Sonunda sancılı sürecimiz bitti ve taşınabildik. Buna benden çok etrafımdaki eş dost sevindi. O kadar çok konuşup isyan ediyordum ki büyük ihtimalle çoğu beni telefon rehberinden sildi. Satırbaşlarıyla taşınma maceram işte böyle bir şey
* Her şeye bas bas bağırabilir mi bir insan evladı ya, yemin ederim varlığımdan soğudum. Eve gelen ustalarla öyle bir kavga ediyorum ki en son bir aydınlanma yaşadım “Ya o koltuk kenarıyla kafama vurup kaçarlarsa” diye.
* Minnacık odaya öyle bir yatak odası takımı almışım ki dolabı tavana monte etmek gerekliydi. Usta bana oturup güzel güzel anlatıyor, ben de sanki o takımı adam beğenmiş gibi nasıl bas bas bağıyorum evin içinde. Amcanın en son alnında atan damarı fark ettim de sustum.
* Bütün varımı yoğumu da oturdum çok izliyormuşum gibi televizyona vermem de ayrı bir mallık oldu tabii. ‘Arka Sıradakiler’i 3D’li izlerim artık. Bu arada ayda yılda bir denk gelip bütün olayı çözülebilen tek dizi. Sadece başrol oyuncusunu uzunca zaman kör sanıyordum.
* Salona öyle bir avize almışım ki, zevkin ‘z’si yokmuş yemin ederim bende. Yere kadar sallanıyor, uçuyor, kırmızılar falan böyle. Takılmasıyla geri göndermem bir oldu. Genelev işletsem ancak oturup takarım. Genelev demişken, eski sevgililerimden biri daha evleniyormuş, pislikler.
* Sadece kitaplık almak için İkea’ya girip, mutfak eşyalarımı da oradan tamamlamam iyi oldu. Yalnız bir sorun vardı, çıkışta kitaplık almayı unutmuşum.
* Nakliyeciler eşyaları taşırken koltukta oturmaya çok utanıyorum. Adamlar buzdolabını taşıyorlar mesela, yanlarına geçip salak salak yön tarif ediyorum. Büyük ihtimalle sussam herkes daha mutlu olacak.
* Dolap yerleştirme diye bir olay var ki, bütün gece uykusuz kalmama neden oldu, hâlâ bitmedi. Önce atletleri bile ütülü ütülü, temiz temiz yerleştirirken zaman geçtikçe çekmeceye yumrukla sıkıştırmaya başladım.
* O değil de odalar çok küçükmüş, en son kardeşimin “Peki ben nerede yatacağım, yatak sığmıyor” diye ağladığını hatırlıyorum.
* Yatak odası takımı diye bir gerçek var, bi de benim mobilya zevksizliğim. Odam adeta bir çeyiz serme yeri, yeni gelin odası, hatta yatak örtüsünü saten yaparsam Muazzez Abacı’nın kulisi bile olabilir. Katalogdan mobilya seçilmezmiş, dolaplar simli geldi lan!
Tuvaleti bir görün
* Ya mutfağa bir sürü ıvır zıvır alıyorum, sarma yapma makinesi bile ama yine boş gözüküyor sinir oldum.
* Salon kapısı yok, direk dış kapıyı görüyoruz. İlk gece orada yattım ama insan kafayı yiyor yahu, sürekli kapıya doğru bakıp “Biri gelecek mi?” endişesi yaşıyorsun.
* Ama evin tuvaleti çok güzel, tuvaletine bakarak evi tuttuk zaten. Eve gelenlere ilk orayı göstereceğiz büyük ihtimalle.
* Nevresim takımlarının içerisindeki çarşafı lastikli yapsanız ölürsünüz sanki
Perdeye vereceğin parayla ev alırsın!
* Her şey bitti yerleştik, koltuğa oturduk, televizyonu açtık bir güzel izliyorduk ki evde bir şeyin eksik olduğunu fark ettik. Koltuklar tamam, orta sehpa tamam, kitaplık tamam, ses sistemi tamam, televizyon ünitesi tamam, masa sandalye tamam, ee ne eksik falan derken dışardan bakan bir çift gözle durumu fark ettik. Eve perde almamışız!
* Koşarak gittik bir perdeciye, o kadar pahalı ki girmişken gelinliğimi de aradan çıkartayım dedim. Perde yahu o, neden buna bu kadar anlam yüklenip koca çamaşır makinesinden pahalı yapıyorsunuz ki. Alt tarafı bez parçası. Kadın bize bir fiyat listesi verdi, üzerine biraz daha koyup oturduğum evi alabilirmişim.
* Apartmanda hep tonton dedeler var. Eski apartmanımızda yakışıklı cıvırlar vardı da ne oldu, kardeşim kapı dürbününe yapıştı aylarca toplasan bebeleri üç kez gördü.
* O bir sürü kumandalı televizyonları kullanamayan bir tek ben değilim di mi? Televizyonu açamıyorum saatlerdir, biri uyansa da açsa şunu.
* İnsan ev taşırken kendisiyle hesaplaşıyormuş, acısıyla tatlısıyla yorgunluğuyla bu maceranın da sonuna geldik. Umuyorum 15 sene sonra artık taşınırım.