18.02.2025 - 06:50 | Son Güncellenme:
DIŞ HABERLER SERVİSİ
ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna’daki savaşla ilgili olarak fevri çıkışı ve Avrupa’yı devre dışı bırakabilecek adımları, eski kıtada panik yarattı. Avrupa hükümetleri, ABD’nin kıtanın güvenliğini tehlikeye atacak bir anlaşmaya varmasından endişeli. Bu bağlamda Avrupalı liderler, dün Ukrayna için acil bir zirvede bir araya geldi. Paris zirvesi Trump yönetiminin kaotik hamlelerinin ardından Avrupa için bir eylem planı hazırlamayı amaçlıyor.
Zirvenin, Paris’e davet edilmeyenler de dahil olmak üzere Avrupalı liderler arasında bir dizi görüşmenin başlangıcı olduğunu belirten Elysee Sarayı, “görüşmelerin Avrupa’da barış ve güvenlikle ilgilenen tüm ortakları bir araya getirmek amacıyla, başka formatlarda da devam edebileceğini vurguladı.
‘ASKER GÖNDERİRİZ’
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un çağrısıyla Paris’te gerçekleşen zirveye, İngiltere, Almanya, İtalya, Polonya, İspanya, Hollanda ve Danimarka liderlerinin yanı sıra Avrupa Konseyi ve Avrupa Komisyonu başkanları da katıldı. Paris zirvesi, ateşkes sonrası Ukrayna’ya asker gönderilmesi konusunda önemli. Nitekim İngiltere Başbakanı Keir Starmer, bir barış anlaşması kapsamında Ukrayna’nın yanı sıra Avrupa’nın da güvenliğini garanti altına almak amacıyla İngiliz birliklerini bu ülkede konuşlandırmaya “hazır ve istekli” olduklarını söyledi. İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da, Ukrayna’daki savaş sonrası barış gücüne katkı sağlama olasılıklarını değerlendireceklerini belirtti, bunun anlaşmanın sonucuna bağlı olduğunu kaydetti.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz ise, Avrupa birliklerinin Ukrayna’da barış gücünde yer almasını tartışmanın erken olduğunu, ancak Avrupalıların Ukrayna’nın silahsızlandırılması ve askerden arındırılması fikrini kabul etmeyeceğini söyledi.
LAVROV’UN ÇIKIŞI
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise, Avrupalıların Ukrayna’daki ateşkes görüşmelerine katılmaları için bir neden görmediğini söyledi, Avrupalıları “Ukrayna’daki savaşı sürdürmek istemekle” suçladı.
‘UKRAYNA BARIŞ MASASINA GÜÇLÜ OTURMALI’
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Antonio Costa, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ev sahipliğinde Paris’te yapılan Ukrayna konulu olağanüstü zirvenin ardından sosyal medya hesaplarından paylaşımda bulundu. İki lider, Ukrayna’nın barış masasına güçlü bir pozisyonda oturması gerektiği üzerinde anlaşıldığını, barışın ülkenin bağımsızlığı, egemenliği, toprak bütünlüğü ve güçlü güvenlik garantileriyle birlikte gelmesi gerektiğini vurguladı. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte de yaptığı paylaşımda, Avrupa’nın Ukrayna’ya güvenlik garantileri sağlamada öncülük etmeye ve İttifak’ın savunmasındaki payını artırmak için hazır ve istekli olduğunu bildirdi.
RİYAD’DA KRİTİK GÖRÜŞME BUGÜN
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz ve Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile birlikte Rus muhataplarıyla görüşmek üzere Suudi Arabistan’a gitti. Bugün Riyad’da gerçekleşmesi beklenen görüşmelerde Ukraynalı ya da Avrupalı yetkililerin katılımı beklenmiyor. Rubio, Ukrayna ile Avrupa’nın Moskova’nın savaşını sona erdirmek için yapılacak “gerçek müzakerelerin” bir parçası olacağını belirtti, önümüzdeki günleri işaret etti. Görüşmeye, Rusya adına Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Kremlin Dış Politika Danışmanı Yuriy Uşakov’un katılacak.
Görüşmeye çağrılmayan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ise, “Ukrayna hakkında ve Ukrayna olmadan yapılacak herhangi bir müzakerenin sonuçsuz olduğunu” düşündüklerini söyledi, “Biz olmadan bizimle ilgili hiçbir şeyi veya hiçbir anlaşmayı kabul edemeyiz” dedi.
ZELENSKİY ANKARA’DA
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, resmi ziyaret için Türkiye’ye geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya gelecek olan Zelenskiy’nin öncelikli gündeminde, Rusya-Ukrayna savaşını sona erdirmek için yapılacak barış görüşmeleri var. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, görüşmelerde, iki ülke arasındaki stratejik ortaklık ilişkilerinin gözden geçirileceğini, iş birliğinin güçlendirilmesi amacıyla atılacak adımların ele alınacağını belirtti.
