11.07.2020 - 13:59 | Son Güncellenme:
'Siyahların Hayatı Değerlidir' dünyanın dört bir yanında atılan bir slogan, sosyal medyada dünya çapında gündem, büyük bir taban hareketleri ağı ve aktivistler açısından kolektif bir duruş haline geldi.
Peki bir sosyal medya mesajında sarfedilen bu cümle nasıl küresel bir fenomen haline geldi ve bundan sonra neye evrilebilir?
BBC muhabiri Aleem Maqbool'un haberine göre, Siyahların Hayatı Değerlidir hareketi dendiğinde en çok akla gelen isimler, liderler değil dev ırkçılık sorunlarıyla boğuşan bu ülkede konunun gündeme gelmesine sebep olan mağdurlar: George Floyd, Breonna Taylor, Eric Garner, Michael Brown bunlardan bazıları.
Harekete adını veren Facebook paylaşımı
Hareketin doğuşunun izini bulmak için 2013 yılında, Florida'da Trayvon Martin isimli siyah bir genci ateş ederek öldüren George Zimmerman'ın beraatıyla sonuçlanan davaya kadar gitmek gerekiyor.
17 yaşındaki Trayvon Martin, bir dükkandan şeker ve soğuk çay aldıktan sonra eve dönerken vurulmuştu. Zimmerman savunmasında silahsız siyah gencin 'şüpheli göründüğünü' söylemişti.
Zimmerman cinayet suçuyla yargılandığı davada beraat edince bir öfke patlaması oldu. Facebook'a konulan "Siyahların Hayatı Değerlidir" yazılı bir paylaşım bu duygulara denk düştü ve eyleme dönüştü.
Siyahların Hayatı Değerlidir hareketinin kurucularından Los Angeles'den Pan Afrika Çalışmaları profesörü Melina Abdullah şöyle anlatıyor:
"Yedi yıl önce bir araya geldik. Kurucularımızdan ve benim de en yakın arkadaşlarımdan biri olan Hatrisse Cullors'un çağrısıyla Los Angeles'deki siyah sanatçılar kolektifinin avlusunda yaklaşık 30 kişi toplandık. Öğrenciler, sanatçılar, anneler ve örgütleyiciler vardı. Ayağa kalkmanın kutsal bir görev olduğunu biliyorduk. Dünyayı dönüştürebileceğimizi düşünecek kadar cüretkardık ama bunu nasıl yapacağımız hakkında fikrimiz yoktu."
Trayvon Martin için adalet talebi, Siyahların Hayatı Değerlidir hareketinin fitilini ateşledi ama aynı yıl Michael Brown'un öldürülmesi, hareketi ulusal gündeme taşıyan olay oldu.
Yirmi yaşından küçük silahsız bir siyah genç olan Brown'un Missouri-Ferguson'da polis tarafından vurularak öldürülmesi üzerine Siyahların Hayatı Değerlidir hareketi sokağa çıktı ve birçok gösteride polisle çatıştı.
Bu yıl George Floyd'un öldürülmesi ise hareketi başka bir boyuta taşıdı.
ABD'deki siyahların temel hak ve özgürlükler hareketinin efsanevi liderlerinden eski büyükelçi Andrew Young, ulusal düzeyde ırkçılık konusunda yaşanan uyanışı "büyük bir gurur kaynağı" diye tanımlıyor.
88 yaşındaki hak savunucusu "Bilhassa gösterilerin büyük çoğunluğunun barışçı geçmesi çok önemliydi" diyor.
Yıllarca adalet ve eşitlik talep eden gösterilerde, Martin Luther King Jr ile omuz omuza yürüyen Young, ABD Başkanları tarafından verilen Özgürlük Madalyası'na layık görülmüş ve Birleşmiş Milletler'e büyükelçi olarak atanmıştı.
O da hak ve özgürlükler hareketi içinde olduğu ilk yıllarda Martin Luther King gibi bir din adamıydı.
