AKDENİZ’DE SUŞİ

Geçtiğimiz yıl Merit Royal Otel’in açılışını yapan genel müdürümüz İrfan Hürriyetoğlu karada yapamayıp, “Yine denize açılacağım” diyerek şirketine dönmüştü. Daha sonra birgün beni aradı ve “Royal Caribbean şirketinin Oasis of the Seas gemisine mutlaka gelmelisiniz. Orada yeni bir konsept yarattım, görmeniz gerekiyor” deyince birkaç gün için de olsa gittim.

Barselona’dan hareket ettiğimiz akşam ilk sürpriz yenileyip, büyüttükleri İzumi Tepinyaki ve suşi restoranındaki yemekler oldu. Başarılı yiyecek - içecek müdürü Mustafa Şen ve konseptin sahibi Travis Nobu Kamiyama’dan hem şov seyrettik hem de suşi dersi dinledik. Kamiyama, 14 yaşında yamak olarak mutfakla tanışmış. Üniversitede gastronomi okuyup, suşi eğitimi almış daha sonra da Los Angeles’e gelip ilk restoranını açmış. Zamanla Amerikalılar’ın çok beğendiği konseptini Osaka’ya taşımış. Arkasından Kamiyama adıyla dünyada birçok lokasyona yayılmış. Yalnız yemekler değil, tabaklar, kadehler, çatal - bıçaklar ve bardaklar da konseptin parçası.

Tüm lezzetler misafirin gözü önünde hazırlanıyor. Eğer arzu edilirse bilgi de veriliyor hatta özel tabak ve çatallarla tattırılıyor.

Damak tadımıza uygun olan da var

Suşi ve Tepinyaki ana başlığında karidesli, kalamarlı, deniz mahsüllü, ıstakozlu, yeşil soğan ve kuşkonmazlı sushiler en popüler olanlar. Klasik Japon tadını biraz değiştirerek bu tatlar çeşitli ot ve tohumlarla tamamen veya kısmen kaplanıyor. Amerikalılar bu sunumları çok tutmuşlar. Ilık veya sıcak olarak da sunuluyor. Her tabak bir ressam tablosu misali...

Suşi sevmeyenler için miso çorbası, kızarmış kalamar, fırınlanmış midye ve ızgara deniz mahsulleri de mevcut. İzumi’nin bazı klasikleri özellikle Türk insanının ağız tadına uygun türde. Derin kızgın yağda yapılan tempuralar mesela. Tüm jumbo karides, kabak, kuşkonmaz, havuç, soğan halkaları, mantarlar, acı turplu özel sos eşliğinde kızartılıyor. Saşimiler ise ayrı bir tad. Soya ve vasabiyle yenen somon tuna, kılıç balığı, karides sırtı, levrek, sinait, yengeç saşimiler, çeşitli deniz yosunları eşliğinde buz veya limon üzerinde getiriliyor.

Ana yemeklerde ise masada mangal usulü, 500 derecelik fırında ısıtılmış taş üzerinde önünüzde pişirip yediğiniz sebze, deniz ürünleri ve bonfile çok ünlü. Havalandırması yeterli olan bir salona önce sıcak taş, sonra özel maşalar eşliğinde pişirilecek et ve balıklar geliyor.

Gemi Akdeniz’de ilerlerken

Keyifle bir taraftan pişiriyor, bir taraftan da yiyorsunuz. Gemi de Akdeniz’de ağır ağır ilerliyor. Bu arada camdan da güneşin muhteşem batışını izliyorsunuz. Bu zevki ikinci defa bilinçli bir biçimde çok sevgili arkadaşım Vision of the Seas gemisinin genç ve başarılı müdürü Duygu Tanel’le ve geminin direktörü Alper Alpar’la yaşıyorum.

Geminin daha önce diskotek - gece kulübü olan kısmı bu konsept için değişik bir dekorasyonla sushi bar & restoran & lunch haline getirilmiş. Yalnızca akşamları açık olan bu komplekste yemek sırasında hoş bir müzik
size eşlik ediyor.

Aslında Alper Alpar’ın yarattığı büyükşehirlerimizdeki İtalyan restoranları kadar lezzeti üstün bir lokanta olan Geovanni de var. Bu gemide Türk yöneticiler hakikaten çok büyük başarı sağlamış ve her kademede lider olmuşlar. İnsanın bu Türk gençlerle göğsü kabarıyor, iftihar ediyor.