Kimi insanlar sinirlendiği zaman açar ağzını yumar gözünü, bazı insanlarsa tutulur kalır. Ben ikinci gruptayım. Karşımdaki bana sayar da sayar, ben dut yemiş bülbül gibi kalırım, ardından da “Uff keşke şunu deseydim var ya, keşke şunu da deseydim“ diye kurup hayatı kendime zindan ederim
Zamanında kuaförün birine sadece fön çektirmek için girmiştim. Sonra ne ara, nasıl oldu anlayamadan bir baktım adam saçlarımı kesiyor. Bir de o kadar çok hakaret etti ki kesimime, bakımına, yıpranmışlığına “Kesme” diyemedim, onun yerine “Uzatmak istiyordum, sadece ucundan alabilir misin?” demiştim. Tabii ki her kuaför gibi dediğimi dinlemedi ve saçlarımı Bendeniz modeli kesti. Benim kabak gibi suratım bir çıktı ortaya, yanaklarım böyle önden önden gidiyor. Bir de sağ tarafı sol tarafına göre daha uzun. “Sanki yamuk olmuş bu” dedim, adam baktı baktı baktı, “Senin kafan yamuk” dedi. Ve ben karşılığında sadece adama öylece bakakaldım. İşte şimdi geriye dönsem, o adamın dükkanını kapatana kadar uğraşırdım, hatta dava açardım, döverdim, camlarını indirirdim!
Beni Ferhunde’ye benzeten anneye
‘Yaprak Dökümü’ dizisinin zirve yaptığı zamanlar eski erkek arkadaşımın ailesinin yanında diziyi izliyoruz. Ben en köşedeki koltukta ezik büzük bir şekilde oturuyorum, utanıyorum, çocuğun bütün sülalesi neredeyse orada çünkü ve çoğuyla ilk kez tanışmışım. Ferhunde çıktı işte, yine bir pislik peşinde. Benimkinin annesi durdu durdu, “Ferhunde’nin de karakteri biraz Pucca gibi, istenmediğini bile bile duruyor o da” dedi. Burnumun deliklerine kadar titredim, gözlerim doldu doldu durdu, kadın sanki kalktı beni orada tokatladı hatta kafamı duvarlara vurdu. Çocuk ne yapacağını bilemedi, hatta oradaki herkes hep bir ağızdan, “O anlamda söylemek istemedi, işinde hırslı ya falan” diyorlar ama yok yani.
Ne yapmam gerektiğini bilemedim, öyle usulca “Ben bir tuvalete gideyim” dedim, vınn evden kaçtım gittim. İşte şimdi o anı yaşasaydım, “Kız gibi yetiştirdiğin ezik oğluna özgüven denilen şeyi öğrettim diye Ferhunde oluyorsam, ben senin yerinde olsam kendime değil anne, insan bile demezdim” derdim. Ya aslında sanırım yine diyemezdim, öyle ağlaya ağlaya yine evime giderdim.
Sevgili adayına asılan kıza
Üniversitede okuyorum, çocukla ilişkimiz daha yeni başlamış,
2-3 gün var ya da yok. Sınıfa bir girdim, kızın biri çocuğun omuzlarına masaj yapıyor. Bildiğin sıranın arkasına geçmiş kulunçlarını aça aça o mala gibi ellerini sevgilimin üzerinde gezdiriyor. Sağ gözüm pıtı pıtı atmaya başladı, aklımdan geçen tek şey tırnaklarımı ikisinin de yüzüne geçirmek. Ama ben ne yaptım, yanlarına gittim, sırıta sırıta ders notlarını falan sordum. Bir gün önce “Kendine güveni olmayan insanların işi kıskançlık” gibisinden saçma sapan şeyler söylemişim çocuğu etkilemek için. Ama ben de ne bileyim, hemen kendini gidip millete okşatacağını. Hâlâ içimde ukdedir o kızı parçalayamamış olmam.
Tekin olmayan taksiciye
Bir gün taksinin birine bindim, gideceğim yeri söyledim, telefonla uğraşmaya başladım. Kafamı bir kaldırdım bambaşka bir yerdeyiz. “Aa buradan neden geldik” dememle adamın bana dönüp, “Trafik” diye gürlemesi aynı anda oldu. “Saat dört, ne trafiği?” diye söyleniyordum ki, ensesinde kocaman bir jilet izi fark ettim. Sonra dikiz aynasının üzerinde hapishanede yapılan boncuk kuşlardan asılmış. Adamın sağ yanağında da baştan sonra dikiş izi. Ağzımı açmadan adamın bana İstanbul turu attırmasına müsaade ettim. 10 TL’lik yolun parasını da dört katı olarak verip, bir de üzerine beni öldürmediği için teşekkür edip indim. O da böyle içimde kalmıştır, elinde telefon var korktuysan birini ara di mi? Ya da in işte köşede bir yerde, hiç mi aklın çalışmaz be kadın!
Yazının Norma’sı: ‘Belki’ sadece bir avutma kelimesidir, hayır diyemediğin anların kurtarıcısıdır. O yüzden ne zaman bir ‘belki’ görsem, “Keşke” deyip gidiyorum.