05.10.2022 - 16:20 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr
İran'da Mahsa Amini'nin ölümüyle başlayan protestolar dalga dalga tüm şehirlere yayılırken, 10 gündür kayıp olan Nika Shakarami'nin gözaltında öldürülüp başının ezilmesi yeni bir öfke patlamasını tetikledi. 13 Eylül'de İran'ın kuzeybatısındaki Sakız kentinden Tahran'a gelen 22 yaşındaki Mahsa Amini, başörtüsünü kurallara uygun takmadığı gerekçesiyle ahlak polisi tarafından gözaltına alındı. Karakolda işkence edilen genç kız, aldığı yaralar sonucu hayatını kaybetti.
Amini'nin ağır şekilde dövülerek öldürüldüğünün duyulmasıyla gösteriler başladı. Başkent Tahran ve diğer İran şehirlerinin yanı sıra yurt dışında yaşayan İranlılar da soğa indi. Üçüncü haftasını dolduran protestolarda 'Kadın, yaşam, özgürlük', 'Diktatöre ölüm' ve 'Hamaney'e ölüm' gibi sloganlar sokakları inletti.
İran polisi ve Devrim Muhafızları, sokağa dökülen göstericilere acımasız bir şekilde müdahale etti. Protestolarda onlarca insanın hayatını kaybettiği bildiriliyor.
Ekim ayına girilmesiyle İran'daki gösterilere dersleri boykot eden lise öğrencileri de katıldı. Sosyal medyada paylaşılan videolarda, okul üniformaları içindeki liseli öğrencilerin başörtülerini çıkararak salladıkları ve dini yetkililer aleyhinde sloganlar attıkları yer aldı.
Kerec'de kaydedilen bir videoda, liseli kız öğrencilerin yerel yetkili olduğu sanılan bir kişiyi arkasından su şişeleri atarak ve 'Utanmaz' diye bağırarak okul binasından dışarı çıkardığı görüldü. Yine Karaj’da çekilen bir videoda da öğrencilerin “Eğer birleşmezsek bizi teker teker öldürecekler” dediği duyuldu.
İran'ın güneyindeki Şiraz kentinde ise onlarca kız öğrenci bir ana yolu trafiğe kapayarak başörtülerini salladı ve 'Diktatöre ölüm' sloganları attı. Başkent Tahran’la ülkenin kuzey batısındaki Sakkız ve Sanandaj kentlerinde de lise öğrencilerinin benzer eylemler yaptıkları haberleri geliyor.
Siyasi konulardaki son sözü söyleyen isim olan dini lider Ayetullah Ali Hamaney, protestoların başlamasından tam 12 gün sonra ilk kez yorum yaptı. Hamaney, hafta başında yaptığı açıklamada protestolara katılanların 'sıradan' İranlılar olmadığını savundu ve beklendiği gibi ABD ile İsrail'i suçladı. Hamaney, "Bu isyan ve güvensizlik ortamı yurt dışındaki bazı İranlı hainlerin yardımıyla Amerika, işgalci sahte siyonist rejim ve onların paralı ajanları tarafından planlandı" dedi.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ise, 130'dan fazla insanın yaşamını yitirdiği gösterilere yapılan müdahalenin arkasında durdu, kaosa izin vermeyeceklerini söyledi. Kamu güvenliğini 'İran İslam Cumhuriyeti'nin kırmızı çizgisi olarak' tanımlayan Reisi, kimsenin yasaları ihlal edip kaosa yol açmasına izin verilmeyeceğini vurguladı.
Amerikan Associated Press (AP) haber ajansı ise, Salı günü parlamentoda konuşan Reisi'nin rejimin zayıflıkları olduğunu kabul ettiğini bildiriyor. AP'ye göre, 'komplo' tezini tekrarlayıp birlik çağrısı yapan Reisi bir yandan da öfkeyi yatıştırmayı deniyor.
Mahsa Amini protestolarına katılan 16 yaşındaki Nika Şakarami'nin cesedinin polis tarafından çalınıp Tahran'ın 40 kilometre uzağına gömüldüğünün ortaya çıkması ise, yeni bir şok dalgasına yol açtı.
