Tarihi, moda merkezi oluşu, damak tadımıza yakın lokantaları ve sıcakkanlı insanlarıyla bir başka güzeldir Roma... Son yıllarda her gidişimde bahsini ve yemek kalitesindeki farkını duyduğum Pierluigi’de yemek yeme şansını bulamamıştım. 1938 yılında Umberto Pierluigi’nin kurduğu bu mekanı merak ediyordum ve damak tadına çok güvendiğim dostum Zekiye Kural da buranın müdavimiydi.
Üç ay öncesinden restoranın müdürü Giorgio Zoneolla’yla temas sağlayıp, rezervasyon yaptırdım. Bu sayede eşinin Midilli Adası’ndan olduğunu, Ayvalık’ı da çok sevdiğini öğrenmiş oldum. Bu yaz Cunda Adası’nda buluşma kararını da aldık.
Yerimize oturur oturmaz masaya gelen zarif bir sömmelier, önce hatrımızı ve nereden geldiğimizi sorup, Prosecco ikramında bulundu. Başlangıç hoş, menü gösterişli değil. En güzel tarafıysa balıkları canlı canlı görüp, seçmemiz ve fiyatlarını bilmeniz.
Teraziye gözümüzün önünde konulup, fişinin kasaya verildiğine şahit olduk.
Özellikle şarap menüsü, lüks restoranların aksine çok pahalı olanlarla doldurulmamış. Son derece yeterli ve hesaplı. Sağda solda tek bir boş masa yok. Servis, İsviçre saati gibi çalışıyor. Giorgio’nun yüzündeki tebessüm her an her yerde eksik olmuyor.
Balıklar gözünüzün önünde... Deniz mahsullerinin en önemli farkı, bir önceki günün gecesi yakalanması ve ertesi akşam tüketilmesine itina gösterilmesi. Menüde her balığın 100 gramının fiyatı yazılı. Mesela kalkan, levrek, barbunya ve dil balıkları 10; Akdeniz ıstakozu 16, Mane kültür ıstakozu 12 euro. Şeçtiğiniz balık istediğiniz tarzda pişirilip masanıza garnitürleriyle geliyor. Kullanılan tüm zeytinyağları kuruluşun sahibi Lorenzo Lisi’nin zeytin bahçelerinin mahsulünden elde ediliyor. Üstelik bir kısmı şişelenerek, misafirlere özel zamanlarda hediye olarak veriliyor.
Servis elemanımız Daniel Molendini, İtalya’nın saygın bir otelcilik okulunun servis bölümünü bitirmiş. İngilizceyi kusursuz konuşması ve kalkan buğulama servisiyle bana eski Bebek Süreyya’yı yaşattı.
Gelelim başlangıçlardan tercih ettiklerime... Evin en önemli tadı, karides ve ahtapot carpaccio. Yine bir çiğ balık tadı olan, balık tartarla mevsim meyveleri, taze ançüez ve mozarellayla doldurulmuş kabak çiçeği dolması, mutlaka denenmeli. Deniz mahsulleri Bruschetta, Katalan usulü büyük boy karides sote, çeri domates ve fesleğenle marine edilmiş ıstakozlu tgliatelli ve makarnalarda denizden gelen tatlardan olan deniz kabuklarıyla yapılan spagetti de denenmeli.
Bu kadar sudan çıkan gıdanın yanında tercihiniz et ise, Pierluigi sizi de düşünüp birkaç tadı menüsüne koymuş, Milanez usulüyle pişirilen dana pirzola ve Fiorentina usulü T-bone steak gibi...
Eğer sebzeli bir tat isterseniz, o zaman İtalyanlar’ın ızgara sebzeleri, tatlı ekşi soslu üzüm ve fıstıklarla karıştırılmış sebzelerden oluşan mevsim salatası ve sebze buğulama veya sote sizin için uygun olabilir.
Tatlılarda Şef Davide Cianeti başta tiramisu olmak üzere bölgenin özel tatlarını sunuyor, sorbetlerse ev yapımı. Burası Roma’da öğle ve akşam yemekleri için rezervasyon yapılarak gidilecek hoş bir adres.