye başlar. Bu erime sırasında kıta kabuğunda bulunan ve su içeren birçok mineral ve kayaçın bünyesinde yer alan su, buharlaşmaya başlar ve yeryüzüne çıkmaya çalışır. İşte bu zorlama sırasında yine sıcaklık ve basınç etkisiyle kükürt ya da daha farklı birçok uçucu gazı da bünyesine alır, bu da patlamada atmosferin içinde değişimlere neden olur. Bu aslında atmosferi de yenileyen bir sistemdir. Doğal olarak güneş ışınlarını da soğurarak soğumaya da sebebiyet verir.”
‘İnsanın müdahalesi rejenerasyonu hızlandırıyor’
Küresel ısınmanın insanlık eliyle gerçekleştiği artık bilim dünyası tarafından kabul görmüş durumda. Aksini iddia eden azınlık dünya varolduğundan beri döngüsel olarak buzul çağlarının ve ısınmaların olduğunu ileri sürse de bu görüş neredeyse tamamen bilimsel olarak çürütülmüş durumda.
Yaşar Üniversitesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Behzat Gürkan, konuyu şu şekilde değerlendirdi: “Tıpkı ekosistemler gibi biyosfer adını verdiğimiz yerküre de kendini bozan dengeleri düzeltmek amacıyla rejenerasyona tabi tutmaktadır. Buzul devirleri de bu rejenerasyonun bir parçasıdır. İnsanoğlunun doğaya müdahaleleri bu rejenerasyonu hızlandırmaktadır.”