18.09.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
Buluşma sebebimiz Show TVdeki dizisi "Cennet Mahallesi"ydi. Ama konu uzayıp spordan diyete, acılı konservatuvar günlerinden kıyafetlerine kadar geldi. Tabii ki Bodrumdan da bahsetmeden edemedik. Uzun lafın kısası ben Çağla Şıkeli çok sevdim. Hemen samimi olmuyor ama bunun yanında çok komik ve de doğal. Fotoğraf çekimine onun arabasıyla gittik. Yol boyunca yine Bodrumu konuştuk ve R&B dinledik. Çağla Şıkeli gördüğümde ilk dikkatimi çeken şey boynundaki acayip güzel iki kolye oldu: Amerikalı hiphopçuların taktığı türden iri altın zincire takılmış taşlarla süslü iki kolye. Aslında kitsch ama son dönemde bütün moda dergilerinde o kolyelerden var. Hemen nereden aldığını sordum. Biri Muzi Karaatanın tasarımıymış, ötekini de Bodrumda özel olarak yaptırmış. Bana teklif ilk geldiğinde "Gırgıriye tarzında bir dizi olacak" dendi. Ama biz kimseyi hiçbir karakterin yerine koymaya çalışmıyoruz. Gülşen Bubikoğlunun yerine konuldum gibi oldu ama biz çok daha farklı bir karakter yarattık. Türker İnanoğlu bana güvendi ve benim için en iyiyi düşündüğünü biliyorum. Oynadığım rolü kendime çok yakın hissediyorum ve iş dışında da o karaktermişim gibi davranıyorum. O hayatı yansıtmak bana çok yakışıyor. Siz "Cennet Mahallesi"nde, "Gırgıriye"deki Gülşen Bubikoğlunun yeni versiyonu musunuz? Tabii ki. "Gırgıriye"nin bütün bölümlerini izledim. Benim Çingene deyince aklıma ilk gelen şey "Gırgıriye"deki Gülşen Bubikoğludur. Dansı, dansözlüğü, öyle bir mahalleyi en iyi onlar yansıttığı için o diziyi izledim. Yaptığım tek araştırma birazcık dansözlere bakmak oldu. Bir arkadaşım birkaç hareket gösterdi. O figürler de zamanla vücuduma oturdu. Çiçekçi kadınlarla arkadaştım, onlardan çiçek alırdım. Onlar beni bazen eleştiriyorlar. "Siz neden o kadar çok kavga ediyorsunuz. Biz o kadar kavga etmeyiz" dediler mesela. "Çok fazla a be demeyiz" diyorlar. Çingenelerle konuşmak beni çok güldürür. Çünkü bana sanki onlar da rol yapıyorlarmış gibi geliyor. Küçükken de bana "Seni Çingeneler doğurmuş" derlerdi. Çok zayıf ve kara kuruydum çünkü. Rol için bir hazırlık yaptınız mı? Mesela sinemada birçok isim Çingene oldu. Onların filmlerini izlediniz mi? Ben çok renkli giyinirim zaten. Mesela benim hiç siyah bir şeyim yoktur. Dizideki kıyafetlerime bayılıyorum. Alakasız. Turuncu etek, yeşil bluz üstüne kırmızı eşarp takılıyor. Süper bence. İstediğim kadar renkli olabilirim dizide. Dizideki kıyafetleriniz için ne düşünüyorsunuz? Çok rüküş ama çok eğlenceli. Sever misiniz Çingene kıyafetlerini? Renkli üstlerden bazılarını götürüyorum sete. Ama haliyle o etekler yok benim dolabımda. Yemenileri, takıları falan götürüyorum. Mesela günlük hayattaki takılarımı da kendim yapıyorum. Eminönüne gönderiyorum annemi, topluyor boncukları. Bu sene Allahtan moda oldu o kolyeler. Benim bir yere giderken giymeyi en sevdiğim kıyafet bol pantolon üstüne kadife bir ceket, altına bir terlik... Onu da kendi takılarımla süslemeye bayılıyorum. Dizide kendi dolabınızdan kıyafetler de giyiyor musunuz? O benim hastalığım zaten. Eurofloraya gidip bütün çiçekleri oradan teker teker yolup kafama takıyorum. Bir tane perde var evde. Üzerine ful çiçek taktım. Oradan alıp alıp kullanıyorum. Ya o kafanızdaki çiçekler? Yaradı tabii. Çünkü o kıvraklığı öğrenmek önemli. Beden o ritmi kolay yakalıyor. Tabii ki bir dansöz gibi oynayamıyorum. Çünkü o kadar attırabilecek göbeğim, kalçam yok. Ama en azından gözü rahatsız edecek bir şey yapmam. Konservatuvarda bale eğitimi almış olmanız dizide göbek attığınız sahnelerde işinize yaradı mı? Biz okuldayken Çingene dansları