İnsanın babası evlenme kararı verdiği zaman kendisiyle hesaplaşıyormuş meğersem. Etraftaki herkesin, “Sen ne zaman evleneceksin, baban bile gidiyor ehehe” esprileri bir yana dursun, bir evliliği hazmetmek ne kadar zor şeymiş

Babamı bildim bileli hep çapkındı, kısa ilişkileri olmuştu. Cici anne diye tanıştırdığı her kadını, en fazla 2 kere daha görüyorduk. Ama şimdi iş ciddiye bindi, garip bir şekilde korku da sardı beni. Babamın eşi olacak müstakbel cici annemizle tanışmak için İzmir’e gittim. Babam da sağ olsun iki kelimesinden biri, “O, sanırım bu koltuğu sevmeyecek bu koltuğu atalım”, “Onunla evlendiğimiz zaman buna karar veririz” diye liseli toy aşıklar gibi konuşunca benim kıskançlık duygularım daha kabardı. ‘O’ diye bahsettiğimiz bu kadın, kimdi böyle benim babamı kandırabilmişti, nasıl taktikler uyguladı da babam evlenmeye karar verdi? Evden bir çöp atılsa eli ayağı titreyen adamın bütün evi değiştirme planı bile beni korkutuyordu. Babam artık eski babam olmayacaktı...

Aklımda deli sorular
Tanışma gününe kadar yedim kendimi, hatta ufak ufak beynine bile girmeye çalıştım.

“Ya seni bizle görüştürmezse baba?”
“O zaman dua edersiniz kadına işte, ne zaman telefon açsam sana hep toplantıdasın zaten”

“Ya bize kötü davranırsa? El kaldırmaya kalkarsa?”
“Onun böyle bir şey yapayacağından değil de sizden korkarım ben”

“Ya dolandrıcı bir akrabası varsa ve sen onun için senet imzalarsan. Sonra o senetin sahibi gelirse, o da mafya çıkarsa. Seni alıp kaçırırlarsa, seneti ödemen için işkence yaparlarsa sana, bacaklarını kırarlarsa, seni aç susuz bırakıp dilendirirlerse. O an acıdan hafızanı kaybedersen, kimse seni bulamasın diye de Malatya’ya götürürlerse. Dilendiricilikten para kazanamayınca sen, seni katil yapmaya karar verirlerse, eline silahı verip, ‘Şunu öldür’ derlerse, sen de hafızan olmadığı için gidersen. Öldüreceğin kişinin küçücük bebişleri, güzel bir ailesi varsa, Müge Anlı yana yakıla seni arıyorsa...”
“Aaa yeter!”

Çok sevdik birbirimizi
İşte böyle şüpheler beynimi kemirirken buluşma anı geldi çattı. Kadın beş dakika geç kaldı ama o beş dakika boyunca masada babama yapmadığım işkence kalmadı. Sonra karşıdan bütün endamıyla rakibim gözüktü, yaşına göre bayağı genç gösteren, zayıf, bakımlı ve gülümseyen biriydi. Masaya oturdu, özürünü diledi, mönüyü aldı, ardından koca bir sessizlik...
O gerilimi anlatmamın imkanı yok, ben nasıl korkuyorsam kadın da benden korkuyor, dudaklarının oynama hızından bile anlayabiliyorum bunu. Bu da bana garip bir şekilde üstünlük veriyordu. Zavallı babam da muhabbet açmaya çalışıyor ama kısacık cevaplarla geçiştirmeye çalışıyorduk. İkimizin de tek bir niyeti var, masadan koşarak kaçmak. Öyle, böyle derken tatlı faslına geçtik, yine ölüm sessizliği oldu. Sonra sanırım artık kadın çok sıkıldı, çatalını bıraktı, babamın elinden tuttu, “Yıllarca babanıza o kadar güzel bakmışsınız ki sizin sayenizde böyle iyi insan olmuş olabileceğine inanıyorum. İkimizin de durumu, hali ortada, siz İstanbul’dayken, sizi özlerken nasıl canının acıdığını ben görüyorum. İzin verirsen ona bu acısını yaşarken eşlik etmek isterim” dedi.

O an 11 yaşıma döndüm, masanın altına girip şu gereksiz yere yaptığım kıskançlıktan dolayı kendimden utandım. Karşımda akıllı bir kadın vardı ve babama çok iyi bakacaktı, bundan emindim. O gerilim üzerimizden bir anda gitti, beraber alışverişe çıkacak kadar çok sevdik sonra birbirimizi... Öyle ki şu an tek düşündüğüm şey, düğün yapsalar da altın taksa gelen konuklar, büyük akrabalar bilezik, küçük akrabalar çeyrek takarsa oldu bu iş!

Haberin Devamı

Yazının Norma’sı:

Haberin Devamı

Kirli sakal, bir erkeğe verilmiş en büyük nimet bence...