Miami’de Royal Caribbean Cruise’un iki yıl önce yaptığı yeni konseptli lokantalar
‘Alis Harikalar Diyarında’ filminde olduğu gibi Harmony of the Seas gemisinin 12’nci katında asansörden inince, tavşan yuvası çukurunun yoluna düşüyorsunuz. Karşınıza loş ışıklar altında anahtarı olmayan altın bir kapı çıkıyor. Bu kapının sembolik anahtarları, dekorasyonun bir parçası olarak restoranın ana yemek salonu katındaki şeref masasının üzerine asılmış.
Bu kapıdan bar bölümüne geçer geçmez kulağımız, bildiğimiz film müzikleriyle doluyor. Alis’in barında sadece ona ait beş kokteyl bulunuyor. Bunlar değişik ürünlerle yapılmış yoğurt, yumurta beyazı ve adını bilmediğimiz bazı içkilerden oluşuyor.
Merdivenlerden yemek salonuna geçmek için indiğinizde hem Akdeniz bütün görkemiyle sizi karşılıyor, hem de size servis verecek elemanınız Viyana Operası’nın baş kemancısı edasıyla, bordo kadife frak ceketi, pantolonu ve özel gömleğiyle sizi bekliyor.
Yerinize oturunca ilk gördüğünüz şey, masada yağlı boya resim fırçası ve küçük bir kasede su. Derken her misafirin önüne ayaklı altın bir resim çerçevesi geliyor, sihirli suya batırdığınız fırçayı sürdükçe yazılar okunabilir hale geliyor. Bu özel su sayesinde menüde bölüm başlığı olarak beş elementin adı yazılı; güneş, buz, ateş, deniz ve dünya... Her bölümde de üçer organik yemek... Tam menüyü anlamaya çalışırken, servis elemanı yanınızda kendi kendine mırıldanıyor. Hareketlerinden, mimiklerinden sanki bir tavşana talimat veriyor gibi geliyor. Ben de farkında olmadan, loş salonda eğitimli bir tavşan var mı diye arandım.
Tiyatro sahnesi gibi
İlk yemeğimiz geliyor. Salata, tam buğday ekmeği kırıntısı kullanılmış pancar, havuç, turp, taze soğan, kuşkonmaz, kakaoyla kaplı tavuk ciğeri ve roka. Arkadan güneş batıyor, buz dağı karşımıza çıkıyor. Dibinde yaban turbu püresi olan yengeç ve avokadolu dondurma ise benzer başlangıçlardan. Sıra sarılı karides ve acılı kırmızı biber sosuyla kızgın yağda kızarmış kadayıfa geliyor. Akdeniz’in karanlık sularında masaya tuzlu mavi sulardan gelen bir tabak; hindistan cevizli basmati, pirinç yatağında levrek buğulama üzerinde gevrek ekmek.
Son darbe dünyadan... Kısık ateşte tam bir gün pişmiş Angus kaburgasının Fransız bordo şarap sosuyla süslenmesiyle elde edilen et garnitürü, nehir taşı formunda yenilebilir alçıyla kaplanmış patates eşliğinde servis ediliyor.
Bu efsanevi tiyatronun sanatçıları özel restoranlar müdürü Amedo Fusca ve Venezuelalı mutfak şefi Allan Gentile... Bu arada önemli bir kişi daha var, salonu orkestra şefi edasıyla yöneten. O da tüm tahsilini turizm üzerine yapmış, daha sonra ailesinin Fındıklı’da açtığı lokantada ilk deneyimlerini kazanmış, Rize’nin Abu Köyü’nden Çağlayan Süleymanoğlu. Geminin yiyecek içecek grubunun en başarılı elemanlarından.
Bu eser, her gece dünyanın neresinde olursa olsun denizlerin en büyük gemisi Harmony of the Seas sahnesinde oynanıyor. Tüm oyuncular drama dersi almışlar, bu konuda eğitilmişler. Bir an onların çılgın olduğunu düşünüyorsunuz. Gerçekte ise çok sakin kişiler. Bu deneyimi yaşamak için bile gemi seyahati bir sebep olabilir.
Gün geçtikçe konseptli restoranlar dünyada değer kazanıyor yeniden.
Sevgili okurlarımın Kurban Bayramı’nı kutlar, o eski bayramlarımızı aratmayacak güzellikte günler geçirmenizi temenni ederim.