Reha Arar

Reha Arar

reha.arar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Takriben bir ay önce Milliyet CADDE ekinin değerli yazarı dostum Süreyya Üzmez, son New York seyahatinde gittiği bir lokantadan o kadar nefis bahsetmişti ki, ben de şehre gittiğimde, iki akşamımdan birini, Şipşak’a ayırdım.

NEW YORK’TA  TÜRK YEMEĞİ

Yazının kahramanı, tam bir işkolik olan Orhan Yeğen’i tanımak ve tek tek bütün yemeklerdeki el becerisini yaşamak için iyi bir fırsat oldu bu. 18 yıllık Amerika macerası sonunda Miami ve New Jersey derken, kararı New York 2’nci Cadde’de vermiş. Şimdi açıldığı dört yıldan beri, bir gün dahi izin kullanmadan 7/24 işinin başında. Aslında menü hem Türk hem Amerikan ağız tadına uygun. Gittiğim akşam yanımda Koreli bir arkadaşım vardı, yemeğin ortasında ailesi için iki gün sonraya, iş arkadaşları için de hafta sonuna rezervasyon yaptırdı.

Haberin Devamı

Gelelim şimdi başlangıçlara; zeytinyağlı bakla, enginar, dana beyin salata, ahtapot salatası, fasulye pilaki, imam bayıldı, patlıcan salatası, Ezine peyniri, kuru cacık ve neredeyse yanımızda yapılmış gibi bir çiğköfte sizleri bekliyor. Samimiyetle söylüyorum, İstanbul’da mezeleri bu kadar gerçek tadıyla bulmak mümkün değil.

Türk çalışanlar ağırlıkta

Ara sıcaklara gelince, muhteşem güveçte tereyağlı karides, Arnavut ciğeri ve de pastırmalı börek... Bu liste, böyle devam ediyor. Etrafıma bakıyorum, sefaret mensuplarından Türk iş adamlarına kadar bir azınlık kendini hissettiriyor fakat asıl çoğunluk kaliteli ve çoğu beyaz yakalı Amerikalılardan, opera sanatçılarından genel müdürlerden ve bu tarz profillerden oluşuyor. Genellikle masaları cins cins Türk içkileri süslüyor. Servis, cidden kaliteli ve süratli genellikle Türk elemanlar görev başında, yabancılar tek tük. Mutfaksa kepçeyle yetişmiş Bolulu gençlerin elinde. Ana yemeklerde favorim, 1980’den beri açtığı her mekanda menüye koyduğu iç pilavlı kuzu tandır oldu. Tercih etmeyenlere hünkar beğendili şiş köfte, bizim usül kuzu pirzola, tavuk ızgara ve de günün isteğe göre hazırlanan balığı her zaman mevcut. “Bütün yemekleri siz mi yapıyorsunuz?” diye soruyorum, “Elemanlar hazırlar, finali ben yaparım” cevabını alıyorum. “Peki servisteki başarı?” diyorum hemen salonda gözleri fer fecir okuyan hanımı gösteriyor. Banu Öz, bir nevi sağ kolu olmuş durumda. Her an her yerde en çok hissedilen ve önem verilen şey tabii ki Türk misafirperverliği.

Haberin Devamı

Şimdi gelelim tatlılara... Onlar ayrı bir alem, bir anda hepsi geldi masaya. Aklımda ve damağımda kalanlar bademli muhallebi, anneanneminkinin aynısı irmik helvası, ayva tatlısı, burma tatlısı, en önemlisi de bunların hepsi ev yapımıydı. Orhan Yeğen’i bir cümleyle ifade etmek gerekirse: Tek kişilik dev orkestra! Sohbetimiz ilerledikçe anlıyorum ki, ailece Türkiye özlemi onları iyice kaplamış. “İstikbalde ne projeler var?” dediğimde, ağzındaki baklayı çıkarıyor. Bu yıl olmazsa, gelecek sene artık doğup büyüdüğü İstanbul’a markasını taşımak istediğini ifade ediyor. Yolun açık olsun, iki kolumuzu açtık seni bekliyoruz İstanbul’da.