06.12.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
Hazırlayan: NİL KURAL
Cem Yılmaz’ın popüler bir şahsiyet olması ve espri anlayışının geniş kitlelerce çok sevilmesi, sinema salonlarını doldurmaya yeter miydi? Şüphesiz ki yeterdi. Ama Yılmaz yazıp, başrolde oynayıp, “Hokkabaz”dan beri ortak yönetmenliğini de üstlendiği filmlerinde; sadece popülerliğine ve esprilerine güvenmiyor, sırtını bunlara yaslamaktan kaçınıyor. Büyük bütçeli ve geniş dağıtıma giren sinema filmlerinde, popüler sinemanın gerektirdiği özeni her filminde daha da fazla gösteriyor. “A.R.O.G” da bunun kanıtı.
Popüler sinemanın her türlü imkanı kullanılmış
“G.O.R.A”dan beş yıl sonra gelen devam filmi “A.R.O.G”da, ana karakterimiz yine Arif. İlk filmin sonunda yuva kurduğu Ceku ile mutlu mesut yaşayıp baba olmayı beklerken, Gora gezegeninin kötü adamı Logar’ın oyununa geliyor. Logar ondan intikam alıyor ve onu bir milyon yıl öncesine, Taş Devri’ne gönderiyor. Buradaki ilkel Arog kabilesine katılan Arif; Taşo, Dimi ve Mimi gibi kabile insanlarıyla dostluk kuruyor. Onlara yol yordam göstererek medeniyet seviyelerini artırmaya çalışıyor. Bunu yapmadaki amacı da, bir an evvel Ceku’nun yanına dönmek...
Zaman taş devri olunca, Yılmaz ve ekibini ilkel kabilenin kostüm ve makyajı, set tasarımı gibi alanlarda birçok zorluk bekliyor. Yılmaz’ın bunlardan usanmış bir hali yok. Hatta “A.R.O.G”da bunları hakkıyla yerine getirmekle kalmamış, yanına yeni zorluklar da eklemiş. Zira filmde Arif zaman zaman dinozorlar, dev arılar gibi iddialı özel efektler gerektiren canlılarla karşılaşıyor. İşin sevindirici yanı şu: Yılmaz ve teknik ekibi bunların üstesinden de başarıyla gelmeyi biliyor.
Yılmaz’ın sinemayla ilgili herhangi bir söyleşisini okuduğunuzda, sinemaya ciddi ciddi kafa yorduğu zaten anlaşılıyor. Ama bu kafa yormanın şimdiye kadarki en önemli görsel göstergesi “A.R.O.G”. Film, Yılmaz’ın esprilerinin ardı ardına patlayacağı bir skeçler gösterisi olarak da izleyiciyi mıknatıs gibi salonlara çekebilecekken, üstelik filmi 7 milyon dolara değil, çok daha mütevazı bir bütçeye mal edebilecekken, Yılmaz ve ortak yönetmeni Ali Taner Baltacı, popüler sinemanın her türlü imkanını sonuna kadar kullanıyor.
Film sadece Arif’e güvenmiyor. Yan karakterler geliştirilmiş, öykü tutarlı bir şekilde akıyor, set tasarımının hakkı veriliyor ve teknik imkanlar yerli yerinde kullanılıyor. Yılmaz’ın çok sevilen “Türk insanı” esprilerinin yanına, sinemayla ilgili olanlar da ekleniyor üstelik. Bu da sinemaya meraklı olanlar için filmi daha da ilginç hale getiriyor.
Kaçınılmaz kıyaslama: “G.O.R.A”dan daha mı iyi?
Devam filmi olduğu düşünülürse, engellenemez karşılaştırmayı yapıp “G.O.R.A”yla kıyasladığımızda, “A.R.O.G”un sinema açısından ayakları yere daha sağlam basan bir film olduğunu söyleyebiliriz.
“A.R.O.G”, bu sezonun en iddialı Türk filmi ve popüler sinema açısından bu iddianın altını rahatlıkla dolduruyor. “Ben yaptım oldu” ve “Bu gişede kesin iyi iş yapar” gibi anlayışların hemen anlaşıldığı popüler Türk filmlerinin sık sık karşımıza çıktığı düşünülürse, Yılmaz’ın sinemasını her filminde bir adım öteye taşıması, iyi niyet açısından da içimizi rahatlatıyor. Film, popüler Türk filmlerinin çıtasını bir hayli yükseltiyor.
“A.R.O.G: Bir Yontmataş Filmi”
Yön.: Ali Taner Baltacı, Cem Yılmaz Oyn.: Cem Yılmaz (Arif, Kaaya), Ozan Güven (Taşo), Özkan Uğur (Dimi), Nil Karaibrahimgil (Mimi), Özge Özberk (Ceku), Zafer Algöz (Karga), Hasan Kaçan (Cuhara) Sen.: Cem Yılmaz Gör.: Soykut Turan Müz.: Jingle House