İstanbul’un iyi korunmuş nadir beldelerinden biri olan Büyükada, hayatımda çok önemli bir yere sahip. Çocuk yaşta kaybettiğim, şimdilerde Büyükada’da bir sokağa ismi verilmiş olan babam Hayri Arar, son kaymakamlığını bu güzel adada yapmış. Ailede anlatılan, Nizam Yolu’ndaki çınarları annemle beraber diktiği. Geçtiğimiz hafta bir vesileyle, kadim dostum Metin Mörfi Menahem ile uzun zaman sonra Büyükada’ya gittim. Gerçekten adada ender görülecek tarzda dekore edilmiş, peyzajı, el emeği ve itinayla yapılmış, farklı konumlara serpiştirilmiş masalarıyla kır lokantası tarzında gerçek ve kaliteli yemek yenen bir mekan olan Prinkipo’da, nam-ı diğer ‘Fıstık Ahmet’in yeri’nde yemek yedik.
Tam anlamıyla gerçek İstanbul’u yansıtan bir mekan. Mezeler aslında gruplar halinde geliyor, bunları iki başlıkla anlatacağım. Biri kolesterol yüklü olanlar, diğeri de uçan kuşlar, martılar... Zaten Fıstık Ahmet de yazdığı kitapta mezelerini 10 bir bölümde toplamış. Sizlerle bunların içinden tadıp mutlu olduklarımı paylaşacağım. Çünkü en kısa zamanda tekrar gidip, o gün yiyemediklerimi de deneyeceğim. Ahmet’le sohbete doyamadım. Özellikle İstanbul’un 40 yıl önceki hali ve azınlıklara ait restoranları dinlemeye...
Şimdi masaya ilk gelenlerle başlayalım. Alaşehir’den gelen balık yumurtasıyla
Her yerde sanat eseri var
Gözüm, üzerimizdeki avizeye ve duvardaki panoya takıldı. Abajur mutfak rendelerinin artistik tarzda dizaynıyla yapılmış panoysa, başlı başına bir sanat eseri. Duvardaki tabloların hepsi Ahmet Bey’in eşi Aynur Hanım’ın eserleri. Zaten bahçede, avluda, içeride ve hatta girişte de hep bir obje size bakıyor.
Gelelim sıcak tabaklara... Bir kere masanın vazgeçilmezleri, o gün adada tutulan balıklar. Eğer hava iyiyse, masaya istavrit tava, izmarit ya da tekir dolu bir tabak geliyor. Bunun yanında her gün şef Asalettin Ayrancı’nın özel lezzetleri oluyor. Bana en enteresan geleni bostan patlıcan fıçısında bıldırcın kebabı oldu, mevsiminde mutlaka tadılmalı.
Yemeğimiz güzel bir ayva tatlısı, reçel-yoğurt ikilisi ve irmik helvasıyla son buldu. Buranın müdavimleriyle konuştuğumda mekanı bir kulüp ve buluşma noktası olarak gördüklerini öğrendim. Güzel yemek, sohbet ve hafta sonları müzik ziyafetini bir arada yaşadıkları hemen anlaşılıyor.
İstanbul’da şehrin geçmişine özel mezeler yapan mekan sayısı maalesef çok azaldı. Prinkipo, bu değerleri ayakta tuttuğu için ayrıca kıymetli.