25.12.2022 - 07:05 | Son Güncellenme:
Derleyen: Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr - Bir dönem dünyanın yakın tanıdığı isimlerin başında gelen Mihail Saakaşvili, 4 Ocak 2004'te yapılan seçimlerde Gürcistan cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuştu. Batı yanlısı politikalarıyla tanınan Saakaşvili, 2008 yılında düzenlenen seçimlerden de yüzde 53 oy olarak bir dönem daha cumhurbaşkanlığı yaptı. Mihail Saakaşvili’yi tüm dünyanın gündemine getiren en önemli olaylar da başkanlığının ikinci döneminde yaşandı.
Saakaşvili’nin ikinci başkanlık dönemi aynı zamanda Gürcistan’ın başrollerinde olduğu uluslararası bir kriz dönemi oldu. Rus ordusunun 2008 yılında Gürcistan topraklarına girmesinin ardından başlayan savaş, tıpkı bugün olduğu gibi tüm dünyanın dikkatini bir kez daha eski Sovyet cumhuriyetlerine çevirmişti.
Savaş sebebiyle popülaritesi giderek azalan Saakaşvili, ikinci dönem başkanlığının ardından anayasa gereği bir kez daha aday olamadı. Desteklediği adayın ağır bir yenilgi alması üzerine Aralık 2013’te ABD'deki Tufts Üniversitesi'nden gelen öğretim üyeliği teklifini kabul etti ve Gürcistan’dan ayrıldı. Saakaşvili, Gürcistan’dan ayrıldıktan hemen sonra cumhurbaşkanlığı döneminde görevini kötüye kullanma ve yolsuzluk suçlamaları sebebiyle tutuklama kararı çıkarıldı.
YANUKOVİÇ DEVRİLİNCE UKRAYNA’YA GİTTİ
Takvimler 2014 yılını gösterdiğinde gözler bir kez daha eski Sovyet cumhuriyetlerinden birindeydi. Rusya yanlısı politikalarıyla bilinen Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç, AB üyeliği müzakerelerinden vazgeçmesi üzerine Ukrayna’da sokaklar karışmış ve halihazırda devam eden Rusya – Ukrayna savaşına giden yolun ilk sinyalleri ufukta görünmeye başlamıştı. Yanukoviç yönetimi, göstericilere daha fazla direnemedi ve devrildi. Yapılan seçimlerden Petro Poroşenko galip olarak ayrıldı ve Ukrayna yeni bir döneme girdi. Yeni dönemin aktörlerinden birisi de Petro Poroşenko’nun daveti üzerine Ukrayna’ya gelen Saakaşvili oldu.
Rusya ve Putin karşıtı politikalarıyla bilinen Saakaşvili, Ukrayna’da yeni bir hayata başladı ve Poroşenko’nun desteğiyle Karadeniz’e kıyısı olan Odessa şehrinin valisi oldu. Mihail Saakaşvili, 2015 yılında Gürcistan vatandaşlığından çıkarıldı ve aynı yıl Ukrayna vatandaşlığı aldı. 2016'da Odessa Valiliği görevinden istifa eden eski Gürcistan Cumhurbaşkanı, Kiev yönetiminin yolsuzlukla mücadele etme konusundaki isteksizliği nedeniyle bu kararı aldığını belirtti ve yeni bir siyasi parti kurma niyeti olduğunu açıkladı. Yaşanan gelişmelerin ardından Saakaşvili’nin Ukrayna vatandaşlığı 2017 yılında vatandaşlık alımı esnasında yalan beyanda bulunduğu gerekçesiyle alındı.
2019 yılında Volodimir Zelenski yönetimi tarafından vatandaşlığa geri alınan Saakaşvili, 1 Ekim 2021'de 8 yıllık bir aradan sonra Gürcistan'a döndü ve dönmesiyle birlikte hakkındaki karar sebebiyle tutuklandı.
HAPİSHANEDE ZEHİRLENDİĞİ İDDİA EDİLİYOR
Cezaevinde olan Mihail Saakaşvili hakkındaki son iddialar geçtiğimiz aylarda ortaya atıldı. Eski Gürcistan Cumhurbaşkanı ve Odessa valisinin avukatı, müvekkilinin cezaevinde zehirlendiğini söyledi ve alınan kan örneklerinin bunu doğruladığını açıkladı. Saakaşvili'ye yapılan tıbbi testlerin sonucunda vücudunda cıva ve arsenik bulunduğunu belirtildi.
Sağlık durumunun her geçen gün kötüye gittiği iddia edilen Saakaşvili’nin dış görünüşündeki değişimde oldukça dikkat çekici. Eski siyasetçinin oğlu ise yaptığı açıklamada buna dikkat çekerek, “Onun bu durumunu görmek üzücü. Her geçen gün daha da kötüleşiyor” dedi. Saakaşvili'nin annesi Giuli Alasania ise oğlunun "ölümün eşiğinde" olduğunu söyleyerek şöyle konuştu:
"Bundan şüphelenen ilk kişi kendisi oldu. Bana ‘Eğer zehirlenmediysem sağlığım neden her geçen gün kötüye gidiyor?’ dedi. Yetkililerin devreye girip oğlumu kurtarmasını rica ediyorum."
PUTİN'İN EMRİYLE Mİ YAPILDI MI?
Yakın çevresi Saakaşvili’nin Rusya lideri Putin’in emriyle zehirlenmiş olabileceğini düşünüyor ve bunu Putin’in daha önce Mihail Saakaşvili’yi tehdit etmesiyle açıklıyor. Bu iddia Rusya yönetiminin kendine muhalefet eden isimleri zehirlediğine dair ilk iddia değil.
2006 yılında Putin muhalifi eski Rus ajanı Alexander Litvinenko’nun da Londra’da kaldığı otelde zehirlendiği iddia edilmiş, Litvinenko’nun içeceğine nadir bulunan ve insan vücudunda büyük yıkımlara sebep olan radyoaktif Polonyum-210 maddesi atıldığı tespit edilmişti. Litvinenko’nun ölümüne ilişkin yapılan soruşturmada, suikastte kullanılan radyoaktif maddenin yalnızca bir nükleer reaktörden kaynaklanmış olabileceği ve bu durumun suikastın arkasında bir devlet müdahalesi olduğunun en güçlü göstergesi olduğu ifade edilmişti.