29.07.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
YAVUZ HAKAN TOK / yavuzhakantok@gmail.com
Sezen Aksu’nun stüdyosunda, onunla birlikte çalışan müzisyenlerden biri Okay Barış. Levent Yüksel’in söylediği, sözleri Sezen Aksu tarafından yazılmış “Kadınım” şarkısına gönderme yapan, bir bakıma o şarkının antitezi bir şarkı yazar 2013’te. “Kadınım Diyorsan” adını taşıyan bu şarkı onun ilk albümünde yer alacak şarkılardan biridir. Albümü dinletmek için götürdüğü Aykut Gürel şarkıyı duyunca “Ben bunu Sezen’e dinleteceğim” der ve dinletir de. Geçtiğimiz günlerde DMC etiketli yeni teklisi “Beter Ol” ile dinleyici karşısına çıkan Barış’la bir araya geldik.
Sezen Aksu’yla ilk kez yüz yüze geldiğiniz o anı merak ediyorum ben.
Benim şarkıyı dinleyip beğendikten sonra “Öptüm” albümünde iki şarkısının düzenlemesini yapmıştım ama tanışmamıştık daha. Altı konserlik bir seri olacaktı. Ben de çalacağım, Sezen hanım beni seyirciye tanıştırıp şarkı da söyletecek. İlk konser Bodrum’daydı. “Sezen hanım seni çağırıyor” dediler. Karavanına gittim. Titriyorum, çok gerginim, ne yapacağımı bilmiyorum. Kollarım fazla geldi böyle. Çıktım karşısına. “Bana bırak, ben seni çağıracağım sahnede, rahat ol” dedi. Bende bir gevşeme, pamuk oldum. Teşekkür ettim. “Asıl ben teşekkür ederim” dedi: “Şarkılarıma can verdiniz.” O nasıl bir laftı!
Konserde sizi seyirciye tanıştırırken nevi şahsına münhasır tabirini kullanmış. Bunu ona söyleten ne sizce?
Hiçbirimiz aynı değiliz, herkes farklıdır. Benim şarkılarım da başka türlüydü. O farklılık ona değişik geldi. 26 sene sahnelerde çalıştım. Kayahan’dan Bülent Ersoy’a kadar çalışmadığım insan kalmadı. Haliyle repertuvar bayağı genişledi. Bir dünya şarkı çaldım, acayip fazla sayıda şarkı var kafamda. Ama onlar zaten var. Niye aynısını ya da muadilini yapayım ki?
Biraz geriye gidersek, müziğe ilginizin başladığı nokta neresi?
Herkesin doğuştan müzisyen olarak dünyaya geldiğine inanıyorum ben. Bir şekilde köreliyor bazılarında sonra. Veriyorlar T cetvelini eline, çocuk başka bir yere gidiyor. Oysa herkes müzisyen doğuyor. Ben ilk elime enstrüman alıp çalmaya başladığımda babam “Bu çocuk böyle gelmiş dünyaya” demiş hemen çünkü biliyor hiçbir eğitim almadığımı o güne dek. Bir flüt verdiler çalmaya başladım. “Bu yaz benim için çalışırsan bu vitrindeki melodikayı sana veririm” deyince dükkan sahibi, bir yaz o melodika için dükkanda çalıştım. Sonra onu çalmayı öğrendim.
“Eski Okay bana kızardı”
Eski Okay şimdiki Okay’a dönüp baksa çok kızardı. Çok geç ilerledi diye. Onu hızlandırmak isterdim. Ablam sekiz, ben altı yaşındayken çekilmiş bir fotoğrafımız var. Elimizde bir şişe. Anneme sordum nedir diye; passifloraymış. Çok hareketliydik. Bize her şey yavaş geliyordu. Ablama da bana da. “Hadi hemen yapalım” durumundaydık hep.
“Askerde birçok virtüözle çalıştım”
Sahne müzisyenliği nasıl başladı?
Tesadüf eseri Uludağ’da bir işe başladım. Sonra Etiler’den bir teklif geldi. Derken senelerce İstanbul’da programlar için orkestra kurdum. Üstüne bir de 94’te askere gidip askerliğimi Armoni Mızıkası’nda yapınca birçok virtüözle çalıştım. En iyi müzisyenler orada askerlik yapıyordu çünkü.
Stüdyoya kapanıp müzik yapmak mı, sahnede seyirci önünde olmak mı? Birinden birini seçeceksin deseler?
Ben aşığım bu işlere. Günaha girersin beni onlardan ayırırsan. İkisinden de alma beni.