03.10.2017 - 20:46 | Son Güncellenme:
AA
Hafta sonu yapılan bağımsızlık kutlamalarında en az sekiz sivilin bir de askerin öldüğü haberleri geldi. Kamerun yönetimi geçen hafta Anglofon bölgeye 5 bin asker konuşlandırdı ve gerginlik devam ederse asker sayısının artırılabileceği mesajını verdi.
Kuzey Irak’taki gayrimeşru referendumun ardından İspanya’daki Katalanlar referanduma gitti. Kamerun’da da Anglofon bölgesi sembolik olarak bağımsızlığını ilan etti. İnglizce konuşulan bölgedeki ayrılıkçı gruplar Ambazonya adını verdikleri sembolik devleti kurduklarını açıkladılar ve resmi dili de İngilizce ilan ettiler. Sembolik devletin başkanlığına da ayrılıkçı lider Sisiku Ayuk’u getirdiklerini açıkladılar.
Kamerun üç Avrupa ülkesinin sömürgesi oldu
Kamerun’un siyasi tarihine bakıldığında üç Avrupa ülkesi tarafından sömürgeleştirildiği görülür. Kamerun uzun sure Fransa’nın sömürgesi olmuş bir Batı Afrika ülkesi. Almanya da Kamerun’da geçici bir dönem sömürge kurdu. Bağımsızlık öncesi ise bir süre kuzey Kamerun ve güneyin bir bölümü ingiltere’nin hakimiyetinde kaldı.
Kamerun 1961’de bağımsızlığına kavuştu. Bağımsızlıktan 1972’e kadar ülke federatif bir yönetimle idare edildi. Daha önce güney bölgesinde yerli halk yönetimde daha etkliyidi. Merkezi yönetime geçilince bölgenin yerlilerinin yönetimdeki etkisi sınırlandırıldı.
Nüfusu yaklaşık 22 milyon olan Kamerun’da 5 milyon kişi İngilizce konuşuyor ve yaşadıkları bölgenin resmi dilinin ve eğitim dilinin ingilizce olmasını istiyor. Ülkeyi 35 yıldır yöneten 85 yaşındaki Paul Biya (1975’ten 1982’ye kadar da başbakandı) güneylilerin gösterilerini, sembolik de olsa bağımsızlık ilan etmelerini, kargaşa ve terör olarak görüyor.
Kamerunlulara ait olmayan mücadele
Aslında ironik olan, Kamerunluların kendilerine ait olmayan bir kavgaya girişmeleri. Eğer bu kavgayı İngilizler ve Fransızlar kendi aralarında yürütselerdi veya yaşananlar etnisiteye dayalı bir ayrışma olsaydı belki bir anlamı olabilirdi.
Kamerunluların İngilizce veya Fransızca için kavga içinde olmaları manidar bir durum. Belki yakın dönemde olmasa da, siyasi gerginlik artarsa, ülke İngiliz Kamerun’u, Fransız Kamerun’u diye ikiye ayrılacak veya İngilizce konuşulan bölgeler Nijerya ile birleşmek isteyecek. Kamerun’da yaşananlar, sömürgeciliğin bir bakıma hâlâ devam ettiğinin göstergesi.
İngilizce konuşulan bölgelerde eğitimin askıya alınması, internet erişiminin olmaması, yönetim kademelerindeki yaygın yolsuzluk, doğal olarak halk nezdinde tepkiyle karşılanıyor. İnternet erişimini engelleme, birçok Afrika ülkesinde yaygın olarak başvurulan bir cezalandırma yöntemi. Hükümetlerin herhangi bir zorlukla karşılaştıkları anda ilk adım olarak internete erişimi yasaklamaları bir gelenek haline gldi. Sıkıyönetim uygulandığı dönemde Etiyopya'da da internete erişim epey sınırlıydı. Yolsuzluk ise Afrika ülkelerinin neredeyse tamamında kangren haline gelmiş bir sorun. Nijerya’da Devlet Başkanı Muhammed Buhari bile yöneticilerin yolsuzlukla mücadelede samimi olmadıklarını söylüyor.
Afrika'nın kronik sorunları
Kıtadaki terör olaylarının kökeninde de bu yapısal sorunların bulunduğu ifade edilmeli. Yönetim kademelerindeki yolsuzluk, gelir dağılımındaki eşitsizlik, yaygın rüşvet ve iltimas, kötü yönetimler ve zayıf liderlikler, ekonomik kalkınma süreçlerini sekteye uğrattığı kadar terör olayları için de elverişli bir zemin oluşturuyor.
