İstanbul’da Cumhuriyet öncesi Türkiye’nin sayılı ticaret limanlarından birisidir Karaköy... Dolayısıyla bir dönem yeme-içme ve eğlence sektörünün de merkezi haline gelmiştir. Bunun yanında ikinci görevi ise, paranın İstanbul, hatta Türkiye’de idare edildiği en önemli nokta olmasıydı. Bankalar Caddesi, Galata Bankerleri gibi adresler ve kelimeler ciddi anlamda lügatımıza girmişti. Fakat tabii bu hep böyle kalmadı. Her şey değiştiği gibi, bu özellikler de bitti birer birer... Yıllar içinde Karaköy, Tophane ve Galata’ya zaman zaman çok haksızlık edildi diye düşünüyorum. Son birkaç yılda, o kadar enteresan değişimler yaşandı ki, sonunda bu mahallelerin de kıymeti yeniden bilinmeye başlandı.
Modern yorumlarla sunum
Karaköysever bir iş adamı olan İsmail Ekşioğlu tarafından restore edilen ‘10 Karaköy’den bahsedeceğim. Tarihi, 19’uncu yüzyıla kadar giden bina, daha çok rıhtıma yanaşan yük gemilerinin personelinin kullandığı Balıklı Rum Hastanesi’nin ilk açıldığı binadır. Sonraları vebalı hastaların artması ve toplum içinde tehlike yaratması nedeniyle surlar dışına taşınınca, uzun yıllar iş hanı olarak kullanılmış ve Balıklı Han diye anılmıştır. 2014 yılında ise Mimar Sinan Kafadar tarafından restore edilmiş ve konsept bir otel ve restoran olarak kapılarını turizme açmıştır. Otel, genellikle hem konaklama hem de eğlence alanında değişik konseptler yaratan Morgans markasıyla işletiliyor. En üst katında açılan ‘Bahane 10’u ziyaret ettiğimde, uzun yıllar İngiltere’de ünlü mutfak otoriteleriyle çalışmış, genç ve yetenekli bir mutfak şefiyle tanışma fırsatı yakaladım. Aslında 17 yılını İngiltere’nin çeşitli bölgelerinde, son dört yılını da Londra’da geçiren ve İngiliz mutfak şefi bir anneyle
Diyarbakırlı bir babanın oğlu olan Kaan Arığ, Türk lezzetlerini modern yorumlarla sunmayı seviyor. Tabii ilk anda bazıları damağa hoş gelmese de, bir bütün olarak
takdir etmemek elde değil.
Manzara eşliğinde yemek...
Teras katında bulunan mekanda, misafirler için akşamları Tarihi Yarımada manzarası eşliğinde yemek yiyecekleri bir alan yaratılmış. Otelin genel müdürü Eylem Atalay’la konuştuğumda, konsepti tamamen konaklayan misafirlerin ve müdavimlerin arzularına göre şekillendirdiklerini anlatıyor. Ana unsurlar ise, geleneksel Türk mezeleri ve balık üzerine kurgulanmış. Gelelim şimdi eski İstanbul şarkılarından oluşan 45’likler eşliğinde sunulan yemeklere... Başlangıçta gelen pancarlı ve ıspanaklı humuslar, mor havuç taratoru değişik tatlardı. Avokadolu karides, Girit mezesi ve barbunya pilaki ise doğrusu her şeyiyle beni mutlu etti.
Ara sıcaklarda kalamar tava ve ızgara ahtapot nefisti ve tam bizim usuldü. Son olarak gelen ciğer tempura, Fas baharatlarıyla marine edilmesine rağmen boyutu, kalın formu ve acısı nedeniyle benden puan alamadı. En son şefin özel mezesi ‘meze bahane’, karamelize soğan, avokado, domates ve cevizle yapılan muhteşem bir lezzetti.
Son sıcak tat ise beyaz peynirli otlu börekti. Yemek, çikolatalı ve dondurmalı irmik helvasıyla bitti. Uzun yıllar Four Seasons Grubu‘nda çalışmış deneyimli genel müdür Eylem Hanım’ın azmi ve çalışkanlığıyla eminim bu tesis üst segmentte başarılı bir kuruluş olarak yoluna devam edecektir.