Nika Şakarami, başkent Tahran'da ressam teyzesi Ataş'la yaşıyordu. 20 Eylül'de saat 17.00’de protestolara katılmak için evden çıktı. Son telefon görüşmesinde bir arkadaşına peşinde polisler olduğunu ve kaçmaya çalıştığını söyledi. Sonra ortadan kayboldu.
Ailesi günlerce Nika’yı aradı. Sormadıkları yer kalmadı. Bir süre sonra polis, Nika’nın eşkaline uyan bir ceset bulunduğunu bildirdi. Polise göre Nika yüksek bir yerden düşmüştü. Fotoğraflarını gösterdiler. Aileye göre bu fotoğraflar düzmeceydi.
Nika Şakarami'nin cesedi ise, Eylül'ün son gününde bir gözaltı merkezinin morgunda ailesine gösterildi. Daha doğrusu sadece yüzünü. Genç kızın yüzü, yalnızca birkaç saniyeliğine açıldı.
Gözaltına alındıktan sonra başı ezilen ve vücudunda ciddi darbe izleri bulunan Nika Şakarami'nin cesedi, sonunda memleketi Hürremabad şehrine getirildi. İran'ın batısındaki Hürremabad'da hafta sonu cenaze hazırlıkları yapılırken, tuhaflıklara bir yenisi eklendi.
Aile kızlarını Pazartesi günü toprağa vermeyi planlıyordu ancak İran polisi cesedi kaçırdı. BBC Farsça, cesedin yakındaki Veysian kasabasına götürülüp gizlice gömüldüğünü bildiriyor.
AP, Nika Şakarami'nin başı ezilmiş cesedinin kaçırılmasıyla sosyal medyada yeni bir öfke patlamasının belirdiğini aktarıyor. Şakarami'nin 17'inci doğumgününden bir gün sonra gizlice bir kasabaya gömülmesi memleketi Hürremabad'ı da ayağa kaldırdı. Hürremabad'daki mezarlıkta toplanan yüzlerce insan, İran dini lideri Hamaney'e atıfta bulunarak 'Diktatöre ölüm' sloganları attı.
Nika'nın teyzesi Ataş Şakarami ise evine düzenlenen baskının ardından gözaltına alındı. Polis, Ataş Şakarami'yi ailesinden birilerinin protestolara katılması halinde öldürmekle tehdit etti.
İranlı yetkililer, protestolarda hayatını kaybedenlerin cesetlerini aileleriyle pazarlık unsuru yaptığı biliniyor. 21 Eylül'de Tahran yakınlarındaki Karaj'da polis kurşunuyla öldürülen Hadis Necefi örneklerden sadece biri. Polis, kurşun ve saçma yaralarının açık şekilde görüldüğü cesedi aileye vermeden önce babadan Hadis'in 'kalp krizi sonucu öldüğünü' duyurmasını istedi.
20 Eylül'de başlayan ve günler içinde İran'ın tüm şehirlerine yayılan protestolar, rejimin 1979'daki devrimden bu yana yüzleştiği en ciddi gösteriler arasında. Dünya çapında destek bulan gösteri dalgasını değerlendiren İranlı gazeteci Nefise Motlak, "Rejimin elinde silah var. İnsanların elinde ise umutları" deyip ekliyor:
"Bugün sokaktakiler Ahmedinejad döneminin çocukları. Modern İran'ın en karanlık dönemini yaşayan, toplumdan dışlanan, kendilerini ifade edemeyen, hayatlarını gizli saklı idame ettirmek zorunda kalan gençler bunlar. Artık bu protestolarla cin şişeden çıktı. Bundan sonra da biraz zor geri girer."
Rejimin sesi Kayhan gazetesi ise, Salı günü 'devrim düşmanları'nın yalnızca nüfusun yüzde 1'i olduğunu savundu ve gösterileri küçümsemeye çalıştı. Bir başka radikal gazete Cumhuri İslami ise, Tahran rejiminin sürekli tekrarladığı 'ABD ve İran komplosu' yorumlarına gölge düşüren bir başyazı ile okurlarının karşısına çıktı. Başyazıda, "Ne dışarıdaki düşmanlar ne de içerideki muhalifler, bir memnuniyetsizlik olmadan şehirleri isyan durumuna getiremez" denildi.