Eğer yaz-kış terleyen elleriniz varsa, hayat, zorluğunu geçtim; pis, leş ve korku dolu geçiyor. Hele bir de olay mahali iş toplantısıysa, ter bezlerime dolu dolu küfürler yağdırıyorum!

Allah’tan ellerim öyle çok terlemiyor, sadece heyecanlandığım anlar. Geçen gün benim için acayip önemli olan bir toplantıya gireceğim. Normal, rutin, sıradan toplantılardan biri diye düşünüyordum ki, bekleme odasında biraz kalınca bir heyecan bastı beni.
Çünkü oda çok kasvetli, sanki toplantı saatini değil de idam fermanını bekliyormuş gibisin. Duvarları koyu griye boyamışlar, masalar siyah, içeriden ses namına hiçbir şey duymuyorsun. Kapı açıldı, beni diğer odaya götürecek olan kız geldi, kız da öyle bir nemrut, öyle bir suratsız ki diğer odaya gittiğimiz yol, bana oldu yeşil yol. Ölüme gidiyorum sanki, o yol boyunca hatundan tek kelime ses çıkmıyor. Kapıyı açtı, beni toplantı odasına soktu ve çıktı.
Hoppala! Toplantı odası denilen yer burası mıymış? İşyerinin ortasına bir masa koymuşlar, etrafını da camla kapamışlar. Kendimi fanus içerisinde türü tükenmekte olan canlı gibi hissediyorum. Sanki herkes bana bakıyor, yani o camı neden yerleştirdilerse oraya insanı germekten başka bir halta yaradığı yok.

Haberin Devamı

Başarısız ıslak mendil manevrası
Gelecek olanları beklerken elim masada, kendimi oradan soyutlamaya çalışıyordum ki, masadaki parmak izlerimi gördüm! Elimi kolumu nereye nasıl koyacağımı bilememişim, altı kişilik masanın her bir yanını ellemişim resmen. Çantamdan ıslak mendilimi çıkartıp silsem, fanusun dışındakiler beni görecek. Böyle bıraksam, geldikleri zaman görecekler. Aklıma hemen parlak bir fikir geldi, çıkardım o mendili, elimi sildim. Avucumun ortasına mendili yerleştirip, sanki masayı okşuyormuş gibi yaparak sadece kendi önümü sildim. “Harikasın sen be Pucca” derken bu kez masada silinme izlerini gördüm. Ee, ama artık buna da yapacak bir şeyim yoktu.

Hiç tanımadığım adama sarılıp şapur şupur öptüm
Ardından teşrif edebildiler sağolsunlar toplantı odasına, dört kişi peş peşe girdi, ilki elini uzattı. O an önümde sadece bir seçenek vardı, şlap diye elimi verip adama ardından da bir ıslak mendil uzatmak, ya da o elini hiç görmemiş gibi yaparak onu utandırmak.
Peki ben ne yaptım, hayatımda ilk kez gördüğüm adamı bayramda ziyaretine gittiğimiz amcamı öper gibi öptüm. Ağzımı kocaman açarak, “Aa, merhaba” dedim, adama sarılıp şap şup öptüm valla. Onu öpünce arkadakileri de öpmek zorunda kaldım doğal olarak, onlarla da güne gelen Ayşe Abla gibi öpüşüp masaya oturduk. Şaşırmadılar desem yalan olur, her öptüğüm diğerine baktı ne oluyor diye.

Haberin Devamı

Eyvah adam takıntılı çıktı!
Konuşmaya başladık, işte firmalarının köklü geçmişlerinden falan bahsediyorlar, çok umurumdaymış gibi. Onların da umurunda değil, ama her toplantıda ezberledikleri sunumu vermek zorundalar ne yapsınlar. Onun yerine kapıdan girer girmez, “Şöyle bir iş var, parası da şu” deseler herkes mutlu olacak. Bir de dünyanın en ilginç hikayesini anlatıyorlarmış gibi yapıyorlar ya, onları silkelemek istiyorum o sırada, “Kendine gel, burası senin değil, elemansın burada, adamda para varmış, açmış burayı bu kadar anlam yükleme” demek istiyorum. Ama tek yaptığım şey, gözlerimi iri iri açarak, çok şaşırıyormuş gibi yapmak.

Haberin Devamı

Ellerim dizimde bitirdim
İşte tam bu noktada adam, masamın önüne bakmaya başladı, o baktıkça ben tedirgin oldum. İlgisi falan dağılıyor konuşurken, sürekli, ama tam önüme bakıyor. “Pardon ben biraz hastalıklıyım da masa silinmemiş galiba” dedi, cebinden çıkarttığı selpakla siliverdi. İşte en son isteyeceğim şey, şu an karşımda duruyor, adam takıntılı çıktı!
Toplantıda kalan bütün sürede ellerimi dizlerimin üzerine koydum, onları öyle dinledim. Çıkarken de yine aynı şekilde yanaklarından öperek oradan uzaklaştım.
Şimdi benden ikinci bir toplantı istiyorlar, resmen karabasanlar görüyorum toplantı günü yaklaştıkça.

PARMAK iZi BIRAKMA

Yazının Norma’sı:
Arayacağımı söyleyip, aramadığım insanlar bir gün birleşip beni tekme tokat dövecek gibi hissediyorum.