11.06.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
GİZEM ACAR/İSTANBUL
Türkiye Çin ya da İran değil
PEN Internati-onal İkinci Başkanı Eugene Schoulgin
* Türkiye’de son yıllarda durum daha da endişe verici hale geldi. Tutuklu gazeteci, entelektüel sayısı giderek katlanıyor.
* Neredeyse 20 yıldır Türkiye’ye gidip geldim. 1990’lara göre çok büyük bir değişim var, genel olarak konuşursak durum çok daha iyi. Ancak asıl endişe veren bu pozitif eğilimin sadece 2005 ya da 2007’ye kadar devam etmesi. 2010’dan sonra insan halkarında düşüş, sansürde artış yaşandı.
* Türkiye’yi özel kılan bir şey var. Türkiye; Çin, İran, Küba gibi baskıcı ülkelerle kıyaslanamaz. Çünkü sizin fonksiyon gösteren demokratik sisteminiz var. Gerekli tüm teknik araçlara sahipsiniz. Ama yine de fonksiyon gösteremiyor. Eskiden bunun için orduyu suçlayabilirdiniz. Ordunun etkisi Türkiye’ye çok büyük bir kısıtlayıcıydı. Ordu yok olmadıysa da şimdi arka planda.
Güven eksikliği özgürlüğü kısıtlıyor
* Bu ülkenin neden kendi demokrasisini felç ettiğine dair iki neden var. Birincisi toplumun içindeki güven eksikliği. Erkekler eşlerine, kadınlar kocalarına, ebeveynler çocuklarına, hükümet kendi halkına güvenmiyor. Bu yüzden her zaman onları kontrol etmek zorundalar. Özgürlük verdikleri anda otomatik olarak yanlış davranışlarda bulunacaklarını, terörist ya da suçlu haline geleceklerini düşünüyorlar.
* İkincisi ise siz bir organ yarattınız; bu ordu değil, siyasi bir şey değil, yargı. Yargı bağımsız bir organ olmalı, onun yerine siyasi güç haline geldi. Bu kadar insanı hapse atan yargının kendisi. Yargılamalar keyfi. Bir şarkı söylediği için insanlar 7 yıl hapis cezası alıyor. Dışardan bunun nasıl göründüğünü açıkça söyleyeyeyim, tam bir saçmalık.
* Bu ülkede neyin çözüm getirebileceğini söyleyeyim. Eğitimini ve çalışmasını tamamlayıp savcı ya da hakim olanlar bir yılını hapiste geçirmeli. Oraya gidecek insanların başına neler geleceğini, nasıl bir hayat sürecklerini öğrenmek için. Tabii ki bu bir şaka ama çok da aptalca bir şaka değil.
* Türk politikacılar bir güç oyunu oynuyor, halkın hizmetkarı olduklarını unutuyorlar. Yakın gelecekte bunun değişeceğini düşünmüyorum, yeni nesil politikacılara ihtiyaç var.
Kürt sorununda adım atıldı ama değişim yok
Human Rights Watch Türkiye temsilcisi Emma Sinclair-Webb
* Kürtaj meselesi bir kadın hakları, sağlık erişimi ve kadının yaşam hakkı meselesi. Bu boyutlar şu anda Türkiye’de tartışılmıyor. Aslında Türkiye’de önceden böyle bir tartışma yoktu, senelerdir gündemde değildi. Yani bu konuda bir kamuoyu talebi söz konusu değil. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünyada bir senede 60 bin kadın yasadışı kürtaj yolları nedeniyle ölüyor. Kürtajı yasaklamak, kürtajı hiçbir zaman engellemez. Kadınlar sağlıksız koşullarda kürtaj yaptırmak zorunda kalacak.
* Kürt açılımı döneminde hükümet çok önemli ve sembolik bir şeyi, dili değiştirdi. Başbakan da içişleri bakanı da ‘Artık herkes eşit haklardan faydalanacak’, ‘Kürt sorunu en hayati sorundur’ dedi. Onun devamı gelmedi, hiç somut adım atmadılar, fiyaskoyla sonuçlandı. Sonra tam tersi şekilde tutuklamalar başladı. Kürt sorunu yargıyla çözülemez. Sosyal boyutları görmeden sırf tutuklama olmaz.
* Ben Uludere’den geliyorum. Oradaki soruşturma nasıl sürüyor bilmiyoruz, gizli kararlar söz konusu. Anladığım kadarıyla soruşturma çok çok yavaş yürüyor. Tanıkların ifadeleri bile alınmadı.
İnsan hakları ihlalleri hâlâ cezasız kalıyor
Uluslar-arası Af Örgütü Türkiye uzmanı Andrew Gardner
* 2002’den beri insan hakları durumu çok değişti . Hem iyi hem de kötü anlamda. İşkence konusunda iyileşme var. Aynı zamanda sokakta eylem yapanlara aşırı güç kullanılması ciddi bir problem.
* İnsanlar ifade özgürlüğüne giren kapsamlardan yargılanıyor. Aksi söylense de Af Örgütü’nün çalışma yöntemi araştırma. İddianamelere bakıyoruz, gerekçeli kararlara bakıyoruz, görüyoruz ki sadece protestoya katılmak ve kitap yazmaktan insanlar ceza alıyor.
* Kürtaj bir kadının sağlık hakkı. Hükümetin yaptığı, temel insan hakları açısından bir skandal.
* Maalesef Türkiye’de cezasızlık ciddi bir sorun. Festus Okey, Engin Çeber davalarını izledik; Uludere’de gelişmeleri takip ediyoruz. Bu gibi durumlarda erken soruşturma olmalı. Maalesef bu Uludere’de olmadı.
* Bedelli askerlik konusundaki yeni düzenleme ulusal standartları yerine getirmiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2006’da Osman Murat Ülke’nin davasında verdiği karar hâlâ uygulanmıyor.