Geleneksel ‘Pucca’yla taşınma merasimleri koşuşturmaları’na hoş geldiniz. Kendini hiçbir yere ait hissedememe, olduğu yerde hep bekleme, eşyaları sevememe gibi olayın tıpta bir adı varsa, bunu hastalık olarak kabul edip tedavisine başlayacağım
Kader aynı evin içerisinde bir sene boyunca beni tutmuyor, sürekli başka evler, eşyalar, semtler ve şehirler... Bu sefer de ev küçücük geldi. Üç kız aynı evin içerisinde yaşayınca ‘evlenince ayrılmak zorundayız’ tribine girip bir anda ev bakma olayında bulduk kendimizi. Ev ararken çok zorlandığımı söyleyemem. Kahvaltıya gidiyorduk, kiralık yazısını gördük, aradık, evi gördük ve tuttuk. Her şey bu kadar kolay oldu.
Ama sonrası işkence
Mobilya fiyatları ne kadar pahalı öyle! Kardeşimle yaşayacağımız için, “Kendimize yeni sayfa açalım, her şey sıfır olsun” mutluluğuyla bildik bilmedik bütün mobilya çarşılarını dolaştık. IKEA ve Koçtaş gibi yerlerde paramla rezil olma durumuna girdiğim için hiç bulaşmayayım dedim. Bir şey beğeniyorsun, beğendiğin şey kadar sana montaj ve nakliyat ücreti çıkartıyorlar. Gözlerimin içine baka baka “Eğer bilmem ne kadar daha vermezseniz, yatağı apartmanın önüne bırakıyoruz, siz eve kadar çıkartıyorsunuz” diyince adam, pıt pıt pıt atan şah damarımı hissettim. Bir de satış elemanlarının “Ya bunun montesi çok kolay ben bile yapıyorum” diye sizi umursamaması ayrı mevzu.
Cidden o koca koca dolapları, kitaplıkları alıp evde monte eden var mı diye çok merak ediyorum. Hani biz vakti olmayan insanlardık, hani sevgiliyi bile artık internetten pat diye buluyorduk, hani zamansızlık yüzünden çoluğumuza çocuğumuza zaman ayıramıyorduk? Günlerini verip nasıl bir kitaplık yapabilirler? Hepsini bırak ben, yatağımın kenarında sürekli cızırtı yapan priz için elektrikçi çağırmaya üşenen bir insanım. Çağırmaya üşeniyorum diyorum, yapmak falan hiç benim gibi ataları koaladan gelmiş birine uygun değil.
Elektrik-su işleri
Neyse mobilya fiyatlarını, depozito artı iki kira artı emlakçı parasını da görünce, geri kaçtık, “Eski eşyalarımız da güzel aslında” diyerek. Ama iş bu kadarla bitmemişti maalesef, elektriği suyu üzerine alma gibi bir durum var ki evlerden ırak olsun. Murat Boz falan böyle işlerle uğraşıyor mudur acaba, tıp tıp tıp gidip adamlarla kavga ediyor mudur? Güler Sabancı koca koca yerleri alırken benim gibi telefonda sinir krizi geçiriyor mudur? Minnacık evi kiraladım, beş sene gitti ömrümden.
Bildiğin işkence, internetten randevu alıyorum, oraya gittiğimde “Kayıtta yok” diyorlar. Bir daha, bir daha derken telefonla halledilmesi daha makbulmuş. Bir de bizden önceki kiracının 450 TL borç bıraktığını görünce, elim ayağım titredi. Abicim, sen ne yaptın, evde kaçak SPA merkezi mi kurdun, hamam mı işlettin? O kadar suyu nasıl harcadın, hadi harcadın en azından yarısını ödeseydin bari. Allah’tan yeni kanun gelmiş, eski borç bizi ilgilendirmiyormuş. Buradan da böylece yırttık.
İnternet belası
İnternet bağlatma olayıysa leş ötesi, insanı varlığından soğutuyor, “Hay o telefon kablosunu” diye günlerce küfür sayıyorsun. Hayatımda hiçbir zaman internetin ilk kurulduğu gün takır takır çalıştığını görmedim. Hep bir sorun. Üç gün oldu bağlatalı şu eve, her gün müşteri temsilcisiyle kavga etmekten bıktım. Hala internet yok, sorun ne diye sorduğumda, “Sizi bilmem nereye aktarıyorum, bir saniye” cümlesinden başka bir şey duymuyorum. Komşunun ‘Karakartal’ adlı ağının şifresini çözdüğüm için biraz rahatlamıştım ama o da anladı sanırım, şifreyi değiştirdi.
Şu an bu yazıyı kafenin birinden yazıyorum. Ve benim için ne kadar zor anlatamam, yazı yazarken garip hallere bürünen bir insan evladıyım. Bir şeyler yazarken karşıdan beni izleseniz ne yazdığımı hemen anlarsınız, canlı mimik aktarıyorum o an. Kelimeleri sesli sesli söylüyorum, gülüyorum, kızıyorum, offluyorum. Burada ne yazıyorsam o an o durumu yaşıyorum. Ve yan taraftaki kız beni şu an geri zekalı zannediyor. Umuyorum bu evde bir yıldan daha uzun yaşarım ve bu kez kendimi bir eve ait hissederim. Haa evlenip gideceksem o ayrı, yarın hemen çıkarım sorun yok o konuda.
Yazının Norma’sı:
Yeni evimize hediye almak isteyen arkadaşlar; borcam, garip ve çirkin biblolar falan getirmeyin, onun yerine toplanın da bir köşe takımı alın.