01.03.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
İdlib’de Rusya destekli Esad rejiminin Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup 33 askerimizin şehit edilmesine neden olan saldırının ardından NATO’yu acil toplantıya çağırması son derece doğal ama bir o kadar önemli bir hamleydi.
Doğal, çünkü 2012 yılından bu yana Türkiye’nin Suriye rejiminden kaynaklanan güvenlik kaygıları hakkında Washington antlaşmasının 4’üncü maddesi gereği danışmalarda bulunuyor ve 2015 yılından bu yana da NATO’nun Türkiye’ye yönelik olarak kısa adı TAM-T olan özel tasarlanmış güvenlik önlemleri paketi bulunuyor.
Doğal, çünkü Fırat Kalkanı ile Barış Pınarı harekatları esnasında bazı müttefikler Türkiye’nin Suriye’deki askeri harekatları hakkında her zaman bilgi sahibi olmadıklarından şikayetçilerdi. Bu çerçevede Türkiye’nin, Rusya Federasyonu’nun uluslararası basın kuruluşlarında bile yer bulan resmi dezenformasyon kampanyasına karşı müttefikleri ilk elden bilgilendirmesi gerekiyordu; bunu yapmış oldu. Türkiye bundan sonra atacağı askeri hamleler hakkında da bilgi verdi. Türkiye angajman kurallarını genişletici ve gereken mukabelede bulunacağının bilgisini paylaştı. Ankara, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 51’inci maddesi ile Adana mutabakatı çerçevesinde bölgede bulunduğunu ve Rusya ile Esad rejiminin aksine, askeri açıdan atmış olduğu her adımın hukuki bir dayanağı olduğunu müttefiklere hatırlattı.
Doğal çünkü Türkiye, tüm olumsuzluklara rağmen NATO’ya ve uluslararası topluluklara yükümlülüklerini harfiyen yerine getiriyor. Türkiye NATO içerisinde hala güvenlik tüketen değil, aksine tüm müttefiklere güvenlik üreten bir üye.
Önemliydi çünkü İttifak’ın Suriye krizinin meydana geldiği tarihten bu yana Türkiye’nin güvenliğini arttırmak amacıyla oluşturduğu ihtiyadi tedbir paketi bulunuyor. Bu paket içerisinde geçmişte ABD ve Almanya ile Hollanda’dan Türkiye’ye konuşlandırılan Patriot tipi füze savunma sistemleri yer alıyordu. Paket hala geçerli ancak bazı eksiklikler bulunuyor. Türkiye, NATO’nun caydırıcılık politikasının inandırıcılığını devam ettirmesi için bu eksikliklerin giderilmesinin önemine dikkat çekti.
Önemliydi çünkü müttefikler Türkiye’nin haklılığını tescil ettiler ve bu çerçevede destek olma taahhüdünde bulundular. Önemliydi çünkü Türkiye’nin Suriye’deki hamlesinin meşruluğunu vurguladılar ve bir kez daha onayladılar. Önemliydi çünkü müttefikler, Türkiye’ye destek olmak için çok kısa sürede ellerindeki hukuki ve diplomatik imkanların bir çoğunu seferber ettiler. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) dönem başkanlığını üstlenen Belçika, İngiltere’nin desteği ile BMGK’yı acil toplantıya çağırdı. ABD, Fransa, İngiltere, Estonya hatta Avusturya Türkiye’ye tereddütsüz çok açık net destek verdiler. Rusya ile Suriye’yi çok ağır bir dille kınadılar.
Önemliydi çünkü 29 demokrasiden oluşan NATO üyeleri arasında zaman zaman görüş ayrılıkları yaşansa bile, İttifak, üyelerini her koşulda desteklemeye ve sahip çıkmaya hazır olduğunu gösterdi. Bu çerçevede NATO Suriye sınırının sıfır noktasına da gelerek Rusya’ya ne kadar ciddi olduğunu gösterdi.
Yunanistan ise Türkiye konusunda yine sınıfta kaldı. Devlette Stoa okulundan emare kalmadığını gösterdi. Diyojen’in ruhunun Yunanistan’a sirayet etmediğini kanıtladı. Dahası Yunan diplomasisi, hala Efes’li Heraklios’ta kalmış. Malum Heraklios ‘harmonia’ yani uyum için karşıtların savaşını savunmuştur. “Karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlardan en güzel uyum doğar” demiş. Ama bunu kozmos için demişti...