"O yıllarda durum çok farklıydı. Kapı kapı, kilise kilise dolaşmamız gerekiyordu" diyor ve Martin Luther King tutuklanıp hapse konduğunda protesto etmeye sadece 55 kişinin geldiğini hatırlıyor.
1960'lara gelindiğinde Amerikan haklar ve özgürlükler hareketinin liderleri dünya çapında tanınıyordu.
Fakat bugün Siyahların Hayatı Değerlidir hareketi için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Büyükelçi Young gibi bu mücadeleye bağlı biri bile liderlerin isimlerini bilmiyor.
"Açıkçası hareketin liderlerinin kim olduğunu bilmiyorum. Liderleri olup olmadığını bile bilmiyorum. Belki de toplumumuzun yüzleşmemek için direndiğimiz kötülüklerine karşı oluşmuş bir duygu birliği hareketidir" diyor.
Siyahların Hayatı Değerlidir hareketinin oluşumunda yer almış kişiler ise merkezi bir yapı olmayışının bilinçli bir tercih olduğunu söylüyorlar.
Profesör Melina Abdullah "Grup merkezli liderlik bizim önemli ilkelerimizden biri" diyor ve sürdürüyor:
"Liderlik yalnızca hitabet gücüyle ilgili bir şey değil. Aynı zamanda kolaylaştırıcılık, planlama, harekete sanatı ve yeterince bilinmeyen diğer boyutları katabilmek de önemli."
Kadınlar lider konumlarda
Siyahların Hayatı Değerlidir hareketinin bir özelliği de birçok bölgede ve alandaki örgüt liderlerinin kadın olması.
Profesör Melina Abdullah "Siyah kadınlar her zaman siyahların özgürlük mücadelesinin çekirdeğindeydi. Birçok kez silindiler ama bu kez geriye itilmeyi reddediyoruz" diyor.
Abdullah, harekete yön veren fikirler bütününün ilham kaynağının, siyahların hak ve özgürlük hareketi içinde önemli rol oynayan feminist düşünür ve eylemci Ella Baker olduğunu söylüyor.
1986 yılında yaşamını yitiren Baker, siyah hak ve özgürlükler hareketi içinde 50 yılı aşkın süre çok önemli bir rol oynamış; her zaman kişi liderliğine odaklı hareketler yerine kolektivist taban hareketlerini savunmuştu.
"Ella Baker'ı dünyanın gelmiş geçmiş en parlak örgütleyicilerden biri olarak görüyor ve okuyoruz. Baker, hareketlerin, kişilerden büyük olması gerektiği konusunda çok netti" diyor.
Hareketin bir başka özelliği ise yine bu fikirlerin bir devamı olarak yerel örgütlenmelerin otonomisi. Melina Abdullah, merkezi hareketin iktidar üzerinde baskısı sürerken yerel oluşumların kendi gündemlerini ve kendi yöntemlerini belirlemesini de desteklediğini söylüyor.
Siyahların Hayatı Değerlidir hareketi ulusal ve uluslararası grupları içeren gevşek bir şemsiye örgütlenmesine evrilmiş olsa da, ABD'de kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum örgütü olarak kurulan Black Lives Matter Global Network'e (Siyahların Hayatı Değerlidir Küresel Ağı) harekete yakın görünmek isteyen şirketler ve vakıflardan fonlar ve fon vaadleri yağıyor.
Hareket artık ABD'nin her yerinde olduğu kadar ve dünyanın da dört bir yanında örgütlenmelere sahip. Ayrıca daha önce kendisini siyahların hak ve özgürlük mücadelesi içinde görmeyen kesimleri de cezbediyor.
Ağırlıkla beyazların yaşadığı Colorado'daki Norwood kasabasındaki hareketlenme bunun bir örneği.
Toplam 500 kişinin yaşadığı ve en yakın havaalanına arabayla 6 saat mesafedeki Siyahların Hayatı Değerlidir gösterilerinin örgütleyicilerinden AJ Crocker "Şehrimizde beyazlar olarak bizlerin de kendimizi sorgulamamız gerektiğini ve bu meseledeki sorumluluğumuzu üstlenmemiz gerektiğini hisseden geniş bir kesim var" diyor.
