10.09.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
EGE DOĞAÇ ERDOĞAN - Ancak en korktukları şey, 6 Ocak 2021’de başlarına geldi. Trump’ın kışkırtmaları sonucu aşırı sağcıların çoğunlukta olduğu bir grup, ABD Kongre Binası’nı bastı... 5 kişi öldü, 138 polis ve yüzlerce vatandaş yaralandı, 2.7 milyon doların üstünde maddi hasar meydana geldi. Anayasal demokrasinin 200 yıldır timsali olan Kongre, çapulcuların istilasına uğradı. 6 Ocak’ta kırılan sadece meclisin kapısı değil, ABD’nin onuruydu.
Açılan davalarda “Proud Boys” isimli örgütün eski lideri Enrique Tarrio, 22 yıl hapis cezası aldı. Tarrio, eylem günü Washington D.C.’de olmasa da, baskını planlayan ve “saldırıyı başlatan asıl organizatör” olduğu gerekçesiyle “kışkırtıcı komplo” suçundan hüküm giydi. Daha önce de Oath Keepers örgütünün kurucusu Stewart Rhodes, 18 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
ABD, Batılı ve gelişmiş ülkeler arasında açık ara farkla en fazla cezaevi nüfusuna sahip. Çok daha hafif suçlardan müebbet cezalarının verildiği bir ülkede bu derecede ciddi, rejime direkt saldırı niteliği taşıyan bir eylem karşısında verilen cezaların düşük olduğunu söyleyebiliriz. Aradan iki yıldan fazla zaman geçmesine rağmen halen olayın şokundan tam kurtulamamış gözüküyorlar.
Olayın daha akıl almaz tarafıysa 6 Ocak’ın bir numaralı sorumlusu ve kışkırtıcısı Trump’ın bırakın ceza almayı, önümüzdeki başkanlık seçiminde Cumhuriyetçi Parti’den aday çıkmasına kesin gözüyle bakılıyor olması! Anketlere göre Trump en yakın rakibi DeSantis’e yaklaşık 40 puan fark atarak ilk sırada yer alıyor. Amerikan halkının ne kadar kutuplaştığı ve popülizmin cenderesi içinde kaldığının en büyük göstergesi bu sonuçlar olsa gerek.
Başrolde Proud Boys
Günümüzde ABD’de irili ufaklı pek çok silahlı, paramiliter örgüt mevcut. Tarrio’nun liderliğini yaptığı Proud Boys, bunlar arasında en çok ses getirenlerden biri. Aşırı sağcı neo-faşist grup, 2016’da Gavin McInnes’in önderliğinde kuruldu. Donald Trump 2020 başkanlık yarışı sırasında katıldığı bir münazarada gruba atıfta bulununca, örgütün ulusal bilinirliği arttı. Trump daha sonra geri adım atarak grup hakkında pek bir şey bilmediğini söylese de laf ağızdan çıkmıştı bir kere.
Örgüt aslında sadece neo-faşist denip geçilemeyecek ilginç bir yapıya sahip. Kurucu McInnes, Proud Boys’u “alt-right” (alternatif sağ) hareketinden ayırarak kendilerinin “alt-lite” olduğunu ifade ediyor, ırkçı ve beyazların üstünlüğünü savunan bir örgüt olmadıklarını söylüyor. McInnes’e göre ‘alt-right’, ırk üzerinden siyaset yaparken Proud Boys’un odak noktası “batılı değerler.” Bu, aslında örgütü demokrasi için daha da tehlikeli bir hale sokuyor. Zira sadece beyazlara değil, çok daha geniş bir tabana hitap etmesine olanak kılıyor.
Son 10-20 yılda dünyayı kasıp kavuran popülizm dalgasını asıl tehditkar yapan, radikal, aşırı sağcı, ırkçı marjinal gruplardan ziyade kendini göçmenlerle yani ‘ötekilerle’ bir savaş içinde gören normal vatandaşların aşırıya itilmesidir. Dünya giderek iki aşırı uca doğru kaymakta. Bir yanda ‘sosyal adalet savaşçıları’ diye tanımlanan, kendini ‘ilerici’ (progressive) davaya adadığını söyleyen, evrensel doğruları dahi duyar kasma uğruna yok sayan aşırı sol; diğer yanda, biraz da bu ‘woke’ (kendini her konuda duyarlı, aydın adletmek) kültürünün aşırıya kaçmasına reaksiyon olarak türeyen radikal, göçmen karşıtı, aşırı muhafazakar sağ...
Savunması sırasında Tarrio, azılı bir faşist teröristin aksine kafası karışmış reaksiyoner görünümü çizerek yargıca “Lütfen bana merhamet gösterin, 40’lı yaşlarımı benden almamanızı rica ediyorum” diye yalvardı. Sosyal medya sayesinde insanların çok kolay ve hızlı radikalleşmesi, demokrasi için varoluşsal bir kriz niteliği taşıyor. Bunu atlatmak için güçlü anayasal kurumların yanında gerçeğe ulaşmaya daha çok çaba gösterecek vatandaşların varlığı önemli. Sonuçta halka rağmen, halk karşıtı bir rejim yaşayamaz, demokrasiye sahip çıkacak yine halkın ta kendisidir!