İlişkimizin dokuzuncu ayına girmişken adam doğal olarak beni ailesiyle tanıştırmak istiyor. Bense “Böyle iyiyiz yaa, akraba girmesin araya” derdine düştüm

“Evlenelim, evlenelim” diye aylarca herifin bütün beyin kıvrımlarına çatalla baskı yapıp durdum. Şimdi sıra geldi aileyle tanışma faslına ama ben hiç istemiyorum bunu. İlişkimizin başlarında, “Hadi bizimkilerin yazlığına gidelim, hadi akşam yemeğe gidelim, hadi onları bir görmeye gidelim” diyip diyip duruyordu. Hepsine bahane buluyordum ama şimdi iş ciddiye biniyor ve ben evde üç buçuk atıyorum.
Hiç istemiyorum yaa, evleneceksek biz evlenelim işte, akrabasız, ailesiz falan ne var yani. Anne babayla tanışmak zorunda mıyız ki? Bu nasıl bir stres, nasıl bir baskı bilmiyor mu? Ben onu babamla tanıştırıyor muyum? Düğün yaparsam, ki büyük ihtimal çok altın gelsin diye stadyumda yapacağım, ama bir tane akraba istemeyeceğim. Zaten benim akrabam da yok, bir babam bir de bana ve bütün dünyaya uyuz olan halalarım var. Onlar da azcık altın getirirler zaten... Evet, üzerimde gelinliği hayal ediyorum ama o gelinliğin yanında onlarca akrabayı hayal edemiyorum. Hayalim kuyruklu gelinlikle bitiyor.

Haberin Devamı

Beni hiç sevmediler
Bir de sevgililerimin hiçbirinin annesi beni sevmezdi, beni hatta çocukluğumdan beri hiçbir arkadaşımın annesi sevmezdi. Beni kendi annem bile sevmezdi ki, elin kadınından sevgi bekleyeyim. Bir defa eski ilişkime dair adamı unuttum gittim ama o anasını hiç unutamadım. Ara ara rüyalarıma giriyor, “Makarnanın içine sosisleri kesmeden mi atıyorsun, hiç mi hayatında yemek yapmadın?” diye bana kızıyor.
Ben o sevgililerinin annelerini oğullarından daha çok seven kızlardan değilim, ben çocuktan ayrılır ayrılmaz bebeyi anasına şikayet eden tiplerden değilim. Ben o dondurma kabının içine ıslak kek koyup kapılarında belirenlerden değilim. Sevmiyorum insanların aile ilişkilerinin içinde olmayı, bambaşka bir ailenin içinde sonradan var olmayı.
İnsanlarla samimi olma konusunda sınır tanımayan bir insanım oysa, herkesle üç dakika içerisinde can ciğer kuzu sarması arkadaş, 15 dakika içerisinde iş ortağı, 25 dakika içerisinde de tatil arkadaşı olabiliyorum. Ama annelerle tek kelime konuşamam. Kitleniyorum, zaten yarım aklım var o da onların karşısına geçince mercimek kadar oluyor.

Haberin Devamı

İlginç diyalog
Adam, sabahtan beri arayıp duruyor beni, anlatıyorum tanışmak istemediğimi. Naz yaptığımı falan sanıyor. “Naz dediğin şey üçüncü aşamaya geçmeden önce yapılan şeydir, bunun adı naz değil” diye anlatmaya çalışıyorum ama anlamıyor, “Saçmalıksın sen” diyor. En son aradığında aramızda şu diyalog geçti:
-Taksim’deyim hayatta gelemem, trafik falan sen git annenlere.
-Alırım seni merak etme, yemeğe yetişiriz.
-Aa lera fresca beleş dondurma dağıtıyor sıraya girmem gerek. Hadi öptüm.
-Bedava dondurma için mi gelmeyeceksin yani. Pucca iyi misin?
-Dıt dıt dıt dıt.
Sonrası kavga kıyamet, sonrası “Sanki annem sanameraklıydı” lafları, “Bir daha benden geleceğe dair bir şey bekleme” sözleri, “Ne istediğini bilmeyen şımarık arsızın birisin” hakaretleri... Oysa anlatamıyorum ki, korkuyorum. Ya ben yine salaklık yaparsam, ya benden nefret ederlerse, ya gülerken burnumdan baloncuk çıkarsa, ya düşersem, ya mutfaklarını yakarsam, ya salata yapmayı beceremezsem, ya beni hiç sevmezlerse, ya ben yine hiç istemeyen kişi olursam...

TANIŞMAK YA DA TANIŞMAMAK


Yazının Norma’sı:
Yurt dışına giden arkadaşlarıma “Bana şunları şunları al” demeye bayılıyorum. Ama giden bensem, çikolata bile isteseler, “Parasını ver alayım, beleşçi b.k kafa” diyesim geliyor.