02.01.2021 - 03:01 | Son Güncellenme:
Koronavirüs pandemisiyle global bir krizin neye benzeyeceği konusunda artık hepimizin somut fikirleri var. Yaşamımızın eskiye dönmesi umuduyla aşıyı Godot’yu bekler gibi bekledik. Fakat her geçen gün bizi daha ciddi sinyallerle uyaran ve bir aşıyla kurtulamayacağımız başka bir global kriz var. Gezegenimiz giderek ısınıyor ve Paris İklim Anlaşması’nın 5’inci yılında hedef küresel sıcaklık artışını 1.5 dereceyle sınırlı tutabilmek. Aksi halde tüm dünyada çevresel olarak yıkıcı etkilerle karşılaşacağız. Bilim insanları dünyadaki bir sonraki büyük insan hareketinin iklim göçüyle gerçekleşeceğini belirtiyor. Hükümetlere olduğu kadar dünyanın her ferdine iklim krizini önlemek için sorumluluk düşüyor. İklim Diplomasisi Haftası’nda Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve UNDP Türkiye “İklim Biziz, Değişeceğiz” mottosu ile küresel sıcaklık artışının 1.5 derecede tutulması konusunda farkındalık oluşması için güçlerini birleştirmişti. Biz de bu alanda farkındalığı olan Bahar Toksoy Guidetti, Engin Hepileri, Sinem Güven ve Ferhat Arıcan’a gündelik hayatta aldıkları önlemleri ve yaşam pratiklerini sorduk.
Bahar Toksoy Guidetti: “Kaçarak kurtulabileceğimiz bir durum değil”
Evde cam, plastik, kağıt ve diğer atıklar için ayrı kutularımız var. Banyoda ve mutfakta su harcamamıza çok dikkat ediyoruz. Bulaşıkları zorunda kalmadıkça makineye koyuyor, makine tamamen dolmadan çalıştırmıyoruz. Çamaşırları balkonda ya da evin içinde asarak kurutuyoruz. Hatta çamaşır asmak, özellikle karantina günlerinde ailece yaptığımız bir etkinliğe dönüştü. Pet şişe yerine termoslarımızı, poşet yerine bez torbalarımızı kullanıyoruz. Yalnızca bez torba kullanarak yılda yaklaşık 170 plastik poşet kullanımından tasarruf edebiliriz. Bunları kızıma küçük yaşlardan beri aşılamaya çalışıyorum. Bu görevleri zorunluluk olarak değil bir sorumluluk olarak hissetmesini istiyorum. Kızları sadece voleybolda değil, hayatın her alanında hazırlamak ve onları topluma faydalı, güçlü bireyler yapmak adına kurduğum akademide sürdürülebilirlik, çevre ve bilinçli tüketicilikle ilgili atölyelere de yer verdik. Gençlerimizin her alanda sorumlu bireyler olmalarını istiyoruz. Ayrıca çevre konularında aksiyon almadıkları takdirde voleybolcu olmalarının da bir anlamı kalmayacak. Gençleri o kadar iyi anlıyorum ki… Ben de aynı şeylerin korkusunu yaşıyorum, daha 4 yaşında, hayatın başında bir kızım var. Alison ilk doğduğunda yurt dışında yaşamayı düşündük fakat sonra farkına vardık ki bu kaçarak kurtulabileceğimiz bir durum değil. İklim krizi global bir sorun. Burada yaşıyoruz, nefes alıyoruz, kaynaklarından faydalanıyoruz. Onu korumaktan daha büyük ne sorumluluğumuz olabilir ki? Dünyayı başkalarının kurtarmasını bekliyorsak, sorunu hiç anlamamışız demektir.
