İstanbul dünyanın en önemli gastronomi merkezlerinden biri. Ünlü şeflerin ilham kaynağı, mutfak kültürlerinin de buluşma noktası. Böyle bir kente de geleneksel lezzetler kadar dünya mutfaklarının da en iyi temsil edildiği restoranlar yakışır elbette. Her ne kadar geçmişte Massimo Bottura ve Jamie Oliver gibi kıymetli şeflerin kurucusu oldukları mekânlara sahip çıkamadıysak da farklı konseptlerde açılan yeni restoranlar geleceğe yönelik moral veriyor.
Richard Sandoval markası
Dünyaca ünlü ödüllü şef Richard Sandoval’ın Latin Amerika ve Asya yemeklerini yorumladığı Toro Latin GastroBar da bence son dönem İstanbul’da açılan en ilginç mutfak konseptlerinden biri. Toro daha çok yeni, Sarıyer’de Six Senses Mansions İstanbul’un içinde bir mekân. Toro Latin GastroBar, Meksika, Peru, Brezilya, Arjantin, Şili ve Asya tatlarını olağanüstü sunumlarla lezzet severlerle buluşturmayı amaçlıyor. Aslında bu gastro barı bir Richard Sandoval markası olan Nikkei mutfağı olarak nitelendirmek en doğrusu. Nikkei mutfağı, 1800’lerde ekonomik nedenler ve savaş dolayısıyla Peru’ya göç eden, Japon kökenli Peruluların yaşamlarını sürdürmek için girdikleri mücadeleyle başlamış bir mutfak hikâyesi.
Aile kavramı çok önemliGastrobar’ın tüm menüsünü ve konseptini oluşturan Richard Sandoval sık sık İstanbul’a geliyor ve mutfağının başına geçiyor. Ama burada olmadığı zamanlarda mutfak şef Enes Özdemir ve ekibine emanet. Toro’nun sloganı Latin Amerika toprağına hoş geldiniz anlamına geliyor. Enes Şef, Latin Amerika’da aile kavramının çok önemli olduğunu belirterek “Toro LatinGastro Bar’ın öne çıkan bir özelliği de yemeklerinin paylaşımlı bir ev mutfağı hissini yansıtması ve samimiyetini hissettirmesi” diyor. Latin Amerika’da insanların hep birlikte aileleriyle oturup kadehlerini “salute” diyerek kaldırmaları, yiyeceklerinin hepsinin lezzetli, ev yapımı ve tamamen yerel malzemelerden oluşması neden gastrobar konsepti sorusunun da güzel bir açıklaması. Çünkü tam da yaşatmak istedikleri atmosfer bu.
Paylaşımlı yemeklerPaylaşımlı
yemek kültürü aslında Türkiye’de geçmişten bugüne olan bir kültür. Latin Amerika ve Türk mutfağının ortak özelliklerinden biri de kırmızı ete büyük ilgi gösterilmesi ve pişirme yöntemi olarak ızgara tercih edilmesi. Latin Amerika, yerel ekmekleri ve mutfakta sebze çeşidinin fazlalığıyla da bize çok yakın.
Toro Latin GastroBar’ın menüsü, Latin Amerika’da tarihi olayların gelişmesiyle birlikte yön bulmuş bir menü: Tuna Nikkei, Beef Hibachi, La Bomba öne çıkan lezzetleri.
Peki, yemeklerine Anadolu’dan kattıkları ürünler var mı?
Mutfakta ülkelerin kendi orijinal malzemelerinin yanı sıra Anadolu ürünleri de kullanılıyor üstelik doğrudan yerinden temin edilerek. Menü Latin Amerika ve Asya değerlerini bozmadan Türk kültürüne entegre edilmiş. Mesela, dana eti anticucho ile kuzu incikte, Latin Amerika ve Türk biberleriyle harmanlanarak iki farklı kıtayı eşleştirmiş. Sonuç harika. Bir de harika aromaya sahip taze sıkılmış ve direkt paketlenerek özel olarak getirtilen ünlü Japon limonu yüzü suyunu belirtmeden geçmek istemem. Bu eşsiz mandalinamsı ve limonsu meyveyi tatmak gerçekten paha biçilmez.
Görünen o ki, Richard Sandoval’ın vizyonu ve Toro LatinGastro Bar’ın İstanbul’da konumlanması farklı bir deneyim hikâyesi ortaya çıkarıyor.
TADIM NOTLARI...
Toro Latin GastroBar’a Six Sense Mansions İstanbul’un içinden geçerek giriyorsunuz. Henüz otelin özgün tasarımının etkisinden kurtulamadan gastrobara varıyorsunuz. Mekânın dekorasyonu, kullanılan renkler sakin ve dingin. GastroBar tasarımı servis edilecek lezzetler konusunda beklentinizi yükseltiyor. Yemeklerde tatlı ve ekşinin başarılı birlikteliği ön planda. Menüdeki lezzetlerin hepsi çok emek istiyor. Özellikle Crispy prawns ve Ensalada mixta favorim.
Toro Latin GastroBar’ın konularına çalışmış gayet bilgili bir ekibi var. Nikkei mutfağının ve şeflerinin hikâyesini çok güzel anlatıyorlar. Üstelik ezbere şiir okur gibi değil, keyifli bir anlatımla. Bence mekânın en başarılı yanlarından biri de bu.
Servis saatleri:15.00-18.00 Snack Bar
18.00-22.00 Restoran
22.00 ve sonrası Gastrobar