Crocker bu sayede kasabada ırkçılıkla mücadeleye kafa yorulduğunu ve mesafe kaydedildiğini, örneğin ana dili İspanyolca olan vatandaşlar için resmi bir tercüman atanması için kampanya yaptıklarını anlatıyor.
Norwood'da önümüzdeki belediye meclisi toplantısının gündeminde Siyahların Hayatı Değerlidir hareketiyle ilgili bir tartışma olacağını yerel kitap okuma grubunda İbram X Kendi'nin 'Nasıl ırkçılık karşıtı olunur?' kitabınının okunacağını da ekliyor.
Hareketin 'ana akımlaşması' eleştirisi
Day Dream Sessions adlı müzik grubundan Charles White insanların ırkçılık konusunda kendilerini eğitmeye başlamasından memnun olduğunu söylüyor.
Başkent Washington DC'de yapılan ırkçılık karşıtı gösterilerde çalınan müziklerin bir kısmı bu gruba ait.
Fakat Charles White ve gruptaki diğer müzisyenler hareketin "ana akımlaşmasına" kuşkuyla yaklaşıyorlar.
Grubun lideri baterist David Mooney "Siyahların Hayatı Değerlidir'in bir moda haline geldiğini hissediyorum" diyor:
"Önce mevcut durumla ilgili bir şeyler yapmaya yönelikti fakat şimdi bütün bu şirketlerin çıkıp siyahları desteklediğini söylemesi falan hep daha çok müşteri çekmek daha çok para kazanmak umuduyla yapılan şeyler."
Gruptan Eric Jackson hareket ile haklarını savunduğu siyah gençliğin bağlarının yıllar içinde yer yer koptuğunu düşünüyor:
"İlk doğuşunda Siyahların Hayatı Değerlidir hareketi inandığımız ve arkasında yer aldığımız bir şeydi. Hakikaten polis zulmü ve bunun siyahlar üzerindeki etkisiyle ilgiliydi. Fakat şimdi buna feminizm, LGBTQ boyutlarını ve başka şeyleri de katıyorlar. Bence hareket biraz daha dar odaklı olmalı."
Yine de grup üyeleri hareketin temel mesajının arkasında olduklarını söylüyorlar.
'Kesişimsellik gurur kaynağı'
Hareketin kurucularından Melina Abdullah ise kalbinde çok sayıda kadın ve LGBT aktivistinin yer aldığı hareketin 'kesişimselliğinin' gurur duyduğu bir tercih olduğunu söylüyor.
"Siyahların Hayatı Değerlidir, kadıncı bir hareket olduğu konusunda çok açık. Bu erkekleri dışladığımız anlamına gelmiyor. Çok sayıda güçlü erkek liderlerimiz de var" diyor.
Abdullah, örgütlenmenin aynı zamanda elle tutulur değişimler yaratmaya da odaklı olduğunu ve sınırlı da olsa bazı sonuçların alınmaya başladığını söylüyor.
"Geçtiğimiz altı yıl içinde polisin öldürdüğü insanların sayısında azalma olmadı, bu iyi bir şey değil" diyen Abdullah "Bununla birlikte hareketimizin örgütlülüğünün güçlü olduğu kentlerde bu sayıların hızla düştüğünü de görüyoruz" diye ekliyor.
Profesör Abdullah hareketin polisle müzakere yöntemini kabul etmediğini, kazanımları müzakere ile değil sokaklara dökülerek ve polisten hesap sorulmasını talep ederek elde ettiğini de söylüyor.
Bununla birlikte Abdullah hareketin hedefinde aslında mevcut polis sisteminin dağıtılarak yerine reformdan geçirilmiş yeni bir kolluk örgütlenmesinin kurulması ve polis fonlarından bir kısmının sosyal hizmetlere aktarılmasının bulunduğunu da hatırlatıyor.
Kaynak: BBC Türkçe