Hayatım boyunca beyaz peynir kıvamında kalmakla lanetlenmiş bir kızım. İnsanlar yaz bitişi parlak bronz tenleriyle etrafta fink atarken ben yamalı eşek gibi dolanıyordum. Öyle bir yanıyordum ki çevirme piliç yanımda halt eder. Şu ten daha bir kez Latin sıcaklığını göremedi diyeyim. Kaderime razı olmaya karar vermiştim ki arkadaşımın bilmem nesinin, bilmem nesi güzellik salonu açtı. “Gel, baştan sona kavruk bir Eda Taşpınar olacaksın, üstelik bedava” deyince “Tamam” dedim. Bedavayı duydum ya ben, koştur koştur soluğu aldım solaryum makinesinin önünde. Girdim içeri sıkıntıdan patlayarak bekledim kızarmayı. İnsan o makinenin içerisinde biraz gayret etse hayatın anlamını bulabilir bence. Zor bir şey değil, bir parça kahverengileşmek adına tıkış tepiş, döne dolana ne işim var burada noktasından başlayabilirse, devamı kozmik dengeye kadar gider eminim.
Neydim, ne oldum?
Hayatın anlamı beni yoracağı için, bronz tenime gidebilecek elbiseleri hayal etmeye başladım. Hatta bu hayale öyle bir kaptırdım ki kendimi bir anda Trendyol’un karabiber mankeni olarak iç çamaşırlarımla poz verdiğimi, Murat Boz sevgilisine hediye için orayı tıklarken o pozları görüp kahrolduğunu, kendini yerden yere vurduğuna kadar vardırmıştım işi. Niyeyse yarım aklım 2 ton koyulaşınca boyumun da uzayacağını düşündü herhalde. Neyse böyle hayaller mayaller derken bitti süre çıktım dışarıya. Allah kahretsin, tüylerim mi yanmış ne olmuş anlamadım ama bir koku var; uff leşş resmen! 40 derece sıcakta 7 kilo çemen yemişim gibi kokuyorum. Normal bu koku dediler bunun için de, kafamdaki düşünce Hollandalı olarak girdiğim yerden, Latin Amerikalı tadında çıkıp gecelere akmaktı. Bu kokuyla bırak geceye akmayı, belediye otobüsüne binsem kovarlar vallahi.
Ardından bir kendime bakayım dedim aynada, o an karşılaştığım şey karşısında nutkum tutuldu. Suratım kıpkırmızı! Ama nasıl kırmızı anlatamam ve boynum bembeyaz. Çizik çizik beyaz parçalarda ayrı bir hava katmış gerdanıma. Hiç anlamadığım bir şekilde göğüslerimde domates gibi kızarmış. Hayır, normali bikini izi beyaz olur, benim oralar hedef tahtası gibi kırmızı. Sanki gören eden var gibi her yanımı soyarak girersem olacağı bu tabii! Bir de bedavaya girince ses de çıkartamıyorsun, carlasam etsem kadın diyecek bana “Ben sana içeride Mevlana gibi dön dedim, sen ne yaptın malak malak bir noktaya kitlendin kaldın.” Suç biraz da benim de, bu sıfatla insan arasına karışmam mümkün olmasa gerek, geometrik desenleri olan garip bir şey oldum adeta. Çıktım gittim eve keseleneyim, bir şeyler yapayım şu garip rengi bedenimden atayım dedim. Daha beter ettim, alerji oldum. Suratım benek benek oldu, fazla keselemişim her yanım tahriş oldu, öyle bastırmışım ki zımpara adeta gece uyuyamadım acısından.
Güzelleşmek namına yaptığım her şey beni daha da ucubeye çevirdi. Geçen hafta saçlarımı kestirip kırpık olmuştum, bu hafta piliç gibi kızardım, bakalım gelecek hafta üzerimde ne deneyerek insan üstü yaratığa çevireceğim kendimi. Tatil tabii yalan oldu, bu halde değil hayatımın erkeğini, Taksim’den Ortaköy’e taksi bulamam. 9 gün boyunca evde yemek yiyerek televizyon seyrettim. Bu gidişle Saadettin Teksoy’un televizyonlara geri dönüşü benimle olacak. “Kıyamet alameti kadın, görenleri şaşkına çeviriyor!” diye çekecek profilden görüntülerimi.
Yazının Norma’sı: Sevgili İsviçreli bilim adamları 3 sn.'de etki eden; sorumluluk, kıskançlık, tüy dökme ve park yeri bulmayla ilgili ilaç bulur musunuz acil piliss?