O artık ringlerin sultanı

Hasan Yalnızoğlu yakışıklı ve karizmatik mi yoksa korkutucu mu olduğuna bir türlü karar veremediğiniz adamlardan. Gözünüzün içine dik dik baktığı zaman yanından uzaklaşmaya can atarken, gülümsediğinde sohbeti uzasın diye mazeretler uyduruyorsunuz. Çok uzun boylu ve iri, tabiri caizse “kapı gibi”, cüssesinden beklenmeyecek kadar da nazik. Biz onu Sultans Of The Dance topluluğunun baş dansçısı olarak tanıdık. Gösterinin afişindeki kaslı, devasa adam vardı ya, işte o ta kendisi. Ancak Hasan Yalnızoğlu şu sıralar dans figürleri değil de attığı tekme ve yumruklarla gündemde. Çünkü Amerikan güreşçisi olmaya karar verdi. Bilgehan Demir ile kurdukları Turkish Power isimli yerli Amerikan güreşi takımı ile Ankara ve Kayseri’de turnuvalar düzenlediler. Sırada İstanbul ve İzmir var. Yalnızoğlu Camoka lakabıyla ringe çıkıyor. Son iki turnuvanın birincisi, heybetli şampiyonluk kemeri de şimdilik onda, iddia ettiğine göre de uzun süre öyle olmaya devam edecek.

* Spor akademisinden mezunsunuz. “Sultans Of The Dance” ile tanındınız. Ardından oyunculuk yapmaya başladınız, şimdi de Amerikan güreşçisi oldunuz. On parmağınızda on marifet mi var yoksa kafanıza eseni deniyor muydunuz?
Mankenlikle başladım, dansçılık ve oyunculukla devam ettim. Spor zaten hep vardı. Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi bölümüne birincilikle girdim ve birincilikle bitirdim. Ancak bu meslekler arasında kendimi en ait hissettiğim şey oyunculuk. İçimde hep sanata karşı bir yakınlık vardı. Yaz aylarında annemle memleketimize Rize’ye giderdik. O çay toplarken ben kendi kendime senaryolar yazar oynardım. Şartlarımız uygun değildi, ailem yardımcı olamadı. Bu yüzden oyunculuk eğitimi de alamadım. Ancak kadere inanıyorum. Hiç eğitim almadan, bir şekilde oyunculuk yapmaya başladım ve devam ediyorum.

* Amerikan güreşçisi olma fikri nereden çıktı?
Spor akademisinden mezun olurken 10-12 branştan sınava giriyorsunuz. O yüzden ilgiliydim. Amerikan güreşine girme fikri ortağım Bilgehan Demir’den geldi. Bir sene gibi kısa bir süre içinde de 21 sporcusu olan bir topluluk haline geldik. Ankara ve Kayseri’de gösteriler düzenledik. Özellikle 7-17 yaş arası çocuklar çok ilgililerdi. Bizim bir misyonumuz da onlara iyi örnek olmak. Sigaradan ve içkiden uzak durmalarını sağlamak.

* Ringde birbirinizin üzerine atlıyor, dövüşüyorsunuz. Bu mesajlar gösterinin kendisiyle tezat oluşturmuyor mu?
Esasında vahşi bir şeyden bahsetmiyoruz. Çocuklar büyüklerin fark etmedikleri nüansı görebiliyorlar. Düşünsenize, iki metrelik, 100’er kiloluk adamlar havada taklalar atıyor ve kimse sakatlanmıyor. Çok da teatral bir yapısı var. Her güreşçinin bir kişiliği var. Kimi kötü adamı, kimi iyi adamı oynuyor. Yani sadece sporcu değil iyi oyuncu da olmak gerekli. Zaten ben de bu yüzden Turkish Power’dayım. Ringde oyunculuğumu pekiştiriyorum. Hollywood’a bakarsanız orada Amerikan güreşinden gelen oyunculara rastlarsınız, “The Rock” lakaplı Dwayne Johnson gibi. Ben de onun gibi ringde canlandırdığım fantastik karakteri filmlere taşımak istiyorum.

