16.06.2022 - 14:43 | Son Güncellenme:
BBC Türkçe
Koronavirüs salgınının yeryüzünü kasıp kavurmaya başladığı günlerde dünya bir kez daha veba salgınını hatırladı. Dahası, İstanbul'da 1500 yıl önce yaşanan veba salgınıyla Covid-19 arasında şaşırtıcı benzerlikler vardı.
İspanyol bilim insanları, altıncı yüzyılda Bizans İmparatorluğu dönemi İstanbul'unda yaşanan bubonik veba (hıyarcıklı veba) salgını ile koronavirüs arasındaki bağlantıları Nisan 2020'de duyurdu.
Bizans İmparatoru I. Jüstinyen'in adıyla da anılan salgın süresince İstanbul'da karantina ve mutlak sınırlamalar uygulandı. Prokopius isimli Bizanslı tarihçinin yazılarını inceleyen Barcelona Üniversitesi'nden Sales Carbonell, "Hasta insanlar için tam karantina zorunluydu. Ancak kalan kişiler de, kendi sağlıkları için, çoğunlukla izole olmayı tercih ediyordu" diyor.
Vebanın 541 yılında Mısır'da ortaya çıktıktan yaklaşık bir yıl sonra İstanbul'a ulaştığı ve dört ay süresince kentte yıkıcı etkiler bıraktığı biliniyordu.
Tarihçi Prokopius, Savaşların Tarihi isimli kitabında vebayı, "Alarm Mısır'dan yükseldi. Oradan da hızlı ve ölümcül bir şekilde yayıldı" ifadesiyle anlatıyor ve devam ediyordu:
"Bu salgın, Dünya'nın bir kısmını, erkeklerin bir bölümünü ya da yılın bir zamanını değil, her ne ayrıcalığı vardıysa dinlemeden tüm insanlığa saldırdı. Hastalık, sanki bir köşeyi unutma endişesi taşır gibi dünyanın tüm köşelerine yayıldı."
Prokopius İstanbul'un durumunu anlatırken de şu ifadeleri kullanıyordu: "Bizantium'da (İstanbul) insanları toplu alanlarda görmek kolay değildi. Hasta olmayan hemen herkes evlerine çekilmiş, ya hastalarıyla ilgileniyor ya da ölülerine ağlıyordu."
İstanbul'da hayatı durduran salgının zirve noktasında günlük ölümler 5 bini buldu. Bizans İmparatoru I. Jüstinyen'in adıyla anılan ve kendisinin de hasta olduğu ve atlattığı salgın süresince 25 milyon kişinin öldüğü tahmin ediliyor.
İstanbul'daki salgından neredeyse 800 yıl sonra veba bir kez daha hortladı, Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika'da milyonlarca can aldı.
İnsanlık tarihinin en büyük felaketlerinden birine yol açan 1300'lü yıllardaki salgının şehirlerde ve toplumlarda hala izleri devam ediyor. Söz konusu veba salgınının nasıl ortaya çıktığı daha önce yıllarca süren araştırmalara rağmen bulunamamıştı.
Ancak İskoçya'daki Stirling Üniversitesi ile Almanya'daki Tubingen Üniversitesi ve Max Plank Enstitüsü'nden bir araştırma ekibinin yaptığı çalışmaya göre, veba 1330'lu yıllarda Orta Asya'da, Kırgızistan'da ortaya çıktı.
Ekip Kırgızistan'daki Issık Göl yakınlarındaki mezarlıktaki dişlerden alınan örnekleri analiz etti. 1338 ve 1339 yıllarına ait mezarlığın keşfedilmesinin ardından bu bölgede araştırmalar başlamıştı.
Tubingen Üniversitesi'nden araştırmacı Dr. Maria Spyrou, yedi iskeletten DNA örneklerinin incelendiğini söyledi.
Dişlerin analiz edilmesinin nedeni ise onlarda ölüme sebebiyet veren ve kan yoluyla bulaşan hastalık mikrobuna ulaşabilecekleri pek çok damar bulunuyor olması.
Araştırılan üç iskelette veba bakterisi vardı.
Stirling Üniversitesi'nden tarihçi Dr. Philip Slavin, bu keşfin tarihin en büyük sorusunu cevapladığını söyledi.
Ancak araştırma örneği kısıtlı. Çalışmada yer almayan Yeni Zelanda Otago Üniversitesi'nden Dr. Michael Knapp bu bulgunun gerçekten değerli olduğunu ancak farklı kişi, zaman ve bölgelerden veriler kullanılarak sonucun gerçekte ne anlama geldiğinin netleştirilebileceğini belirtiyor.
Nature gazetesinde yayımlanan araştırmanın başlığı ise "14. yüzyılda Orta Avrasya'da vebanın kaynağı".
Tedavi edilmezse ölümcül olan vebaya, çoğunlukla kemirgenlerde yaşayan Yersinia pestis isimli hayvansal bir bakteri neden oluyor. Hıyarcıklı veba, hastalığın insanlara bulaşabilen en yaygın türü.
Bu adı, bulaştığı insanın lenflerinde, kasıklarında ve koltuk altlarında oluşan hıyarcık şeklindeki acılı şişliklerden alıyor.
2010 ile 2015 yılları arasında dünya çapında 3 bin 248 vaka bildirildi ve bunların 584'ü hayatını kaybetti.
Bu hastalığa tarihte, "kara ölüm" adı da verildi. Bunun nedeni hastalığın uzuvlarda oluşturduğu kangrenimsi karartılardı.