Her geçen gün yurdumuzun bir köşesinde ve dünyanın belli başlı önemli şehirlerinde sağlığımızı tehdit eden sıkıntılı hatta daha da önemlisi tehlikeli durumlar yaşıyoruz. Tüm devletler, yetkililer, hükümetler ve yerel otoriteler bu çerçeve içerisinde sıkı tedbirler alıyorlar. Hastalığın yayılma hızı düşmedikçe de bu önlemler radikalleşiyor.
Şöyle bir ülkemize dönüp baktığımızda 24 Mart 2020’de 343 vaka ve yedi vefat vardı. Sonra ne oldu? Amiyane tabirle açıldık, saçıldık, Sağlık Bakanı Sn. Fahrettin Koca her fırsatta, “Durun yapmayın, tedbiri elden bırakmayın” dediyse de dinlemedik, çoğumuz tedbirini almadı. Boğaz’daki teknelerde, evlerde verilen partilerde, asker uğurlamalarda, mevlitlerde, taziyelerde, düğünlerde, nişanlarda gezdik durduk, eğlendik ve köyden şehre küçüğünden büyüğüne hastalığı neredeyse kontrol altına alınamayacak hale getirdik.
Şimdi ne olacak?
Bu soruyu tahmin ediyorum ki herkes birbirine soruyor. Herkes ayrı dertli, başta da kapanan kuruluşların sahipleri, çalışanları, tedarikçileri, hepsi B ve C planları yaparak, borçlarını, senetlerini, çeklerini ne yapacaklarını düşünüyorlar. Kısa dönem çalışma ödeneği ile bir ev döner mi? Allah tüm çalışanlara kolaylık versin.
Ağır cezalar gelmeli
Bu yazıyı 22 Kasım 2020 Pazar günü hazırladım sizler için, yaşım itibarıyla evdeyim. Gazeteleri inceledim. Televizyon haberlerine baktım. Bir mekandan bahsediliyor, altı içkili lokanta üstü Tekel bayi, yukarıdan alıp aşağıda yiyip içiyorsunuz.
Bir minibüs haberi geliyor arkasından, 14 kişi kapasitesi olan araca 41 kişi binmişler. Anlıyorum tüm dünyada vakalar çok ama böyle rezillikler sanmıyorum ki Paris’te Londra’da olsun. Acilen bir kararname ile bu tip işlere cüret edenlere karşı cezalar arttırılmalı. Mekan sahiplerine hapis cezası bile verilmeli. Eğer caydırıcı tedbirler olmazsa yeniden partiler, kutlamaları vs. magazin sayfalarından görmeye devam edeceğiz.
Daha duyarlı olalım
Gelelim restoranlara, kafelere, yiyecek içecek mekanlarına... Kaçında gerekli denetimler yapılıyor? Mesafe kurallarına hiç riayet edilmiyor. İstanbul’un gözde kafeleri, barları ve restoranlarında gerçekten pandemiye uygun muydu tedbirler?
Benim mahallemde geçtiğimiz haftaya kadar kafelerde herkes dip dibe oturuyordu, ben bu durumu şaşkınlıkla izliyordum. Zaten biz halk olarak tepki göstermezsek, sonuca katlanmak zorunda kalırız.
Burada en önemli görev tabii ki vatandaşa düşüyor. Bu oranların artmaması için önce biz tedbirlere uyup çevremize doğru uygulamayı empoze edeceğiz, ardından devletten bir şeyler bekleyeceğiz.
Nitekim çarşamba akşamı Sağlık Bakanı Sn. Koca’nın can kulağıyla dinlediğim açıklamalarında vaka-hasta bilmecesi geceye imza attı. (168 kişi vefat etti, 28.351 vaka tespit edildi.) Bu imzaya bir ‘idam fermanı’ diyeceğim, zira kafamdaki tüm rakamlar ve kavramlar değişti. Bilmiyorum siz sevgili okuyucularım da aynı fikirde misiniz? Aslında yazımın başından beri vurgulamak istediğim buydu ve sonuç ortada; maske, mesafe ve hijyen...
Sağlıklı günler diliyorum...
70 YILDIR BASINDA GÜVEN
1950’de yayın hayatına “Merhaba” diyen ve Türk basınının en köklü gazetelerinden biri olmayı başaran Milliyet, 70’inci yılını kutluyor. Ben de senelerdir içerisinde yer almaktan büyük onur ve gurur duyduğum, ülkemizin bu önemli markasını bir kez daha tebrik ve takdir ediyorum. Pandemi süreciyle gazetelere olan ilgi artıyor, sosyal medyanın hızı ve ulaşılabilirliği sanılanın aksine basılı yayına büyük bir zarar vermedi, veremez. Milliyet, yıllardır istikrarla sürdürdüğü prestijli yayın hayatıyla yine en özel haberleri sunuyor ve en dolu içerikleri sağlıyor.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’ne özel hazırlanan ‘Siber şiddete dur demek için bir ateş böceği yak’ başlıklı kapağımızla ülkemizin ve dünyanın bu kanayan yarasına bir kez daha farkındalık gösteren ve herkese çağrıda bulunan Milliyet, daha nice 70 yıllarca “Basında güven” demeye devam edecek.