1950’lerde İstanbul’da gerçek yıldızlı otel yok gibiydi. Şehrin ağırlığını Pera Palas ve Park Hotel çekiyordu. Hilton, bir devrim gibi hayatımıza girmişti. Onu da Divan takip etti... Sonraki yıllarda Koç grubunun ve sahiplerinin, özel emek ve çabalarıyla grup, rafine otelciliğin okulu haline geldi.
Geçtiğimiz hafta bilmiyorum kaçıncı defa gittiğim Ankara Divan ile ilgili bir yazı yazmayı düşündüm. Ne zaman mı? Otelde odama valizimi getiren bell-boy’un bana, “Geçtiğimiz sefer odanızı 23 dereceye ayarlamıştınız, yine o ayara getirdik” dediğinde...
Appelbaumm etkisi...
Artık dünyada önemli olan ve otelcilikte en dikkat çeken olgu CRM (Müşteri Memnuniyet Yönetimi) yani ‘özellikle otelin müdavimlerinin arzusunun takibi’ diyebilirim. Dünyanın önde gelen zincirlerinde, sırf bu konuyla ilgili müdürlükler mevcut. Ankara Divan’da genel müdür Can Ünlüer yönetiminde bir ekip var ve bu konuda son derece başarılı... Rastlayabileceğiniz belli bir yaşın üzerindeki profil burada değişmiş, gençler çoğunlukta...
Özellikle öğle yemeklerine dikkat ediyorum. Mutfak şefi Haşim Ayrancı’nın dönerini ve enginar spesiyallerini yemek için ciddi bir Ankaralı misafir grubu salonda yerlerini almış bile. Oturur oturmaz gelen ikram mini pideler sembol olmuş. Restoranın şefi Öznur Kırat, neredeyse herkesi ismen tanıyor ve sevdiği masayı da biliyor.
2007 yılından beri hizmet veren Ankara Divan’da son yıllarda ciddi bir renovasyon var. En önemlisi de sık sık şehre giden Divan Grubu’nun CEO’su, yiyecek-içeceğin üstatlarından Richard Appelbaum’un ciddi emeği, hemen hissediliyor.
Farklı tatlar bir arada
Kahvaltılarında en dikkat ettiğim husus, zarif bir cam sürahiyle sunulan taze sıkılmış portakal ve sıcak ekmek servisi. Yiyecek-içecek müdürü Volkan Haskalp’in yönetiminde hazırlanan menüde, tercihim çorbalardan İtalyan klasiği minestrone’den yana oldu. Başlangıçlarda ise zeytinyağlı Ege otları, roka ile kiraz domates ve Hatay kekiğiyle sunulan ızgara körpe kalamar oldu. Salatalardan Akdeniz yeşillikleri, yaban mersini, dolmalık fıstık, armut, üzüm ve lor peyniriyle yapılanı favorim.
Şayet canınız mantı isterse, Haşim’in mantısını tavsiye ederim. Benim için hiç eskimeyen tatlardansa, hünkar beğendi ve rahmetli Vehbi Koç Beyefendi’nin başkente armağanı olup, Divan’da özdeşleşen Ankara tavayı sayabilirim.
Ana yemeklerde günün modası olan ağır ateşte pişmiş mantarlı risotto ile sunulan dana kaburga ya da dağ mantarlı ve portakallı pırasayla servis edilen dana bonfile dilimleri denenebilir.
Tatlılara gelince, damla sakızlı fırın sütlaç, vanilyalı dondurma ya da çikolata sosuyla sunulan profiterol güzel birer seçenek.