Uzun yıllardır Şanlıurfa’ya gitmemiştim. Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Orta Doğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı Genel Sekreteri kadim dostum Mehmet Duman, ‘Sürdürülebilir Turizm ve Yerel Kalkınma’ konulu bir toplantıda konuşma yapmam için davet ettiğinde ciddi bir mutluluk duydum.
Güneydoğu Anadolu’da son yıllardaki değişimi görmek ve o güzel tatları bizzat yerinde keşfetmek için eşsiz bir imkan doğmuş oldu. Ayrıca paneldeki diğer konuşmacılar da son derece enteresan isimlerdi. Mesela Gastronomi Turizm Derneği Başkanı Gürkan Boztepe, Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar gibi... Çok fazla zamanım olmadığı için hiç vakit kaybetmeden doğruca Göbeklitepe’ye gittim. Rehberim Serdar Avcı’yı dinlerken neden bugüne kadar gelmemişim diye epey hayıflandım. Uzun bir süredir kapalıymış ve nisan ayında yol inşaatı bitince tam olarak açılacakmış.
Sadece Göbeklitepe bile bu büyük değişim içindeki şehri, dünyanın en çok ziyaret edilen tarihi yerlerinden biri yapmaya yeterli. Muhteşem bir arkeoloji müzesi de var. Ayrıca mutfak müzesi de gezilebilir. Harran Ovası ve Keban Barajı şehri bambaşka bir kisveye büründürmüş. Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar’ın bölgelerindeki gastronomi atılımlarını dinledikçe, gayri ihtiyari hem sevindim hem de ‘Neden tüm bu vasıflarımıza rağmen dünya turizm pastasından yeterli payı alamıyoruz?’ diye düşünmeye başladım.
ESKİ SLOGAN BİTTİ
Deniz, kum ve güneş her yerde var. Yenilikler yapmalıyız. Bizim gibi eski medeniyetlere sahip bir ülke, sadece tarihi mirasını öne çıkarsa ve layığıyla sunsa bile yeter... Ev sahibimiz Eyyübiye Belediye Başkanı Mehmet Ekinci’yle bol bol sohbet etme fırsatı buldum. Tanıtımla ilgili konularda son derece istekli. Sürekli bir yaratıcılık içinde; birbirinde kıymetli eserler bastırmış ve tüm fuarlara katılıyor. Şehirdeki lüks otel yatak sayısının 3 binlerde olduğunu ama birkaç beş yıldızlı otelin daha bitmek üzere olduğunu öğrendim.