Engin Hepileri: “Ufak şeyler ekosistemimiz için önemli”
Gezegenimiz büyük bir ekosistemi barındırıyor. Ve bu sene üzülerek gördük ki insan bu büyük sistemin içinde bir çay kaşığını doldurmayacak miktarda virüsle mücadelede zorlanacak kadar da zayıf. Doğa kendini korumayı bilir, hem de insana rağmen. Peki ya geleceğimiz? Çocuklarımız? Beş senedir oynadığım “Akciğer” oyunuyla bu konuyu anlatmaya çalışıyorum. Ve anladım ki bu dünyaya yeni çocuklar getirmeyi ve neslimizin devamını istiyorsak çok acil bir şeyler yapmalıyız. Ben çöplerimi ayrıştırıyorum, bulaşığımı sadece makinede yıkıyorum, kullanılmış yağları toplayıp gerekli yerlere ulaştırıyorum, kullanılmış pilleri pil toplama istasyonlarına bırakıyorum. Ufak şeyler olarak görülebilir ancak ekosistemimiz için önemli. Siz de bunları yapabilir, bunun yanı sıra su kaynakları, temiz hava ve sürdürülebilir tarım için acilen çalışmalara destek verebilirsiniz. “Akciğer”de de dediğimiz gibi ilk olarak ağaç dikmeliyiz. Çünkü iklim biziz ve derhal değişmeliyiz.
Sinem Güven: “Kızımı iklim bilinciyle yetiştiriyorum”
“İklim Biziz Değişeceğiz” dünyada yaşamın devam edebilmesi için istisnasız hepimizin hayatlarında acilen uygulamaya başlaması gereken bir proje. Ben öncelikle su ve elektrik tüketimine takıntılıyım. Gerekmeyen hiçbir ışığın açık bırakılmamasına, kapasitesini tamamen doldurmayan hiçbir elektrikli aletin çalıştırılmamasına, duşta gereğinden fazla kalınmamasına, diş fırçalarken suyun açık bırakılmamasına, gereksiz market ve eşya alışverişi yapılmamasına ve kullanılmayanların mutlaka el değiştirilerek sürdürülebilirliğe katkı sağlamasına, yürüme mesafesinde araba kullanılmamasına özen gösteriyorum. Evde veya restoranda artan yemeklerin atılmayıp sokak hayvanlarına verilmesi olmazsa olmazlarım. Bütün bunların içinde en önemlisi de kızıma rol model olarak onu bu bilinçte yetiştirmeye çalışıyorum. Çünkü esas iklim onlar!
Ferhat Arıcan: “Artık hata yapma lüksümüz yok”
Gideceğim yerlere çoğunlukla yürüyerek gidiyorum. Yerel üretim gıdaları tüketmeye ve yiyecek artıklarını minimumda tutmaya çalışıyorum. Bir sporcu olarak gün içerisinde çok fazla sıvı tüketiyorum, yanımdan hiçbir zaman ayırmadığım bir termosum var. Her zaman onu kullanmaya özen gösteriyorum. Geri dönüşümü mümkün ürünler kullanıyorum. İnsan Çağı olarak adlandırılan bir çağda yaşıyoruz. Doğanın kurallarına uyarak, aslında bizim onun misafiri olduğumuzu her zaman aklımızda tutarak yaşamalıyız. Biz jimnastikçiler madalyaya ulaşmak için her zaman kusursuz bir seri ortaya koymak durumundayız. Hata yapma lüksümüz hiçbir zaman yok. İçinde bulunduğumuz durumu da jimnastik branşına benzetiyorum. Geleceğimize sahip çıkmak için artık hata yapma lüksümüz yok. İsteklerimizle doğanın bize dayattığı kurallar arasındaki dengeyi çok iyi kurarak yaşamımıza devam etmeliyiz. Paris İklim Anlaşması’na imza atan tüm devletler gereklilikleri yerine getirse bile şansımızın yarı yarıya olduğu söyleniyor. Ortada çok büyük bir belirsizlik var. Bir an önce önlem almazsak daha da kötü sonuçlarla karşılaşabiliriz. Bu istikrarsızlığı yavaşlatmak veya durdurmak çok zor ama gelecek için bunu yapmalıyız. Gelecek nesillere dünyamızı yaşanamaz bir gezegen olarak bırakmaya hakkımız yok.