Zamanında karısıyla çocuklarını kadının biri için terk edip gitmiş. Karısına beş kuruş para vermeden uzunca bir süre aramamış bunları. Sonra...

Bayramın gelmesiyle beraber çikolata ve şeker markaları acı dolu reklamlarını televizyonlara verdi. İzlerken içim dağlanıyor, acıdan kendimi bir koltuktan bir koltuğa atıyorum. Hayır yani beni niye üzüyorsun, üç beş tane hayırsız evlat var diye bütün dedeleri neneleri evime toplayacağım o olacak.

Bizim apartmanın hemen karşısında bakkaldan bozma bir market var, süt müt bir şeyler alırken televizyonda bu reklamlardan bir tanesi çıktı. Ben yine kahır, gözler dolu dolu maket bıçağını alıp, bileklerimi dikine kesecek acıyı topladım orada. “Adamı orada bir sene bırak, bayramda gidiyorsun diye bi de alkış bekler gibi bundan reklam yap” diye atarlı atarlı konuşmaya başladım. Market sahibi “Yine onlar gidiyormuş, sizin apartmanda oturan bir amca var...” diye bir başladı cümleye, sonrasını hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde adamın ailesini bulup barıştırma niyetindeydim.

Tabii ki bu işler böyle kolay olmayacaktı, yani adamın kızını bulsam, “Babanıza neden bakmıyorsunuz?” desem, “Ayy evet nasıl unuttuk onu, iyi ki aklımıza getirdin” demeyecek heralde bana. Kızını bulamıyorsam, adamın kızı ben olurum ne varmış, beraber iki çikolata yeriz, konuşuruz diye adamın yolunu gözlemeye başladım. Birinci kattayız, dedikoducu teyzeler gibi göğüslerimi balkon demirlerine yaslayıp adam gelsin diye bekliyorum. Gelince de muhabbet etmeye çalışıyorum ama nafile, o da bi nemrut, aksi, huysuz. İki kelime çıkmıyor adamın ağzından, “Bugün ne kadar şıksınız, bir yere mi gidiyorsunuz?” diye sorduğumda bile cevap vermek yerine kafa sallamayı tercih ediyor. Ya da ona asıldığımı düşünüyor olabilir, umarım öyle değildir.

Normalde konu komşuyla alakam yoktur, hatta öyle ki çöpü kapıya bile çıkartmam, kendim gider atarım. Apartmanda kaç daire var ondan bile haberim yok. Dedeyle de samimi olma çabalarım biraz bana da iyi geldi, kendimi böyle eski, samimi mahallelerde gibi hissettim. Selam vermemek için gözlerimi kaçırdığım komşulara artık yemek falan götüreceğim o derece bir coşku seli geldi bana. Ben böyle gaza gelmişken, apartman görevlisinden de dedenin hikayesinde olan ayrıntıları öğreneyim dedim, adamın da anlatacağı varmış resmen daha sorumun cümlesi bitmeden, başladı dedenin doğduğu köyden hikayeye...

Ne sevinç ne de üzüntü
Hikayesi bittikten sonra benim içimde ne bir sevinç kaldı, ne de bir üzüntü dedeye karşı. Zamanında karısıyla çocuklarını kadının biri için terk edip gitmiş. Karısına beş kuruş para vermeden uzunca bir süre aramamış bunları. Çocuklar büyümüş, güzel güzel mesleklere sahip olmuşlar, beraber kaçtığı kadın da bunu bırakınca kalmış tek başına. Parası pulu da ikinci kadınla gitmiş tabii, yalın ayak başı kabak kalmış ortada. Eve haciz gelince soluğu senelerdir görmediği çocuklarının kapısında almış. Çocuklar da büyük ihtimalle başlarına musallat olmasın diye buna para yollamaya başlamışlar. Ne yanına geliyorlarmış adamın, ne yüzünü görüyorlarmış ama parasını da aksatmıyorlarmış.

Balkon kapısını kapattım, uzunca süre çıkmayı düşünmüyorum oraya, adamın yüzünü de görmek istemiyorum açıkçası. Gençliğinde hiç kimseyi düşünmeden, sorumsuzca attığı adımların cezasını çocukları yıllarca çekmiş. Hayatlarını karartan insan yaşlandı diye bütün geçmişlerini neden unutsunlar ki. Saygı, sevgi, hürmet sadece yaşa bakmamalı bence, etrafınızda eğer hayırsız evlat diye anılan birileri varsa o anne ve babanın muhakkak o çocuklarının sırtına kazıdıkları bir acı vardır. Hayatta her şey affediliyor ama bazı acılar var ki yüzyüze gelmek istemiyorsun. Görmek istemiyorsun onu, her karşılaştığında tuz basılıyor çünkü. Allah herkese hayırlı evlattan önce hayırlı ana baba versin...

Haberin Devamı

Yazının Norma’sı:

Haberin Devamı

İnsanlardan iyilik istemeyin, size yardım etmeseler bile sırf ondan bir şey istediğiniz için üzerinizde her türlü lafı söyleme hakkına sahip zannediyorlar.