09.11.2024 - 07:02 | Son Güncellenme:
EREN KOCA/HABER MERKEZİ
EREN KOCA/HABER MERKEZİ- Toplumdan izole olma ve sosyal ilişkileri noktalama olarak tanımlanan Hikikomori Sendromu, önce Japonya’da görülmekle birlikte dünyada yayılmaya başladı. Bu sendromun Türkiye’de de gençler arasında yaygınlaşmaya başladığı öğrenilirken, sosyal baskılar, akademik ve mesleki beklentiler ile sosyal medyanın sendromun ülkemizdeki en önemli sebepleri arasında olduğu belirtildi. Bu soyutlanmanın gençlerin psikolojik ve sosyal gelişimini olumsuz etkileyebileceği uyarısında bulunan uzmanlar, konuyu Milliyet’e değerlendirdi.
TOPLUMSAL BASKI
İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Yasemin Kuş şunları söyledi: “Türkiye’deki gençler, ailelerinden ve toplumdan gelen yoğun başarı beklentileri ve baskılar nedeniyle ciddi bir stres altında kalıyor. Eğitim ve iş yaşamında başarıya yönelik yüksek standartların yanı sıra sosyal medyanın sürekli göz önünde olma hali, bireylerin kendilerini yetersiz hissetmelerine yol açabiliyor. Bu durum, sosyal ilişkilerden geri çekilme isteğini artırarak Hikikomori Sendromu’na zemin hazırlıyor. Toplumsal baskı ve başarı kaygısı gençleri içe kapanmaya itiyor, bu da zamanla ciddi bir sosyal izolasyona neden olabiliyor.”
‘SOSYAL MEDYA KONTROL EDİLMELİDİR’
Uzman Psikolog Yeşim Akıncı: “Hikikomori’nin temel özelliği sosyal geri çekilme veya izolasyondur. Psikiyatrik bozuklukları destekler. Özellikle Japonya’da gençler arasında yayılan bir sosyal izolasyon sorunu olarak gündemimize girdi. Bu sendromu yaşayan çocuklar, evlerinden dışarı çıkmıyor, sosyal hayattan uzaklaşıyor. Sendrom, Türkiye’de de gençleri etkisine almaya başladı. Son derece tehlikeli ve ailelerden kopuk gençleri hedef alıyor! Siz çocuğunuzla ilgilenmezseniz sosyal medya çocuklarımızın zihnini yönlendirir, intihar vakaları artabilir. Sosyal medya kontrol edilmelidir.”
‘EVLERİNDEN ÇIKMIYORLAR’
Dr. Öğretim Üyesi Yasemin Kuş: “Türkiye’de Hikikomori Sendromu’na yakalanan bireylerde sosyal ilişkilerden uzaklaşma, uzun süre evden çıkmama, aileyle bile sınırlı iletişim kurma gibi belirtiler gözlemleniyor. Bu durum, gençlerin iletişim becerilerinin zayıflamasına, kariyer hedeflerinden sapmalarına ve aile içi çatışmalara neden olabilir. İş gücü kaybına ve sosyal ağların zayıflamasına yol açabilir. Psikolojik destek önemli. Ailelerin ve sosyal çevrenin bilinçlendirilmesi lazım. Gençlerin içe kapanmasını engelleyecek sosyal etkinlikler teşvik edilmeli.”
‘İÇE DÖNÜK KİŞİLER YATKIN OLABİLİR’
Klinik Psikolog Aleyna Damla Özcan: “Toplumdan geri çekilmek kişiyi yalnızlaştırıp ruhsal hastalıklara sebep olabilir. Kişide ruhsal bozukluk varsa tetikleyebilir. Boşluk hissiyle daha çok temas etmesine neden olabilir, yaşam düzeni bozulur. Kişilik özellikleri gereği kişi bu gibi bir duruma yatkın olabilir. İçe dönük kişilik yapısı bu sendroma yatkın olabilir. Çok yoğun strese maruz kalanlar, kaygı, endişe, panik hali yoğun olan kişiler de bu sürece yakalanabilir.”