HEUSGEN’İN KAPANIŞ KONUŞMASINDA GÖZYAŞI
Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Christoph Heusgen, kapanış konuşmasında, ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance’ın tepki çeken konuşmasını da hatırlatarak, son konferansın Avrupa için “kabusa” dönüştüğünü belirtti. Bir ara gözyaşlarını tutamayan Heusgen, J.D. Vance’in açıklamalarından endişe duyduğunu söyledi, “Ortak değer temelimizin artık o kadar da yaygın olmadığından korkmalıyız” dedi. ABD’nin, Trump iktidarında “farklı bir gezegende yaşadığını” gösterdiğini dile getiren Heusgen, Cumhuriyetçi senatörlerin bile başkanlarından korktukları için kamuoyu önünde konuşmada temkinli davrandıklarını vurguladı. “Çok daha fazla güç göstermeliyiz” diyen Heusgen, Avrupa’nın Ukrayna için kendi güvenlik planını geliştirmesi gerektiğini savundu.
AYDIN HASAN - ASENA YATAĞAN/ANKARA- ANKASAM Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol: ABD’yi çıkarları ve bekası bağlamında bir tehdit olarak görmeye başlayan Avrupa, başta Çin ve Rusya olmak üzere, diğer aktörlerle yeni bir denklem ve denge ilişkisi oluşturmaya çalışacak. Pekin, Rusyasız bir Çin arayışına karşı, Avrupa’yla ilişkilerini daha ileri boyuta taşıyabilir. Rusya’nın burada ABD ile birlikte atacağı adımlar, Çin ve Avrupa boyutunda önemli olacak ve yakından izlenecektir. Dolayısıyla Trump’ın bu çıkışları, çok kutuplu dünya sürecini ve kaotik ortamı Avrupa boyutuyla daha da artıracak gibi görünüyor. Bu gelişme, Avrupa-Türkiye ilişkilerinde de yeni bir döneme işaret etmekte. Türkiye’nin bu anlamda paylaşılamayan aktör statüsü üzerinden eli daha da kuvvetlenecektir. Peki, Avrupa’nın bu adımları karşısında ABD sessiz kalır mı? Sarı yelekliler ve AfD desem, pek çok kişi anlayacaktır. Trump bu hamlelerini atarken, muhtemelen sadece Avrupa dış politikasını değil, iç siyasetini de değiştirme, etkileme kapasitesini göz önünde bulundurarak yapmıştır. O yüzden Avrupa aslında tam bir çıkmazın içindedir. Dış politikada zayıf olan Avrupa’nın iç siyaset boyutunda ne kadar güçlü olduğu da bu vesileyle test edilecek.
‘AVRUPA ORDUSU KURULAMAZ’
Jepolitik Öngörü Derneği Başkanı Emekli Tümgeneral Doçent Güray Alpar: 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa savunmasını NATO üstlendi. Ama NATO’nun esası ABD ordusu. İkinci güç olarak Türkiye ve İngiltere vardır... Üst düzey görevlerde bulunmuş bir asker olarak şunu söyleyebilirim ki; Avrupa ordusu kurulamaz. Bunu sürdürecek herhangi bir yapılanması da yok. Şu andaki kuvveti de buna uygun değil. Koordinasyonu sağlayacak, yönetecek bir ünitesi yok... Böyle bir ordu, çok büyük maliyet gerektiriyor. Peki yönetimi kimde olacak, kim emir komuta edecek? Bugün kursalar sile, bu tecrübeyi kazanmak, yapılanmayı oluşturmak en az 10 yıl alır. Ancak işin içine İngiltere girer, Türkiye’yi de alırlarsa belki kurabilir. Türkiye olmadan Avrupa güvenliği zaten mümkün değil... Türkiye güçlü bir orduya sahip, tek başına Libya’da operasyon yapabiliyor. Türkiye’nin böyle bir işte lojistik sistem kurma, komuta kontrol sistemi, bağımsız hareket edebilme yeteneği var. Kısacası İngiltere ve Türkiye olmadan, bir Avrupa ordusu çok zor.
‘EKONOMİK YANSIMAYI TARTMAK İÇİN ERKEN’
İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Emeritus Prof. Dr. İlter Turan: AB ile ABD ilişkilerinin arasındaki çekişmenin nasıl gelişeceğini bilmiyoruz. Fakat mesafenin açılması söz konusu olursa, AB’nin de ABD’nin de Türkiye’ye duyacağı stratejik ihtiyacın artacağı kanaatindeyim. Türkiye, böyle bir uzlaşmazlıkta iki tarafın da daha fazla değer verdiği, mecbur kaldığı bir ülke konumuna geçecektir. Ekonomilere yansımasını tartmak için biraz erken. AB, Türkiye ile yakınlaşmak isterse, bunun için Gümrük Birliği’nin yenilenmesinin gerektiğini idrak edecektir.
‘ÜLKEMİZ İÇİN HEM TEHDİT HEM FIRSAT’
Stratejik Danışmanlık Hizmetleri Yöneticisi Hakan Akbaş: Trump’ın ikinci dönemde ticaret açığını kapatmak için özellikle otomobil sektöründe AB’ye ek vergiler getirme planı var. Ancak AB ile anlaşmaya varma ihtimali yüksek. Eğer anlaşma olmazsa, Çin-AB ticaret ilişkileri derinleşebilir ve Çin mallarını AB’ye daha fazla ihraç edebilir... Bu durum, Türkiye için hem tehdit hem fırsat yaratabilir. Çin’in düşük fiyatlarla mal satması Türkiye’nin ihracatçısını zorlayabilir ancak uzun vadede Çinli firmalar Türkiye’ye yatırım yaparak Avrupa’ya ihracatlarını buradan yönlendirebilir.