da çok yapardık. Benim hayatta yapmayı en sevdiğim dans Çingene dansıydı. Çingenelerin tefle yaptığı dans, mesela Esmereldanın dansı benim kendime en yakın hissettiğimdi. Direkt Carmen olmadım ama "Carmen"de oynadım. Okuldayken dansların hepsini yaptık. Benim hayatta en çok oynamak istediğim rol Don Kişotun sevgilisiydi. O rolün saatlerce süren dans performansına hayranımdır. Konservatuvardayken de ünlü Çingene rolleri oynadınız mı sahnede? Mesela hiç Carmen ya da Esmerelda oldunuz mu? "Bodruma iki günlüğüne gidiyorum. Fotoğraflarım bütün yaz çıkıyor" Bu soruya bayılıyorum. Yönetmenimiz "Çağla, sen haftanın beş günü buradasın. Nasıl oluyor da üç ay Bodrumda tatil yapıyorsun, çok merak ediyorum" diyor. Beş gün çekimim oluyor. Çekim bitiyor, hemen gece Bodruma gidiyorum, pazar da geri dönüyorum. Orada iki gün içinde çekilen fotoğraflarım yaz boyunca bütün dergilerde yayımlandığı için beni sürekli Bodrumda zannediyorlar. "Çağla, kalk bir nefes al" dediğim zamanlarda gittim Bodruma. Çağla Şıkele röportaja gelip de Bodrumdan konuşmamak olmaz. Ne kadar kaldınız bu yaz Bodrumda? Ve madem bu kadar çok çalışıyorsunuz nasıl zaman ayırıyorsunuz tatile? Ben kendi kendimle kalıyorum. En son geçenlerde gittiğimde iskelenin üzerinde bir tane insan yoktu. O curcunayı çok seviyorum ama bitmiş halini de seviyorum. Rahatlıyorum, dans ediyorum, içiyorum, eğleniyorum... Ben Bodruma 24 saatliğine gittiğimi bilirim. Menajerim Sedaya diyorum ki "Çekimden sonra Ship AHoya gidelim". Biletleri ayarlıyoruz. Ben iki saat sonra iskelede elimde mojito ile yatıyor oluyorum. O saatlerde evde de olabilirim ama ben denize girip güneşleneceğim ki rahatlayayım. Nasıl nefes aldığınızı düşünüyorsunuz? Nefes almak için biraz da değişiklik gerekir. Bütün kış gördüğümüz insanlar aynı kadroyla yazın da Bodrumda oluyorlar. Bu anlamda Bodrumun bir farkı oluyor mu sizin için? (Gülüyor) Bikini ve ayakkabı hastalığım var ama sayısını bilmiyorum. Gerçekten çok merak ettiğim bir şey soracağım. Sizin kaç bikininiz var? Yok yaa. 15-20 tane giydiğim var. Her sezon en az 5-6 tane alırım. Ama bikini almak için dışarı çıkmıyorum. "Aaa bu ne güzel", "Aaa bu yanınca ne güzel olur" diye topluyorum bikinileri. 100 tane var mı? "Baleyi bıraktıktan sonra eğer spor yapmasaydım mahvolmuştum" Okuldaki herkes benden nefret ederdi. Çünkü insanlar salatalık, havuç yerken ben elimde cips ve çikolatayla dolaşırdım. Anormal yiyip kilo alamıyordum. En son annem beni doktora götürdü. Doktor "Yaşı çok ufak ve metabolizması çok hızlı çalışıyor. İsterse taş yesin yine de kilo almaz" dedi. Şimdi de yesem kilo alamıyorum. Çünkü metabolizmamı düzene soktum. Dürüm, iskender kebap, makarna, her şeyi yiyorum. Diyet ya da spor disiplininiz de baleden mi gelir? Evet. Çünkü spor yapıyorum ve yediğim her şeyin bir gramajı var. Vücudum spora alıştı. Baleyi bıraktıktan sonra spor yapmasaydım mahvolmuştum. Ama benim yaptığım spor gideyim "Hart hurt her şeyi kaldırayım" değil. Bir saat tenis oynuyorum. Çok sert bir antrenman var, onu yapıyorum yarım saat boyunca. O bana üç-dört gün gidiyor. Evde her zaman kendi kendime koşuyorum. Spor yapmadığım zaman yemekten kesmeye başlıyorum. Ve yemek yememek de bende pişmanlık yaratıyor. Öyle bir hayat standardı oturttum kendime. Spor yaptığım sürece yediğim hiçbir şeyin zararı yok bana. Ve bu haldesiniz... Sadece salata yemek çok saçma. Mutlaka günün iki öğününde et, yoğurt, salata ve zeytinyağlı yemek zorundayım. Onları yemek istemesem bile yemeliyim. Benim onlardan alacağım yağa, proteine ihtiyacım var. Vücudum buna göre işliyor. Her öğün salata yiyen kadınlardan değilsiniz yani...