Bugün alakasız birinden “Baban kitaplığımda senin adını görünce çocuk gibi ağlamaya başladı” lafını duyunca içime bir şey oturdu, seni görmeyeli tam bir yıl olmuş
Her şeye zaman ayıran, her şehire gitmek için göbek atan ben, seni görmeye vakit bulamamışım. Kısa ve öz telefon konuşmalarımızda anlattığım kadarını biliyorsun zaten, ev taşıdık. Baba hayatımda ilk kez perde aldım, sanırım bir 10 sene almayacağım. Geldiğinde kalman için kocaman bir odan var evde, ne kadar iğrenç bir insan olduğumu buradan bile anlayabilirsin aslında. Sen hâlâ oturduğun yere “Evimiz” derken ben sana bir oda yapıyorum. Bazen kendimden gerçekten nefret ediyorum.
Çocukken bir gün okula gelmiştin, seni yine böyle çok uzun zamandır görmemiştim. Tenefüste en uzaktan öyle haşmetli görünüyordun ki koşarak üzerine atlamıştım, sonra sen sosyal bilgiler öğretmenimle sevgili olmuştun. Ama keşke kadından ayrılmasaydın be baba! Tek 3 gelen dersim o olmuştu bak hala içimde yara.
Başımda dur, elimi tut
Bize gelmeni çok istiyorum, hatta artık İstanbul’da yaşamanı, başımda durmanı, elimden tutmanı, bana karışmanı. Sokaktaki bakkala sorsan “Burada her gün bol bol ekmek alan kızlar varmış” diye, anında gösterirler. Ekmek bağımlılığım çok kötü, günden güne şişiyorum ama o tatsız tutsuz hamurdan bir türlü vazgeçemiyorum.
Sen hep senin gibi bilgisayar mühendisi olmamı istedin ama şuncacık aklım mühendisliğe pek yatmadı açıkçası. Ve ne kadar zordu anlatamam, kızının mühendis olmasını isteyen babaya sözeli seçtiğini söylemek. Ama olsun, o da geçti bitti artık.
Ergenlik denilen şey sanırım şu dünyada en çok seni zorlamıştır. Kolay mı aynı anda iki kızın birden o döneme girdi. Ve sen tek başına hem annemiz hem babamız olarak bizle uğraşmak zorunda kalmıştın. En son sırf dikkat çekmek için yapılan bir intiharın hastane odasında çocuklar gibi ağladığını görünce vazgeçmiştim çocukluğumun kötü zamanlarını, ergenliğimde senden çıkarmaktan.
Sanki babalara söylenmez gibi
Beni üniversiteye yollarken, “Tek dileğim kardeşlerinden hiç ayrılmaman” demiştin. Elimden geleni yapıyorum kardeşim için. Biz hâlâ salonda uyuyakalıp üzerine yorganı örttüğün küçük kızlarınız ya da okula geç kaldık diye ağzına haşlanmış yumurta tıkıştırdığın. Keman çalmayı beceremediğim, hatta hocanın beni dersten kovduğu o gün gidip kemanı kırmıştın ya ben ağlıyorum diye, o zaman anlamıştım her güçsüz anımda yanımda olacağını. Ama yine de o kemanı kırmasaydın iyiydi, onu üst komşunun kızına satmayı düşünüyordum.
Saçlarımda beyaz gördüm baba, ve senin ilk kendi saçında beyaz gördüğün günü hatırlıyorum, 28 yaşında gencecik bir adamken sen, ben sekiz yaşında okula gidiyordum. Hayatta en büyük korkun üniversitede evlenmemdi, korkmana gerek kalmadı bildiğin evlenemiyorum.
Seni çok özledim, sevdiğimi nedense sana söyleyemiyorum, sanki babalara söylenmez gibi geliyor ama çok özledim. Çok seviyorum seni, en kısa sürede salondaki kanepede uyuyakalacağım, üzerime battaniye örtmeni bekleyerek...
Yazının Norma’sı:
Yanlış mesaj attığını fark ettiğin saniye; bedene yüklenen adrenalin, korku, kalbe kan pompalanmasıyla üç şehrin elektirik ihtiyacını karşılayabiliriz.