“Demirci ustasını güreşçi yaptım”
BİLGEHAN DEMİR (Turkish Power kurucu ortağı)
l* Güreş ata sporumuz, Amerikan güreşini de yine en iyi bizim yapabileceğimizi düşündüm ve bu topluluğu kurmaya karar verdim. Turkish Power yani Türk Gücü isminden de anlaşılacağı üzere tüm dünyaya Türklerin ne kadar gücünü göstermeyi hedefliyor.
* Amerika’da bu sporun 1953 yılında beri federasyonu var. Bugün 500 milyon dolarlık bir endüstri olmuş durumdalar.
* Biz de yaklaşık bir sene olmasına rağmen hızla ilerliyoruz. Şu an Kickboks Federasyonu’na bağlıyız ama ileride kendi federasyonumuzu da kuracağız.
* 21 güreşçimiz var. Onları bulmak için Türkiye’nin her yerini gezdim. Eski vücut geliştirme şampiyonlarını buldum. Bazen de sokakta tanıştığım insanların içindeki güreşçiyi ortaya çıkardım. Mesela demirci ustası olan bir arkadaşımız var. Sporla da uğraşmış, fiziği çok müsait. Şu an dövüşüyor. Lakabı da Demirci.
*Bu işte lakap önemli. Diğer sporcularımızın da Anadolu Kaplanı, Atabey, Barbar, Big Boy gibi lakapları var.
*Alman bir antrenörümüz var. Güreşçi adaylarını o çalıştırıyor.
*Turkish Power’a katılmak için 22 yaşın üzerinde ve lisanslı sporcu olmak, sigara ve alkol kullanmamak gerek.

“Yarışma izlemeye gittim, model oldum”
* Siz tesadüfen keşfedilenlerden misiniz?
Evet. “Ah Kızlar Vah Erkekler” adındaki yarışmayı izlemek için bir TV kanalına gitmiştim. Erkeklerden biri gelmemişti ve kızları etkileyecek sportif biri lazımdı. Yardım önerdim. Tekvando bildiğim için “Kiremit kırarım” dedim. Bağlama da çalıyordum. Orada bir manken ajansı sahibi varmış. Bana kartını verdi. Ardından da Best Model yarışmasına girdim ve hem Türkiye hem de Avrupa ikincisi oldum.

* Dans etmeye nasıl başladınız?
Yoktu. Uğurkan Erez’den koreografi öğrenirken dansa merak saldım. Derken “Sultans Of The Dance” seçmeleri olduğunu öğrendim. Girdim ve kazandım. Altı ay sonra da baş dansçı oldum. Abdullah Oğuz beni sahnede görmüş ve “Kara Oğlan” dizisindeki Camoka rolünü oynamaya başladım. Ardından da “Keloğlan Kara Prens’e Karşı”, “Sen Ne Dilersen”, “Son Osmanlı Yandım Ali”, “Tılsım Adası”, “Korkusuzlar” ve “Mahpeyker” gibi sinema filmleri ve dizilerde rol aldım.

* Projelerden bazıları ses getirmiş olsa da siz hâlâ aklımızda korkunç dansçı olarak varsınız...
Hepsi kaliteli işlerdi ancak şans faktörünü unutmamak lazım. Ünlü oyuncuların dizileri de tutmayabiliyor. “Sultans Of The Dance” çok başarılı bir projeydi, akılda kalmam normal. Ama oyunculukta da büyük hedeflerim var.

Her gün kahvaltıda 10 yumurtadan omlet ve bir buçuk saat spor
“Sabah beş buçukta kalkar, iki bardak su içerim. Ardından bir elma yerim. İki saat sonra da 10 yumurtalık omletimi yaparım. Gün boyunca da yemeğimi yanımda taşırım. 500 gram et, mercimek ve pirinçten oluşan bir karışım yiyorum. Sekiz öğüne bölüyorum. Akşam da en geç 22.30’da uyurum. Tabii sporu da unutmamak lazım. Her gün 45’er dakika kardiyo ve ağırlık çalışıyorum.”