08.07.2022 - 15:58 | Son Güncellenme:
BBC Türkçe
67 yaşındaki Şinzo Abe, başbakanlık yapmış bir dedenin torunuydu. Babası da dışişleri bakanı olarak görev yapmıştı.
Abe, Japonya siyasetinin hakim gücü olan Liberal Demokrat Parti'nin başında iki kez seçim kazandı.
2006 yılındaki ilk başbakanlık dönemi bir yıldan biraz uzun sürdü ve tartışmalı geçti.
2012 yılında ise sürpriz bir şekilde geri döndü ve 2020'de sağlık nedenleriyle istifa edene kadar da görevde kaldı.
Abe ikinci başbakanlık dönemine başladığında Japonya ekonomisi resesyona girmişti.
Abenomi adıyla anılan aşırı gevşek para politikası, harcama programı ile yeni istihdam ve yatırımlar yaratmayı hedefleyen strateji ile duraklayan ekonomiyi ayağa kaldırdı.
2011 yılında büyük yıkım ve can kaybı yaratan deprem ve sonrasındaki tsunaminin yaralarının sarılması sırasında da Abe yönetimdeydi.
2020 yılında, sağlığıyla ilgili haftalar süren spekülasyonlar sonrasında, strese bağlı ülseratif kolit hastalığı nedeniyle görevi bıraktı.
Aynı hastalık 2007 yılında da görevden istifa etmesine yol açmıştı.
Abe'nin ikinci istifası öncesi beş aydır tek bir gün bile tatil yapmadan çalıştığı konuşuluyordu.
İstifası sonrası göreve ilk olarak parti içindeki yakın yol arkadaşı Yoshihide Suga geldi. Başbakanlığı bıraksa da parti içinde halen aktif bir rol oynayan Abe, ülke siyasetinin halen iki numaralı ismi olarak görülüyordu.
Ülkenin eski dışişleri bakanı Şintaro Abe ve eski başbakan Nobusuke Kishi'nin torunu olarak, siyasetle iç içe bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
İlk kez parlamentoya 1993 yılında girdi ve 2005 yılında da kabine üyesi oldu.
Hemen bir yıl sonra da ülkenin savaş dönemi sonrası en geç başbakanı olarak bu koltuğa oturdu.
Ancak ilk döneminde, 50 milyon emeklinin kayıtlarının kaybedilmesi gibi bir dizi skandal nedeniyle zor günler yaşadı.
2007 yılındaki parlamentonun üst kanadı seçimlerinde partisi ciddi kayıplar verdi ve aynı yılın Eylül ayında ülser nedeniyle istifa etti.
2012 yılında hastalığını yendiğini söyleyerek yeniden başbakanlık koltuğuna oturdu.
2014 ve 2017 yıllarında yeniden seçilerek ülkenin en uzun dönem başbakanlık yapan ismi oldu.
Başbakanlık görevinde kalış süresi ile büyük amcası Eisaku Sato'nun dönemini geçti.
Abe savunma ve dış politikada şahin bir tutum izlemesi ile biliniyor.
Yönetimde olduğu süre içinde Japonya'nın İkinci Dünya Savaşı mirası silahlanma karşıtı anayasasını değiştirmek için çalıştı.
Ülkenin muhafazakar siyasetçileri, ABD güdümüyle hazırlanan bu anayasanın, ülkenin savaştaki aşağılayıcı yenilgisini hatırlattığı düşünüyor.
Onun bu ulusalcı görüşleri Çin ve Güney Kore ile gerilimlere neden oldu. Özellikle 2013 yılında Tokyo'daki Yasukuni tapınağına yaptığı ziyaret, İkinci Dünya Savaşı öncesi Japonya'nın silahlanması ile ilişkilendirilen bir yer olduğu için tartışma yarattı.
Abe'nin bu ziyareti, ülkedeki sol görüşlü siyasiler tarafından da, Japonya'nın savaşta yaptığı zalimliklerin üzerini örtme çabası olarak yorumlandı.
2015 yılında, Japonya'ya ve müttefiklerine saldırılması durumda, ülke dışına asker göndermesine izin verecek bir meşru müdafaa hakkı değişikliği için bastırdı.
Ülkenin komşularından ve hatta Japon kamuoyundan gelen muhalefete karşın, bu anayasal değişiklik Japon parlamentosu tarafından onaylandı.
Kendisi için daha büyük bir amaç olan, anayasanın Japonya ordusunu resmen tanıyacak şekilde değiştirilmesi hedefini henüz gerçekleştirememişti.
Bu konu ülke içinde bölünme yaratan bir konu olmaya devam ediyor.
Rusya ile 'Kuzey Bölgeleri' olarak adlandırılan sorun konusunda da ilerleme sağlayamadı.
Moskova'nın da hak iddia ettiği Hokkaido bölgesinin kuzeyindeki bu takım adalar üzerindeki tartışmayı sonlandıramadı.
Donald Trump ile kurduğu dostça ilişki de Japonya'yı ABD'nin gümrük vergilerine karşı koruma kalkanı oluşturma ve ülkedeki ABD askerleri için daha fazla kaynak elde etme amacına bağlandı.