Nijerya’da başayıp Kamerun’a sıçrayan ve giderek bölgesel bir tehdit halini alan Boko Haram terörünün temelinde de yöneticilerin yanlışlar uygulamaları var. Nijerya'da ve özellikle Kamerun'da hayati bir tehdit halini alan Boko Haram terörüyle mücadele, örgütün çok kısa sürede hızla büyümesini ve terör ağını genişletmesini mümkün kılan koşulların izalesini de gerekli kılıyor.
Afrika’daki özgürlük hareketleri, başkalarının özgürlüğünü yok etme üzerine kuruludur. Özgürlük yanlısı liderler iktidara geldiklerinde, kısa sürede başkalarının özgürlüklerini engellemeye çalışmış ve birer despota dönüşmüştür. Bu genel eğilimin tek istisnası Güney Afrika’nın efsanevi lideri Nelson Mandela’ydı. Mandela sadece siyahların değil, ülkesindeki melezlerin ve beyazların da özgürlüğünü savunmuş ender bir Afrika lideriydi.
Devlet Fransızca 'işliyor'
Kamerun'daki gelişmelerin İngiliz basınında geniş yer bulduğu görülüyor. İngiltere merkezli medya kuruluşlarının Kamerun'da cereyan eden olaylara yakın ilgisine mukabil, Fransız basınının (en azından şimdilik) daha temkinli davranması dikkat çekiyor. Kamerun'daki gösterilerin İngiliz basınının başlıca gündem maddelerinden biri haline gelerek kamuoyunun dikkatinin bu ülkeye odaklanmasının, önümüzdeki dönemde, Kamerun'da İngilizce konuşan nüfusun baskılara, hatta soykırıma maruz kaldığı gerekçesiyle İngiltere'nin muhtemel askeri müdahalesine zemin hazırlayabileceği de hesaba katılmalı.
Öte yandan Fransızca'nın Kamerun’da bir bakıma dayatılan bir dil olması, bununla da kalmayarak bütün bir devlet işleyişindeki merkezi rolü, birçok bakımdan endişe verici bir durum. Kamerun’da baskın bir Fransızca eğitimi var. Eğtim ve öğretimin Fransızcanın tekelinde olması, haklı olarak İngilizce konuşulan bölgelerdeki halkı endişelendiriyor. Çünkü tayinler, bürokrat tercihleri hep Fransızca’nın bilinip bilinmemesine göre yapılıyor. Fransızca neredeyse devletin bir tahakküm aracına dönüşmüş durumda.
Sorunun temelinde petrol mü var?
Kamerun'da yöneticilerin, bürokratların, askerlerin, parti liderlerinin, Afrika'nın birçok ülkesinde tanık olunduğu haliyle etnisite veya din eksenli ayrışmalar yerine, sömürge dönemlerinin mirası olan diller ekseninde bölünmesi, meselenin daha derin olduğunu, ülkenin enerji kaynaklarına ilişkin bir paylaşım mücadelesi yürütüldüğünü de düşündürüyor.
Kamerun'un kuzey ve güney bölgelerinde petrol çıkartılıyor. Bu çerçevede Frankofon ve Anglofon ayrışması, petrol kaynaklarının denetimi konusuyla doğrudan ilgili. Yürütülen mücadelenin perde arkasındakiler ise İngiltere ve Fransa. İngiltere Nijerya petrolünden faydalandığı gibi Kamerun petrolünden de pay istiyor. Fransa'nın bu bölüşümü kabul edip etmeyeceğini ise zaman gösterecek.
Kamerun devleti ve toplumu bir yol ayrımında: Ya birlikte Kamerun Cumhuriyeti olarak var olmaya devam edecekler ya da Fansız Kamerunu, İngiliz Kamerunu halinde parçalanacaklar. Sömürge dönemindeki deneyimler, İngiltere ve Fransa'nın petrolün paylaşımında kendi aralarında anlaşabileceklerini gösteriyor. Ancak Kamerunlular tarihi bir yanlış yaparak kendi içlerinde bölünürse, gelecekte sürekli kriz ve gerilim üretecek bir zeminin oluşmasına da yol açmış olacaklar.