Beylerbeyi, tarih boyunca sahillerinde insanların şarkılar söylediği, adına bestelerin yapıldığı, Boğaziçi’nin ayrıcalıklı semtlerindendir. Misina Balık ise Fenerbahçe’de kuruldu, daha sonra Göztepe’de bir şube açtı ve en sonunda Beylerbeyi’ndeki yeni yerinde hizmet vermeye başladı. Misina denince akla, Suat Yılmaz gelir. Hayatı boyunca restoranlarda çalışmış olan Yılmaz’ın enteresan bir hikayesi var. Ardahan’dan İstanbul’a tayin olan öğretmeni, onu da okuması için yanında getiriyor. Suat Yılmaz, hem tahsilini yapıyor, hem de yiyecek-içecek sektörünün her bölümünde çalışıyor. Zamanla da kardeşleriyle beraber üç başarılı restoranın sahibi oluyor.
Bugünkü yazımda, size Beylerbeyi’ndeki Misina’da yediklerimi anlatacağım.
Tatlılar arasında tek tercihim ilk defa tattığım, leblebi tatlısı oldu. Keşke üzerine o sosu koymasalardı da, kendi tadıyla gelseydi. Yanında servis edilen incir, ayva ve kabak tatlıları da çok nefis görünüyordu.
Kaz burada yenir
Ailenin Ardahanlı oluşu ve kaz pişirmeye merakları, onları bu âdetlerini İstanbul’a getirmeye itmiş. Senenin belirli aylarında kaz güveç, el yapımı kaz mantısı, ağır ateşte pişmiş kaz tandır (bir gün önceden geliş saatini ve kişi sayısını bildirmek şartıyla) ve bulgur pilavı üzerine kaz göğsü yemek mümkün...
“Kazın yanında ne ikram ediyorsunuz?” diye sorduğumda aldığım cevap, kurutulmuş kızılcık şerbeti oldu. Gördüğüm şu ki, aile kurumsal bir yapıya süratle gidiyor. Genel yönetim ve koordinasyonu Suat Yılmaz üslenmiş. Ayrıca eğitimden de o sorumlu, zira her hafta bir gün konusunda uzman akademisyenler, personelle kahvaltı yapıp onlara gerekli eğitimleri veriyor. Servis sorumluluğu Cihan Yılmaz’a, mutfak ise Vedat Yıldız’a emanet. Menülerse ailenin ortak onayıyla oluşuyor. Misina’nın ilerideki zamanlarda daha da gelişeceğine ve yeni şubeler açacağına inanıyorum.