10.07.2023 - 14:55 | Son Güncellenme:
Derleyen: Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr - Geçtiğimiz haftalarda Titanik'in enkazını incelemek için dalış gerçekleştirip 5 kişiye mezar olan Titan denizaltısı dünya gündeminden düşmedi. İlk anlarından itibaren içinde olan kişilerin koşulları ve ölüm anları hakkında pek çok şey yazılıp çizildi. Tüm dünya gözünü arama kurtarma çalışmalarına çevirdi, milyonlarca insan Titan denizaltısından gelecek umutlu bir haber bekledi. Eğer kurtarılabilselerdi herkes derin bir nefes alacak ve kurtarıldıkları için sevinecekti. Ancak tarihin tozlu sayfalarında yer alan öyle bir hikâye var ki akıllara durgunluk veriyor. İşte Titanik'ten kurtarıldıktan sonra ölmeyi dileyen, Japon halkı tarafından yaşadığı için aşağılanan Masabumi Hosono'nun hikâyesi.
Masabumi Hosono, Japonya Ulaştırma Bakanlığı'nda demiryolları biriminde müdür olarak çalışıyordu. İyi derecede Rusça bilmesi nedeniyle demiryolu sistemini incelemesi için Rusya'ya gönderilmişti. Rusya'da iki yıl kaldıktan sonra Londra'ya, oradan da Southampton'a giden Hosono, 15 Nisan 1912 gecesi kendi gibi diğer talihsiz yolcularla birlikte Titanik'e bindi. Herkesin bildiği üzere o gece gemi buzdağına çarptı ve yavaşça batmaya başladı. Bütün yolcular panik içinde hayatları için mücadele etmeye çalıştı. Gemi batmak üzereyken Hosono bir kamarot tarafından uyarılınca hızlıca güverteye çıktı. Yaşadıklarını, "Havaya durmaksızın işaret fişekleri atılıyordu. Korkunç mavi ışıklar ve sesler tek kelimeyle dehşet vericiydi. İçimdeki mutlak dehşet ve ıssızlık hissini hiçbir şekilde yok edemiyordum" diyerek anlatan Hosono, o an neredeyse hayatta kalma mücadelesinden vazgeçecekti.
'GERİDE UTANÇ VERİCİ BİR ANI BIRAKMAK İSTEMEDİM'
"Bir Japon olarak, geride utanç verici hiçbir şey bırakmamaya karar verdim ve kendimi ölüme telaşsız bir şekilde hazırlamaya çalıştım" diyen Hosono, tam her şeyi bırakacağı anda karısı ve çocukları göz önüne geldi ve onları bir daha görememe düşüncesi ağır gelirken hızlı bir şekilde bu kararından geri döndü.
Hızla kurtulmak için yeni yollar aramaya başladı. Tam o esnada filikaları yükleyen bir subayın "İki kişilik yer var" dediğini duydu. Subayı takip eden Hosono filikaya binmeyi başarmıştı. Filikaya bindikten sonra etrafta olan bitenlerin biraz daha farkına varan Hosono, o anları şöyle anlattı:
"Gemi battıktan sonra suda boğulanların korkunç çığlıkları ve feryatları duyuluyordu. Bizim filikamız hıçkırarak ağlayan çocuklar, kocalarının babalarının güvenliğinden endişe eden kadınlarla doluydu. Ben de en az onlar kadar depresif ve perişandım. Uzun vadede kendime ne olacağını bilmiyordum."
HAYATTA KALDIĞI İÇİN AŞAĞILANDI
Dehşete düşüren gecede Hosono gibi şanslı yüzlerce insan vardı. Hayatını kaybedenlerin hüzünlerini yaşarken bir şekilde hayatta kalanlar da hâlâ nefes alabildikleri için şükrediyordu. Hosono hariç! Çünkü ülkesine döndüğünde kimse onu kucaklarını açarcasına beklemiyordu. Üstelik hayatta kaldığı için aşağılanıyordu. Hosono, 10 numaralı cankurtaran botuyla kurtarıldı ancak kendi ülkesinde bu kadar çok kişi hayatlarını kaybetmişken yaşadığı için saldırıya uğradı. Bakanlık onu görevden aldı, Japon gazeteleri korkaklığı üzerinden iftiralarda bulundu, ders kitapları hayatta kalmasını utanç verici bir davranış modeli olarak gösterdi, hatta bir profesör onu ahlaksız olmakla bile suçladı. Tokyo'yo döndüğünde neredeyse herkes ona düşman olmuştu.
Çünkü Japon kültürüne göre Hosono, Titanik'le birlikte okyanusun derin sularına gömülmeliydi. Fedakarlık, cesaret ve özveri Japon kültürünün en önemli yapı taşlarındandı. Japon mitolojisi ve tarihi düşmanların eline düşmektense seppuku (iç organları dışarı çıkaran bir tür Japon intihar yöntemi) yaparak kendilerini feda eden samurayların hikayeleriyle ve II. Dünya Savaşı sırasında pilotların kamikaze saldırılarında uçaklarını müttefik hedeflerine çarptırdığı hikâyelerle doluydu. Bu sebeple Japon toplumu Hosono'dan daha fazlasını bekliyordu. Japonlara göre binlerce insan korkunç bir şekilde can verirken Hosono onların arasında nasıl hayatta kalmaya çalışabilmişti?
KALBİ KIRIK BİR ADAM OLARAK ÖLDÜ
Bu sebeple Japon basını Hosono'nun üzerine gidiyordu. Memuriyetine son verildi ancak sonrasında sözleşmeli olarak tekrar geri alınmıştı. Hosono, Japon dostlarından gelen saldırılara göğüs gerdi ve sade bir hayat sürmeye çalıştı. Hosono'nun hikayesi yıllar boyunca ailesi için bir utanç kaynağı oldu.
Hosono'nun mektupları James Cameron'un çektiği ve 1997 yılında gösterime giren 'Titanik' filminden sonra yayınlanıp geniş bir kitleye ulaştı. Japon halkı ise ortaya çıkan mektupların ardından yumuşadı. Yaşananların üzerindeki etkisini aktaran Hosono'nun oğlu, "Kendimi son derece rahatlamış hissettim. Onuru, babama iade edildi" dedi. Ancak Hosono 1939 yılında 68 yaşındayken kalbi kırık bir adam olarak hayata veda ettiği için bu ana tanık olamadı. Hosono, Japonya Tokyo'daki Tama Mezarlığı'nda yatıyor.