Reha Arar

Reha Arar

reha.arar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bugünkü yazımda içinde bulunduğumuz, hürriyetimizi kısıtlayan ve bizi maalesef belli mecburiyetlere iten melun hastalık dolayısıyla (adını bile artık zikretmek istemiyorum) sizlere yiyecek-içecek alanında 2005’ten beri hizmet veren sağlıklı bir kuruluştan bahsedeceğim. Biz La Vita’yı Nişantaşı’ndaki küçük ama içerisi taze, sıcak ve dopdolu bir kuruluş olarak tanıdık.

LA VİTA’NIN BAŞARISI

Tam bir aile işletmesi

Aslında fikir, basın dünyasından Türkiye’de yaptığı güzellik yarışmalarından da tanıdığımız Barbaros ve eşi Güler Yüksel’in fikri... Halen de kendisi yönetim kurulu başkanı, eşi de imalatın patronu. Özellikle Güler Hanım’ın araştırmacılığı ve sağlıklı gıda üzerine yaptığı eğitimler sayesinde her gün güneşin doğuşuyla yarattığı yeni bir ürün, La Vita’nın raflarını süsler. Fakat vazgeçilmezleri vardır: Zeytinyağlı ekşi mayalı İtalyan çubuk, ay çekirdekli kraker, çilekli milföy, glutensiz kurabiyeler, özellikle bizim neslin sevdiği bir klasik olan ekler, unsuz ve şekersiz brownie (keçiboynuzu unlu mekik), peynirli, patatesli, zeytinli, patlıcanlı börekitas...
Katkısız, doğal ve lezzetli en kaliteli yardımcı malzemeleri kullanarak yarattıkları ürünler hakikaten farklı. En önemlisi de katkı maddesi, kimyasal ve yapay aromaları ürünlerine koymamaları. Bir diğer önemli nokta, ürünler el emeği göz nuru; her ürün makinelere değmeden seri üretim yapılmadan bizlere sunuluyor. Güler Hanım’ın enteresan bir sözü var: “Her ürünümüzde bir can olsaydı, eminiz çok mutlu olurlardı.”

Haberin Devamı

İmalatın sırrı

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yumurtalar kırılıyor, şekerle çırpılıyor. Hamurlar yoğuruluyor, imalata gelen meyveler Barbaros Bey’in kız kardeşi Deniz Salihoğlu tarafından tek tek seçiliyor. Daha önce gıda mühendisinin kalibrasyonlarını ölçtüğü kakaolar imalata katılıyor; fındıklar, fıstıklar ve de sonuçta pastaların kaplanması, kurabiyelerin tarçınlanması, kakaoların serpilmesi. Burada yine bir aile cümlesiyle bu bölümü bitireceğim. “Karıştırırız, yoğururuz, bandırırız, kapatırız, fırınlarız, süsleriz, dilimleriz, hijyenik bir şekilde paketleriz, ama en önemlisi sevgimizi de katarak sunarız.”
La Vita’nın gerek Nişantaşı, gerek Fulya, gerekse Maslak mağazalarında müşterilerin tek bir sıkıntısı var; o da günün ilerleyen saatlerinde klasikleri bulamamak. Zira birçok ürün günde bir kez yapılıyor ve bitiyor. Özellikle Nişantaşı’na gittiğinizde kasanın önünde bekleşen insanlar görürsünüz. Onlar para ödemek için değil; sipariş vermek için bekliyorlardır. Aslında ne yalan söyleyeyim özellikle Nişantaşı’nı yöneten Barbaros Bey’in kayınbiraderi Serkan Salihoğlu tam bir klasik İstanbul beyefendisi. Anladığım kadarıyla benim gibi teknolojiyi çok kullanmıyor. Siparişleri detaylı bir şekilde fişlere yazarak işlem yapıyor.

Haberin Devamı

LA VİTA’NIN BAŞARISI

Hijyenik tedbirler

En başta futbol kulüpleri gibi tüm çalışanlara her hafta düzenli testler yapılıyor. İmalathanede çalışma düzeninde ustalar en az bir metre aralıklarla çalışıyor. Her sabah düzenli olarak ateş ölçümünden kişisel hijyene kadar ince ince detaylar en üst seviyede araştırılıyor ve ondan sonra imalat başlıyor. Bu prosedür imalathaneye malzeme getiren kişiler için de aynen uygulanıyor.
Pandeminin başlangıcıyla, şirket içindeki gıda mühendislerinin ve hijyen uzmanlarının verdiği kararlarla bazı kurabiye ve pasta çeşitleri geçici olarak menüden çıkartıldı. Özellikle şekersiz diyet ürünleri ürün gamına eklendi. Son dönemde ürün gamına manda sütü ile yapılmış kazandibi, sütlaç, tavuk göğsü ve keşkül gibi sütlü tatlılar da eklendi. Özellikle bu ürünlerin ambalajlı olması da rağbeti artırıyor.
Sonuç olarak bu tipte çalışan ve kendi müdavim kitlesini yaratan, fazla şubeleşmeyen, seri imalata girmeyen bir marka yaratmışlar, üstelik bunu ürünlerin şeklinden, çikolataya bandırılmasından dahi anlaşılabilmesi önemli bir farklılık. Son yıllarda aile işletmeleri Türkiye’de yeniden başarılı olmaya başladı. Hani bir cümle vardır özellikle Avrupa’da çok görülür: ‘...den beri... ’ La Vita’nın 2005’ten beri çizgisinin aynı olması yakaladığı başarıda büyük rol oynuyor diyebilirim.