Haberin Devamı

Daha Defne Joy Foster’ın aramızdan ayrılışını hazmedemeden ölümün bile bizi bazı insanların dillerinden kurtaramayacağını fark ettim. İşte ölürsem mölürsem diye buradan tanıdıklara sesleniyorum, şunları bir dikkate alın rica ediyorum...


Daha bir gece öncesinde televizyonda kıkır kıkır gülen, zıplayan neşeli bir kadının ertesi sabah vefat haberini alınca insan ister istemez mallaşıyor. Ben daha Kemal Sunal’ın bile ölümünü kabullenmeyip “Yaa bir gün çıkacak bi yerden bakın görün” diyen biriyken, Defne Joy biraz fazla geldi. Her ölüm haberinde olduğu gibi öncelikle hayatın ne boş olduğu, onca beklentinin, hayalin, uğraşın, emeğin aslında pamuk ipliğine bağlı olduğunu düşündüm. Sonrasındaysa dedenin birinin yazdıklarıyla aslında ‘ölüm’ gerçeğinin bize tokat gibi çarptıklarının daha farklı şeyler olduğunu gördüm.
Artık yaşına başına vererek çok ciddiye alınmayacak birinin, Defne için “Su testisi, su yolunda kırılır” yazısını okuyunca ölümün bile bizi bazı insanların dillerinden kurtaramayacağını fark ettim. Gerçi hoş bunu Münevver cinayetinde de fark etmiştim, onun için “Oğlanın evinde ne işi varmış? Keserler tabii kafasını” diyen yılan dilli tipleri görünce...
Eğri oturup, doğru konuşalım hiçbirimiz dört dörtlük değiliz. Yediğim nanelerle yedi şehre cacık yapar, üzerini süslerim yemin ederim. Şu yazıyı bile şu an sevgilimin evinden yazıyorum, ha burada bir şey gelse başıma ardımdan ilk denilecek şey “Hak etmiş yosma” olacaktır. Öyle ya, evlilik dışı bir şey yaşıyorsan kesinlikle ölmeyi hak etmişsindir. Hayatımız boyunca bu korkuyla yaşadık ya, ne zaman bir halt yesek “Bunun ölümü var” diye düşündük.

Şimdi de işte ölürsem mölürsem diye tanıdıklara sesleniyorum, şunları bir dikkate alın rica ediyorum:

* Kimliğimdeki fotoğrafı haberlere vermeyin, altta Serdar Ortaç’ın ‘Bilsem Ki’ şarkısı eşliğinde o fotonun ekranı kaplaması kadar korkunç bir şey olmayacaktır, kemiklerim sızlar vallahi toprak altında.
* Twitter, facebook, MSN loglarımın hepsini okumadan silin. Ayy oralarda ne dedikodular çevirdim var ya, bir ortaya çıksa arkamdan hiçbiriniz dua bile etmezsiniz. Cahillik mutluluktur diyerek yok edin onları.
* Sevdiceğimin evinde ölürsem, benim için üzülmeyin, sevinin hatta babamlara “Biz de yanındaydık” falan deyiverin.
* Kıyafetlerimi kız kardeşim alabilir ama unutmasın o gömleğin başına bir şey gelirse diğer dünyada onu terlikle bekleyeceğim!
* Ankara’daki eski sevgilime “Kına yakabilirsin” diye haber gönderin ya da durun bütün eski manitalarımı çağırın cenazeme çok merak ediyorum hepsi bir araya gelince nasıl bir durum olacak...
* Şimdiki sevgilim size emanet, iki sene boyunca kadın yüzü göstermeyin!
* Tabutumun üzerine duvak koymayın ne olur, evlenmeden gittiğim için zaten gözüm açık gidiyor bir de yarama siz tuz basmayın.
* Çiçek miçek getirmeyin, boşa para. Onun yerine “Gidin o gece bir güzel benim için eğlenin” diyeceğimi zannediyorsanız yanılıyorsunuz! Ne eğlenmesi lan, ben ölmüşüm orada, pahalı pahalı çiçekler alıp her yeri donatın.
* “Teşvikiye’de güzel bir gün” diye facebook albümü açıp cenaze fotolarımı koyabilirsiniz, buna izin veriyorum.
* Bir sene sonra “Her acı bitiyormuş, vay bee bir PuCCa vardı” diyeceksiniz ya, hah sırf bunu dememeniz için hepiniz evine kocaman fotoğrafımı asacaksınız. Kimlik fotom değil aman haa!
* Cinayete falan kurban gidersem sadece Müge Anlı çözsün, “Az sonra ölümünün arkasındaki sır perdesi” diyerek televizyon kanallarında iç çamaşırı çekmecemin arka tarafındaki çingene pembesi vibratör ortaya çıkmasın.
* En son olarak çocuklarınızın adını ne koyacağınızı biliyorsunuz. Her taraf küçük küçük PuCCa’cıklar dolsun taşsın istiyorum.

Yazının Norma’sı
Beklentilerini, biriktirdiklerini, kırgınlıklarını, sorumluklarını, her şeyini ‘bir an’ alıp götürüyor. Hâlâ inanamıyorum nur içinde yat Defne Joy...